10 Nisan 2017 Pazartesi

DENGEDE KALMAK yani Halk Tabiriyle OBJEKTİF OLMAK.


Dün çok sevdiğim bir arkadaşımla konuşurken sohbetimiz o kadar enteresan bir konuya geldi ki, telefonu kapattıktan sonra Onun “O kişiye karşı” duygusal geçişlerini ve yoğunluğunu dolayısıyla da ona karşı tam teslimiyet halindeki duruşunu düşündüm kendi kendime.. Sonra da Aslında bu sevgiden kaynaklanan duruşun hepimize bazen yarar değil zarar (deneyim) getirdiğini düşünmeye başladım..

Birisini çok Sevmek ya da aşık olmak onu kusursuz görmek demek değildir. Kusurlarını görmek demek de değildir. Çünkü kusursuz insan yoktur ve birbirimizi her halimizle bilerek kabul eder ve olduğu gibi severiz.  İşte burada “her halimizi bilmek” kısmı çok önemlidir.
Eğer tutkulu Aşkınız ya da derin sevginiz nedeniyle o kişiye “Mükemmellik” yakıştırırsanız  hayal kırıklığına uğramanız çok yakındır. Çünkü İlahi Sistem mutlaka bir şeyleri gözümüze  sokarak bizi dengelemeye çalışır. Görmemekte ısrar etmek, farkında olmamak için direnmek sadece yeni bir sınav yaratmaktan öteye gitmez.

Bu yüzden tüm duygu ve ilişkilerde DENGE’de kalmak çok önemlidir.

Bu bakış açısına da OBJEKTİF kalmak denir.

Bizim OBJEKTİF kalmamızın hem kendimize, hem karşımızdaki kişiye hem de dolayısıyla Bütüne yani çevreye faydası olur. Zaten her şey gibi Denge’de bireysellikten Bütünselliğe yayılır.

Mesela,

Evladınızı canınız gibi seviyorsunuz.  Sizin için elbette harika bir çocuk. Lakin gözlemlerinizde ilişkilerinin iyi olmadığını veya konuşmalarının kaba, itici, hakaret içerikli olduğunu görüyorsunuz. 
“Aaa benim çocuğum çok mükemmel onun hiçbir şeye ihtiyacı yok.  Tamam kaba konuşuyor olabilir bu da onun huyu onu ilgilendirir” diyerek aslında düzelmesi gereken bir durumu örtüyorsanız emin olun ona iyilik yapmıyorsunuz.  Herkesin bu dünya’dan ayrılana kadar kendini geliştirmek anlamında her şeye ihtiyacı vardır çünkü mükemmel yoktur ;)
Zaten Dünya’ya geliş amacımız da  sürekli öğrenerek tamamlanmak ve ruhsal bütünlüğe ulaşmakdır. Bunun da sınırı yoktur. Çünkü bu Dünya’dan ayrıldıktan sonra dahi öğrenmek bitmiyor ;)

Bu sebeple Hayatın içinde daima sivri köşelerimiz yaşadığımız pek çok deneyim ile törpülenir ve biz de başkalarını törpüleriz. Bu karşılıklı bir öğrenme ve öğretme sürecidir. İşte birbirimize de böyle rehberlik yaparız. 

Objektif kalamazsanız  çocuğunuza kendini geliştirme ve öğrenme fırsatını vermemiş olursunuz. Eğer gerçekten seviyorsanız o zaman onun “ihtiyacı” olan bilgiyi de almasına kendini tamamlamasına ya da kendisiyle tanışmasına yardımcı olmanız gerekir. Bunun için de bu öfke, hırs ve olumsuz davranış ve konuşmaların kaynağına inmek çok önemlidir. Tabii burada “Banane kendisi bilir” şeklinde bir düşünce tarzı da geliştirebilirsiniz. Bir kişinin “kendisi bilir” noktasına gelmesi için önce kendisinin kendisine gösterilmesi gerekir. Kırmızı rengi  bilmeyene kırmızı sana hiç yakışmıyor denir mi ? ;) Kırmızı rengi anlatmak da bizim farkındalık sınavımızın bir parçasıdır.

Sizin ona “Bak evladım seni çok seviyorum bunu söylememe gerek yok. Lakin hayatın içinde ilişkilerinde kendini olumlu ifade etmen, ruhsal farkındalığa sahip olman hem iş hem özel ilişkilerinde senin başarıya, sevgiye, berekete, mucizelere doğru istikrarlı yükselmeni sağlar” şeklinde yapacağınız bir konuşma onun düşünmesini sağlar. Sonrası yine onu ilgilendirir. Sonuçta biz herkesi seviyoruz. Tabii sevdirdiği yere kadar.
Bu örneği bir doktorun hastasına, iyileşmek ve hayatına sağlıklı devam etmek istiyorsa verdiği reçeteyi kullanması gerektiğini söylemesine de benzetebiliriz. Doktor görevini yapar ve Tercih Hastaya aittir.

Veya

Çok aşık birinin sevdiği insanı tabiri caizse körü körüne tam teslimiyette severek bunun yanın sıra bazı olumsuz yanları da onu rahatsız ettiği halde görmemezlikten gelip hatta ve hatta dikkatini çekip fikrini söyleyen kişilere de “aaa benim sevgilim çok mükemmel yok öyle bir şey” şeklinde sürekli savunma konumuna geçmesi gibi.. Kimbilir belki de ona göre normaldir ve onun karakter titreşimine uyuyordur tabii bunu da bilemeyiz. Mesela bana kaba gelen başkasına çok samimi veya keyifli gelebilir. Onda kendini bulabilir veya kendini görebilir. O yüzden kişisel algılamalarda farklı olur. Çok fazla seçenek var. Lakin olumsuz durumu ifade etmek en azından bu seçenekleri daraltmak açısından da faydalı olur. En azından karşınızdaki kişinin genel olarak kişilik yapısını da tanıyarak “kendisi bilir. Nasıl mutluysa öyle yaşasın” dememiz kolaylaşır.  Hayatta yaşanan her şey bize kişilere veya olaylara karşı fark etmemiz için birer ip ucu ve önemli mesajdır ;) 

Farkındayım, Okuyorum, öğreniyorum demenin sınavları karşımıza böyle çıkar. Yani mutlaka uygulatmaya geçirir. Bazen böyle ansızın ortaya çıkan sohbetlerde bu yüzden olur ;)

Sonuçta Biz söyleriz ve yolumuza devam ederiz. Söyleneni de dinleriz, düşünürüz ve Teşekkürle yine kendi analizimizi yapar yine devam ederiz. Herkes kendi hayatından mesuldür ve herkes kendi seçimlerini yaşar. Tabii sonrasında şikayet etmek ve Günah keçisi aramak yine bir seçim ve yeni  bir tekamül yoludur..

Bu yüzden BİLGİ gerçekten IŞIK’dır..

Hepimizin en yüksek hayrına olması dileklerimle bir kıssadan hisse...

Ve de öyle OLdu çok şükür..

Alev Cedimağar
Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.