30 Eylül 2016 Cuma

GÜVEN !!

Tüm ilişkilerde gerek öylesine gerekse böylesine :D Herkesin çok kullandığı ya da "ya yanılıyorsam zarar görürüm" diyerek kullanmaktan korkup herkese ve herşeye hep şüpheli veya ön yargılı yaklaştığı GÜVEN duygusu hayatımızın temel taşlarından biridir.
Çünkü GÜVEN duygusu bizi ya hayata doğru emin adımlarla yürüten ya da durduran çok önemli bir duygu basamağıdır. Öncelikle her zaman yazdığım gibi önce kendine Güvenen herkese güvenir. Kendine Güvenen bir insan hayal kırıklığına uğramaktan korkmaz. Çünkü bilir ki her ne olursa olsun kendisi her koşulda dimdik yürümeye devam edecektir. Karşısındaki kişinin bunu olumsuz olarak kullanması tamamen karşısındaki kişinin kendine olan bakışı, duruşu, saygısı, hayat rolü yani tamamen kendisiyle ilgilidir ve onun hayatı da bu sınavı geçene ve "Neden yapıyorum, Neden insanları üzüyor ve ve dürüst davranarak kendim gibi, hissettiğim gibi yürümüyorum. Neden öncelikle kendime gergin, huzursuz bir hayat yaşatıyorum vs." diyene kadar devam edecektir.
Yani Güven her şeyde olduğu gibi önce BEN ile başlar.
Herkes kendine güvenilmesi gerektiğine ya da tam aksine davranış, konuşma ve ilişki içindeki duruşuna göre yön verir.
Bununla birlikte BEN olarak da bizlerin her şeyde olduğu gibi kontrollü ve Dengeli kalması önemlidir. Birisine duyulan GÜVEN Aklın Mantığın ve Kalbin onaylamasıdır. Yani DENGELİ bir kabullenme ya da red ediştir. Tabii bu ölçümü yaparken yine aynı şekilde Dengeli ve Kontrollü "izlemek" yani farkındalık çok önemlidir.
Akıl - Mantık - Kalp üçgeninde bir tane çıta eksikse orada mutlaka dikkat edilmesi gereken bir durum var demektir. Kalp, Hisleri , duyguları temsil ettiği için her zaman huzursuzluk veren, rahatsız eden durumlar en önemli işaretlerdir.
Bu işaretleri de kendimizin yarattığı Vesvese, ön yargı, kıskançlık, yüksek ego veya kendimizden kaynaklanan yine güveneyim sorumluluk almayayım, aman şimdi uğraşmayayım gibi düşünme ve mukayese tembelliğinden ayırt etmek çok önemlidir.
Yani bu çelişkiler ve sorgusuz teslimiyet yine bu "üçgen" çerçevesinde düşünemeyenlerin yaşadığı çelişkilerdir ve sonuçlardır. İşte bu yüzden Günah Keçisi yok ;)
Velhasıl,
Kendine Güvenen Daima GÜÇLÜ OLur.
GÜÇLÜ OLan ise daima hayat'dan keyif alarak GÜVEN, KONTROL ve DENGE'de yürür ;)
Tabii bu arada unutulmaması gereken en önemli nokta,
"Hayatta hiçbir şey gizli kalmaz. Hele ki göklerin açıldığı artık tüm bilgilerin aleni aktığı bu yeni Asır'da ;) "
FARKINDALIK ve dolayısıyla UYGULAMA ise rota'ya giriş pusulasıdır ;)
Ve de öyle OLdu çok Şükür <3
Alev Cedimağar
Şifacı Rehber

29 Eylül 2016 Perşembe

Düşmeler..

Bir yakınınız kim olursa olsun düştüğünde mutlaka duruma göre buz koyarak ya hemen bir hastaneye gitmek ya da hemen bir ambulans çağırmak çok önemli.
Bu arada düşen kişi (çocuk, genç yaşlı farketmez) pek çok sebeple Düşme anında her şekilde altına kaçırmış ve kirlenmiş olabilir. Bu en çok yaşlılarda görünür. Lütfen banyoya sokayım yıkayayım diye sıcak sularla foşur foşur başından aşağı yıkamayın. gerekiyorsa hemen belden aşağı yıkayıp silin fakat başında buz olsun. Doktorlar daha iyi bilir lakin herhangi bir beyin kanaması ya da benzer travma varsa sıcak tetikler. Bunu niye yazdığıma gelince.
Bunları yapmayarak sıcak suyla yıkayıp paklayan sonra da fenalaşıp yoğun bakıma kaldırılan ve bu dünyadan ayrılan yaşlı bir teyzemizden dolayı...
Elbette kimse kimseye sebep olmadı zaten gitme zamanı geldiği için gitti . Her gidişin bir bahanesi mutlaka olacak. Fakat her zaman yazdığım gibi her gidişin gerek aile'ye gerekse toplumsal olarak verdiği mesaj ve öğrettiği çok şey vardır. Yani kimse boşu boşuna gitmez ..
O teyzenin gidişi de bana bu yazıyı yazdırdığına göre o da bu anlamda mesaj vermiş ve bilmeyenlere Işık olmuş oldu..
Tüm sevdiklerimiz gibi Işıklarda yaşasın..
Önce Tedbir , Sonra Takdir..
Velhasıl,
Bilgi IŞIK'dır. Bilgisi olan Aydınlanır ve AYDINLATIR...
<3
AlevCe

28 Eylül 2016 Çarşamba

2017'ye doğru..

İnançlarımız, bakış açımız, rollerimiz farklı olsa da hepimiz ayrı ayrı Bütünün muhteşem IŞIK'larıyız. 
BİRLİK ve BERABERLİK duygusunu öğrenerek herkesi sevgiyle kucaklayan ve Toplum bilincinde Önce Ülkemizin sonra da Dünyanın yükselişine doğru BİRLİK Bilinciyle hareket eden herkesi 2017 'de çok Güçlü, Dengeli, Kontrollü ve çok rahat bir yıl bekliyor. Çünkü 2017 yılı Birlik ve Beraberliğin yılı olarak hayatımıza girmeye hazırlanıyor. Bizde hazırlıklı olmalı ve Dimdik , Kendimizden Emin bu yeni seneyi sevgiyle ve çok Güçlü karşılamalıyız.
Gerek yeryüzünde gerek kişisel hayatlarımızda gerekse toplumsal dönüşümümüzdeTüm Pozitif Değişimi Sevgiyle kabul ederek HEP BİRLİKTE EL ELE Işığa doğru en yüksek farkındalıkla yürümeye devam ediyoruz.
Biliyoruz ki yaşanan her şey Bütünsel Tekamülümüze hizmete ediyor ve Biz de bilerek şükürle Hepimizin en yüksek Hayrına Şans, Mucize, Şifa, Bereket, Barış, Huzur getirmesi niyetiyle enerjiyi daima pozitife yönlendirip kuvvetlendirerek kabul ediyoruz..
Ve de öyle OLdu çok şükür <3
Alev Cedimağar
Şifacı Rehber

DOĞRU Dile DOĞRU OLsun !

1 - 2 gün önce bir sohbette yine bir arkadaşla konuşuyorduk ona anlatırken bugün yine pek çok kereler karşıma çıktı bir şekilde duydum ve paylaşma gereği duydum.
Her zaman olumlu kelimeler ile dua edin. Olumlu cümlelerde olumsuz kelimeler kullanılmaz. Hatta olumsuz kelime hiç kullanılmaz onun tam karşılığı olumlu kelime ile kuvvetlendirilir ve dolayısıyla da bilinç altı kodlaması yapılarak beynin o kelimeyi kabul ederek o yönde bir eyleme geçer ve uygulaması sağlanır.
Mesela,
Bir mutluluk olduğunda "Allah Bozmasın" DENMEZ ! Herşey bir yana Allah niye bozsun ? Allah ara bozucu mu ? Allah fitneci fücur mu ? Tövbeeee !!!!
Bir iyi niyet ve temenni de "Allah mutluluğunuzu Daim Etsin, Allah Korusun" denmesi gerekir. Çünkü doğrusu da budur. Biz kendi mutluluğumuzu korumak için elimizden geleni yaparız sonrası da Yüce Yaradana Teslimiyet ve onun korumasıdır.
Bir de çocukluğumdan beri özellikle de çok küçük yaşlarda Babamı kaybettikten sonra "Başın sağolsun" lafı beni çok rahatsız etmiştir. Neyine başım sağolsun ? Yani en sevdiğim insan gitti benim de başım sağ ve yaşıyorum olmadı üstüne bir de kına yakayım mı demek !!! Ne anlamsız bir cümle ! Onun yerine canı yürekten SABIR dilemek, Gidişini gitmesi gerektiğini ANLAMA ve KABUL ETME kolaylığı dilemek bence en güzel DUA'dır..
Eski enerjileri ve Eski öğretileri artık bırakın çünkü BİTTİ derken bunları da kast ediyorum
Velhasıl bu da aklıma gelmişken paylaşayım dediklerimden ve düşünüp, sorgulayan ve uygulayan herkese IŞIK OLsun Sevgiyle yol alsın..
Alev Cedimağar
Şifacı Rehber

26 Eylül 2016 Pazartesi

ALMA ve VERME DENGESİ

Hayat karşılıklı akışı olan bir DENGE üzerine kuruludur.
Karşılıksız Sevgi ile ilgili her zaman yazıyorum lakin bazı kişilerce ya anlaşılmıyor ya da yanlış anlaşılıyor olabilir.
Karşılıksız Sevgi “Evrenseldir” yani Mevlananın dediği gibi “Yaradandan ötürü yaradılanı severim” sözü en iyi anlatandır.
Mesela Burada kimse birbirini tanımasa da yorumlarıyla yaydıkları enerji ile herkes birbirini “karşılıksız” seviyor. Bununla birlikte Birebir ilişkilerde yani yaşamın içinde “Karşılıklı” akış çok önemlidir. Alma ve Verme Dengesi.
Sürekli Alan kişi vermeyi bilmediği için verme dengesini bozarak karşısındaki kişinin de bir süre sonra vermekten vazgeçmesine neden olur enerjiyi kilitler ve Dengeyi bozar.
Ya da sürekli veren yani verici olan kişi de aynı şekilde kendi alma, isteme dengesini bozarak karşısındaki kişinin de verme dengesini bozar ve sonuç itibariyle de her iki durumda da insanlarda “çok yaptım çok verdim fakat kıymetim bilinmedi kazık yedim vs.” gibi cümleler kurmaya başlar.
Mesela “O beni hiç sevmedi fakat ben onu çok sevdim” diyen bir kişi bir süre sonra tıkanma noktasında o çok sevdiği kişiye karşı nefret, öfke hissetmeye başlar ve kendi kendine kızmaya ve kahretmeye başlar. Çünkü sürekli verdiği için tıkanmıştır artık karşılıklı almaya ihtiyacı vardır. Yani sevmeye ve sevilmeye..
Hatta düşündüğünüz zaman bir anne bile sürekli hakaret gördüğü, kendisini üzen, sevmeyen kendi çocuğunu  bir süre sonra aynı şiddette sevmediğini fark eder. Sever fakat analık içgüdüleriyle sever aynen her insanın ruhsal iç güdüleriyle sevme duygusunu herkese yaşadığı gibi.
Aslında daha da derine inersek bizim yaradılışımızda bile bir karşılık vardır. Yani hepimiz “Aşağıya (Dünya’ya) in , ruhsal varlığını, görevlerini fark et, hatırla, öğren ve sevgiyle öğret geri gel. Başaramazsan öğrenene kadar tekrar geri gidersin”  diye geliyoruz J)))
Bu yüzden Karşılıklı akış yani ALMA ve VERME DENGESİ hayatın her noktasında çok önemlidir.
Bir insanın çok güzel dantel yaptığını ya da dikiş diktiğini düşünün. Yeteneği ve yaratıcılığı nam yapmış herkes hayran ve sürekli ona ip ve kumaş getirerek kendilerine bir şey yapmasını istiyorlar. Bu kişi bir süre sonra yaptığı işden keyif almayı bırakır ve ona bir şey kazandırmadığı gibi bir de zamanını alıp tüm işlerini aksattığı, geçimini sağlayamadığı için girdaba girerek öfke, kızgınlık, yaptığı işi bırakma gibi bir takım duygulara girer. Çünkü (eğer alıyorsa) aldığı ufak tefek hediyeler değil yaşaması için paraya ihtiyacı olduğunu bilir. Ya kendini YOKLUK Bilincine teslim ederek kimseyi kırmamak için keyifsizce (özensiz ve sevgisiz) yapmaya devam eder ya da bunun farkına vararak bunu hem kendini hem de herkesi mutlu edebilecek bir karşılıklı akış haline getirerek ücret almaya başlar ve sevdiği işi severek daha da büyüterek ve geliştirerek hem kendinin hem de BÜTÜNÜN en yüksek hayrına keyifle yapmaya devam eder. Ayrıca sevgiyle yapılmayan bir işin kimseye hayrı olmaz. Sevgi beraberinde hem yapana hem de yapılana tüm mucizeleri ve Bereketi getirir.
Bir insanın yaptığı işden para alması o kişiyi ALMAK konusunda da Dengeler. Genelde de bu kişiler vermeye alışık olduğu için bu da bir sınavdır ve bunu öğrenmesi gerekir. Tabii karşısındaki kişilerin de VERME dengesine girerek bir şey istiyorsa karşılığını vermesi gerektiğini de öğretir. Her ne olursa olsun Emeğine , Enerjisine, Yeteneğine değer vermeyen kişi mutlaka yokluk bilincine girerek maddi sorunlar yaşar ve bir süre sonra da zaten Yaşam enerjisi de düştüğü için keyif, haz alma merkezlerini kapayarak bir takım hastalıkların başlangıcıyla geri dönüş döngüsüne otomatik girer. 
Aşağıdaki  yazı KRYON’un 5. Kitabı YUVA'DAN MEKTUPLAR'dan bir bölüm. O kitap çok güzeldir. Okumayanlara da özellikle tavsiye ederim. Elinizde varsa sayfa 43 açıp devamını da daha detaylı okuyabilirsiniz.
Sanırım “Eski” enerjiye ait pek çok öğreti ve inançların da bitmesi gerektiğini bu yönden en iyi anlatan bilgilerden biri. Ayrıca özellikle şifacı olanların niye para aldığı ile ilgili pek çok kişide halen mevcut soru işaretlerini de cevaplıyordur.
Biz ne düşünürsek , nasıl davranırsak özellikle maddi olarak o şekilde bize döner.
Özellikle tüm dinlerde geçen kimsenin hakkını almamak, herkesin hakkını mutlaka vermek hatta hak geçmesin diye “Hakkını Helal Et” diye özellikle söz almak hep bu kişisel enerjinin karşı tarafta kalmaması herkesin “karşılıklı” mutlu olmasına yöneliktir.
Tabii birinin hakkını yiyip de sonra da ne olur ne olmaz diyerek zoraki helallik almak ya da vermek çok önemli değil çünkü herkesin içinden gelmesi,   ruhunun onaylaması önemlidir. Yani kalben içtenlikle verilen cevaplar önemlidir. Yoksa herkes her şeyi zaten inanmadan, hissetmeden  konuşuyor ;)

Hepimize çok Bereketli,Şifa, IŞIK, Sevgi dolu Muhteşem günler Olsun.
Daima Akıl – Mantık – Kalp üçgeninde yani DENGE’de kalarak okuyup anlayalım ve uygulayalım.

   ..
Alev Cedimağar
Şifacı Rehber  





24 Eylül 2016 Cumartesi

Cevap Anahtarı

Hayatımızda çıkan "zor", "Olumsuz", "kötü" olarak yorumladığımız aslında hepsi birbirinden farklı sorular içeren sınavların cevap anahtarı :
Sadece Kendi GÜCÜMÜZE inanmak.

Bunun için yaşanılanların neden olduğunu FARKETMEK,

Sınavları yaşarken yüksek otokontrolde ve DENGE'de OLmak,

KONTROL'ü tüm davranış, düşünce ve eylemlerde uygulamak.

SEVGİ'yi rehber edinmek ve ne olursa olsun Pozitif'de kalmak ve var olan durumun enerjisini de serbest bırakarak pozitife yönlendirmek.

Yaradan'dan aldığımız YARATICILIK özelliğini "Aklıma ne gelse başıma geliyor" misali farkında, kontrollü, dengede ve pozitif yönde düşünerek kullanmak.

Yüce Yaradan'ın sonsuz kaynağında herşeyin sonsuz olduğunu bilerek BEREKET kanalına, sonsuz güven ve inançla teslim olmak ve diğer tüm özelliklerimizi de kullanarak hayatımıza bir Bütün olarak çekebilmek.

Bir olaya takılı kalmak, sürekli onu düşünmek o durumu "kilitler". Akışda kalmak, izlemek ve o yönde hareket etmek çok önemlidir.
Bunu bir Tren'in ray değiştirmesi gerektiği halde ısrarla yol bitmesine rağmen aynı ray üzerinde yürütmeye ve sonra da devrildiğinde "niye böyle oldu ? Ben ne şanssız ne bahtsız bir insanım" demeye benzer. Oysa ki yol bitmişti işaret verildi tüm alarmlar çaldı. Sen duymak ve görmek istemedin :) Yani Ray Değiştirme zamanı gelmişse su gibi akarak yeni ray'a yani yeni başlangıçlara şükür ve inançla girilmelidir.

Tüm bu cevapları "uygulayarak" yürüyenler Işığını kuvvetlendirerek yolunu aydınlatır. Siz ne isterseniz öyle OLur.. Herkes seçimini yaşar.
Seçim yapmamak ve var olan durumu kabul etmek de bir seçimdir ve altında "korku, sorumluluk almak istememek, tembellik, Değişime direnç, " gibi nedenler yatar. Bunlarla yaşamak istemek de bir tercihdir. Tabii buna yaşamak denirse.. :)

Herkes özgür iradesiyle kendi seçimlerini yaşar ve aradığı tüm günah keçileride aslında kendisidir :)

Yüce Yaradan Herkesin yolunu ve ruhunu aydınlatsın ..
Ve de öyle OLdu çok şükür <3

Alev Cedimağar
Şifacı Rehber

19 Eylül 2016 Pazartesi

BİR İLKOKUL NOSTALJİSİ


Şimdi balkonda kahvemi içerken sokaktan geçen minik ilk okul çocuklarını seyrettim. Onların heyecanı  o masum güzellikleri, annelerinin telaşı derken aklıma kendi ilkokul anılarım geldil..
Ben ilkokula Beşiktaş ilkokulunda başladım. Zaten okula başladığımda okuma yazmayı Babam sayesinde biliyordum o yüzden kolay bir başlangıç oldu ve okulu ilk gördüğüm an aşık oldum diyebilirim. Sonra 2. Sınıfa ve sonrasına Ortaköy’de devam ettim.

2.sınıfda yeni bir okula başlamak bende fark etmedi fakat öğretmen olarak çok fark etmişti.
İlkokul öğretmenim sayesinde insan ayrımı, çıkarcılık, umursamazlık, mesleği severek yapmamak nasıl olur gibi pek çok şeyi ilk onda öğrendim ve ilk isyanlarımın ve hayatı öğrenmem yolunda büyük adımlar atmama vesile olduğu için kendisine halen sevgilerimi gönderiyorum.

İlkokul Öğretmenim sınıfta 2 sıra yan yana bir tanesi ona paralel olmak üzere 6 kişilik küme sıralarda oturturdu bizleri. Masasının tam karşısındaki 6 kişilik grup onun gözde öğrencileriydi. Onların içinde ailesi yurtdışında olan ya da durumu çok iyi olup sürekli ona pahalı hediyeler  yağdıranlar ve sürekli “Annem sizi bu akşam yemeğe bekliyor” ya da “Annem okul çıkışı sizi çaya bekliyor” diyenler otururdu.. (Tüm Anadolu, kolej sınavları dahil olmak üzere tüm dersleri bizzat onları çalıştırır onların başından hiç ayrılmazdı. Hatta onlara özel test kitapları getirdiği bir gün cidden avazım çıktığı kadar bağırmak istemiştim)

Yanındaki 2. Grupda ise durumu daha az iyi olanlar , arada bir davet edip hediye olarak da “tarhana, erişte, salça vs.” gibi şeyler getirenler olurdu. 3. Grupda benzerdi.  Ben 4. Grupda otururdum yani en öndeki grubun tam arkası. Benim grup benim gibi ailesi memur kendi halinde olanlar vardı. Diğer 5 ve 6. Gruplarda durumu hiç iyi olmayanlar, öğrenme zorluğu olanlar, bir şekilde ilkokulu bitirsin nasıl olsa sonra okumayacak tarzı çocukların oturduğu bir kümeydi. 

Tabii daha sonraları bu kadar net görebildim. O zamanlar da gözlem yapan , izleyen ve inceleyen bir yönüm vardı ve hep düşünürdüm “ya şu arkadaşlar yani 5. Ve 6. Grupda olanlar ona yakın otursa onlarla ilgilense” diye düşünürdüm.   Çünkü onların ilgilenilmeye ihtiyacı vardı.  Özellikle aralarında 2 kişi tanıyorum birer matematik dehasıydılar.  Yani onların elinden tutulsaydı , ilgilenilseydi gerçekten çok iyi yerlere gelebilirlerdi çok zeki çocuklardı.

Bu anlamda çocuk bilincimle ilkokul öğretmenimi sevmediğimi ve kendimi yakın hissetmediğimi çok rahat söyleyebilirim.
Bir gün beni yanına çağırdı “Annene söyle yarın okul çıkışı çaya geleceğim bana çiğköfte yapsın” dedi. Yani Annemle ilk kez tanışacak ve evimize gelecek !  Cüret'e bak dedirten bir durum :)))

Eve gelince Anneme söyledim. “Tabii gelebilir müsaitim fakat ne yapacağımı söyleyemez” dedi.  Çünkü annem de çok prensipleri ve sınırları olan “Dengeli” ayrıca çok ince düşünceli kibar bir kadındı.  Zaten okul hayatım boyunca okula gelip öğretmenle samimi olmak, ben öğrencisiyim diye ayrıcalık yaratmaya çalışmak vs. asla hiç öyle girişimleri olmadı hatta okula bile gelmedi :) Babam gelirdi o da sadece veli toplantısına o kadar yani. Zaten ihtiyaçları olan tüm bilgileri durumumu her şeyi ben onlara gayet dürüstçe hep anlatıyordum :)   
Neyse ertesi gün  Öğretmene gittim sadece “Annem sizi bekliyor bugün” dedim.  Tamam dedi.
Okul çıkışı bize birlikte gittik.
Eve geldik ben diğer odaya gittim derslerimi yapmaya onlar oturuyor fakat arada bir çaktırmadan salona doğru dinliyorum onları acaba öğretmen benimle ilgili bir şey söyleyecek mi diye :))
Annem çay servisine başladı ve “Kısır” getirdi.  Öğretmen çok bozuldu. “Ben Alev’e annen çiğköfte yapsın demiştim söylemedi mi “ dedi. Annem’de “Çiğköfte için müsait değildim” dedi kısa ve net. Tabii öğretmen alışmış diğer velilerin önünde abartı şekilde el pence divan durup gülücükler dağıtarak falan konuşmasına  annemin bu dik duruşu ile ciddi bir duvara tosladı. :))   
Bir ara bir baktım ismim geçiyor konuşmada. Hemen koridora doğru sessizce yürüdüm dinlemeye başladım.  “Alev çok konuşuyor derslerde sürekli bir şey sorup dersimi bölüyor onu bu konuda uyarın” dedi. Vallahi çok bozulmuştum cidden . Annem “Alev çok soru sorar bize de öyle. Fakat babasıyla konuşurum bir çözüm buluruz” dedi.  Ve sonuç  itibariyle Annem o gün gayet saygılı ve “Dengeli” bir samimiyette onu ağırladı ve Öğretmen gayet memnun gitti.  Sonra ki günlerde anneme sürekli selam gönderip onu çok sevdiğini falan söyleyen biri oldu :))) Dinsizin hakkından imansız gelir misali :))))  İşin ilginç yanı ben mezun olduktan sonra da bize yakın oturduğu için Annemle görüşmeye devam etti ta ki buradan taşınana kadar :D Gerçi Annem de hiçbir zaman önyargılı, olumsuz, saygısız vs. yaklaşmadığı için O da gerçekten veli konumunda değil arkadaş , komşu gibi severek görüştü.  Fakat ben hep uzak durdum :))))
Neyse ;)
Öğretmenin bize geldiği günün akşamı Babam beni yanına çağırdı. “Alev derste öğretmenine hiçbir şey sorma. Aklına gelen ne varsa hepsini defterine yaz akşam gel bana sor ben sana hepsini anlatırım. Okul bitene kadar böyle idare edelim kızım” dedi. “Tamam” dedim.  Zaten sorularıma da beni tatmin eden cevaplar alamıyordum bu fikir çok hoşuma gitti ve Nitekim de okul bitene kadar  öyle yaptım. 
Bu dört yıllık süreçte  Öğretmen  3. Çocuğunu doğurduğu ve sürekli doğum izninde falan olduğu da düşünülürse zaten aldığımız eğitimin kalitesi de çok ortadaydı.
Bir de Mezuniyet günü  aklıma geldiğinde çok gülerim :)) Son gün piknik yapıyoruz. Herkes ağlıyor öğretmenden ayrılacaklar falan diye. Ben de tık yok !!  Hatta çocuk aklımla “ay herkes ağlıyor benim de ağlamam lazım” diye düşünüyorum fakat olmuyor  çünkü  Şu piknik de bitsin artık gideyim evime kurtulayım derdindeyim :))) Neyse piknik bitti öğretmenle vedalaşma zamanı geldi.  Nasıl piknik malzemelerimi falan toplayıp onu da bir laf ola beri gele hesabı öpüp eve koştuğumu hiç unutmam :)))  
Bu arada ilkokul hariç tüm öğrenim hayatımın süper geçtiğini ve harika öğretmenlerle birlikte olduğumu da ayrıca belirtmeliyim. Hepsine şükranlarımı ve sevgilerimi gönderiyorum. İçlerinde bu dünyadan ayrılan pırlanta hocalarımda IŞIK’larda yaşasınlar çünkü gerçekten birer IŞIK’dılar..
Velhasıl Hayatımıza giren çıkan herkes gerçekten “Doğru” insan. Hepsi bize bir şey öğretiyor.  Benim çok küşük yaşlarda bana göre hayatın olumsuz gerçekleri ile beni tanıştırıp öğreten ve “Böyle olmamalı” dedirterek  IŞIK yolumda beni destekleyen  ilkokul öğretmenime de gerçekten sevgilerimi gönderiyorum.
Öğrenerek ve Öğreterek Yüce Yaradan’ın IŞIK Yolunda Sevgiyle Yürümeye devam ediyoruz..

Alev Cedimağar

Şifacı Rehber 

18 Eylül 2016 Pazar

18 Eylül 2016 yani ikinci 9 akışı

Bugün 18.09.2016
Yani ikinci 9 kanalı akışındayız..
Bu akım ‘da Cesaret, Vicdan, Dürüstlük, Sorumluluk, Kararlılık, Sevgi, Bağlılık, Sadakat, Empati, Kontrol ve Denge gibi “kişisel” özelliklerin sınanma ve dönüşüm vakti ;)

Yani tam olarak hem kendimiz hem de bireylerin oluşturduğu çevre ve toplumsal olarak ya “Şapka düştü kel göründü” diyeceğiz ve hem kendimizi, hem çevremizi öğrenerek daha emin adımlarla olumluya çevirerek,değişerek, bilerek önlem alarak, fark ederek yürüyeceğiz ya da “aman boşverrrr” diyip hayata ve kendimize at gözlükleriyle bakmaya devam edip, kafamızı gözümüzü çarpa çarpa yürümeye çalışacağız (fakat bunun bir DUR noktası var tabii ;) )

Tüm bu 9 etkileri ilerleyen günlerde daha NET fark edilecek. Hani sıcağı sıcağına fark edilmez soğuması lazım derler ya.. öyle bir şey ;) O yüzden biz önceden bilirsek ve kendi oto kontrolümüzde ve farkında olursak birkaç adım önden ve tedbirli gitmiş oluruz . Zaten ne olduğunu bilmek, uygulamak daima aydınlatır ve cesaretlendirir.

Fiziksel olarak aynen 9 Eylül yazımda yazdığım gibi etkiler devam edebilir. Bunun yanı sıra her zaman söylediğim gibi bilinen kronik bir rahatsızlık yoksa kalp çarpıntısı, adrenalin yükselmesi gibi hızlı çıkışlar hissedilebilir.

Hadi bakalım hepimiz DEĞİŞİM’in, FARKINDALIĞINDA, Akıl-Mantık-Kalp ücgeninde kalarak DENGE’de, Sevgiyle Yüce Yaradan’ın IŞIK Yolunda Bilinçli olarak yürümeye devam ediyor ve Tüm Pozitif Değişimi özgür irade ve seçimimizle sevgiyle kabul ediyoruz..

Ve de öyle Oldu çok şükür <3
Alev Cedimağar
Şifacı Rehber

16 Eylül 2016 Cuma

16 Eylül 2016 DOLUNAY


9 Enerjisinin etki alanına girdik ve bugün Dolunay ile de bu enerjiler harika bir kokteyl oldu.
Yani Enerji olarak Tüm Dünya'yı BİRLİĞE, BERABERLİĞE, KENDİNİ FARKETMEYE, HUZURA, UYANIŞA koşturan bir dönem.
Pozitif Enerjiye odaklanarak attığımız her adım elbette bize bir heyecan ve Acaba beni nasıl güzellikler, nasıl mucizeler bekliyor ile ilgili adrenalin yüklü duygular verebilir. O yüzden içimizi kıpır kıpır hissedip tam anlamlandıramayabiliriz. Bence doyasıya yaşayın keyfini çıkarın. Zaten bu kıpırtılar kapınızı çalan güzelliklerin sesi ;)
BİZ'ler Gerçekten muhteşem varlıklarız arkadaşlar. Kainatta BİZ'den daha özeli yok gerçekten. Düşünebiliyormusunuz hem sürekli eylem içinde anlamaya çalışarak yönümüzü bulmaya hem kendimizi ruhsal varlığımızı hatırlamaya hem de hepsini birleştirerek Ruhsal Bütünlüğümüzü keşfetmeye çalışıyoruz. Bunları yaparken de Yüce Yaradan'ın bize verdiği Güç, Yaratıcılık, Farkındalık, Denge, Kontrol, Neşe ve Bereket gibi muhteşem özellikleri kimseye ihtiyacımız olmadan, kimsenin bize bunları vereceğini, bizi göya uyumladığını bize güç verdiğini vs. söyleyen kişilerden olmadığını ve herşeyin bizde mevcut olduğunu bilerek, BİLGİ'nin IŞIĞINDA anlamaya, ortaya çıkarıp kullanmaya ve aynı anda hem öğrenip hem uygulamaya çalışıyoruz. Varlığımızı Tarif edilemeyecek Sonsuz Muhteşemlikte bir Yaratıcıdan alıyoruz ve Cidden Süperiz ! <3

Bugün Dolunay'da daha önceki yazılarıma ek olarak daha kuvvetli etkileşimler hissedilebilir. Mesela Dolunay zamanlarında uyuyamıyorsanız (ben de uyuyamam ;) ) Yine aynı etkiyi belki biraz kuvvetli hissedebilirsiniz. Fakat böyle olmayabilir de tabii.. Mışıl mışıl uyuyanlarda var ki bu da olabilir. Yani uyumanın ya da uyumamanın özel bir anlamı yok. Herkes kendi biyolojik ve Ruhsal yapısına uygun olarak farklı tepkiler verebilir.
Bugün BOL BOL SU İÇİN diyorum naçizane.. Enerji akışını harekete geçirmek ve Dengelemeye destek için SU gerçekten önemlidir. Ayrıca İçtikten sonra da kendinizi ŞİFA OLDU ÇOK ŞÜKÜR diyerek şifalandırın mutlaka. Aslında bunu yediğiniz , içtiğiniz herşey için yapmayı alışkanlık haline getirirseniz harika OLur.
Fiziksel olarak 9 Eylül yazımdaki etkiler devam edebilir ya da tekrar görülebilir Yani Kulak çınlaması, Baş'da karıncalanma, uğultu, Tansiyon düşmesi gibi halsizlik ya da tam tersi yerinde duramama sürekli hareket halinde kalma isteği gibi.. Her iki durumda da Ağaçlık, ormanlık yerlerde yürüyüş yapıp vakit geçirmenizi tavsiye ederim.
Velhasıl artık tüm geçişlere alışıyor ve Tüm Pozitif Enerjiyi ve Değişimi Sevgiyle Kabul Ederek Yüce Yaradanın Işığına doğru HEP BİRLİKTE yürümeye devam ediyoruz..
Bu arada hep DEĞİŞİM deyip duruyorum.
Dünya'dan ayrılan ruhların büyük çoğunluğunun da tekrar geri gelme sebebinin de "Değişmeyi beceremedim, Farkedemedim" olduğunu da naçizane hatırlatmak isterim ;)
Herşeyin en güzeli daima BİZlerle OLsun ve de AŞK sadece karşı cinse yönelik değil Tüm yaşama tüm varoluşumuza ve kendi varlığımıza bir BÜTÜN OLsun..
Hepimize AŞK OLsun <3
Ve de öyle OLdu çok şükür <3
Alev Cedimağar
Şifacı Rehber


9 Eylül 2016 Cuma

Bugün 09.09. ve 9 ;) DEĞİŞİM ENERJİSİ'nin en kuvvetli OLduğu GÜN !

Eveeetttttttt

Bugün 09.09.2016

yani (9 + 9 + 9 = 27 ve 2+7=9)

Senenin en kuvvetli DEĞİŞİM enerjisinin olduğu 9 günündeyiz 

Bugün Tüm seneyi derleyip toplayıp “Hadi bakalım yürü fakat yürürken ne düşündüğüne, ne yaptığına , ne konuştuğuna dikkat et çünkü arkandayım” diyen çooookkk kuvvetli bir enerji içine girdik. :) Tabiri caizse sert bir rüzgar esiyor ve siz geminizin dümenini nereye çevirirseniz bu rüzgar sizi oraya götürerek, sizin ya kuğu gibi süzülüp hedefinize ulaşmanıza sevgiyle eşlik edecek ya da eğer karaya çıkıyorsanız onu da hızlandırarak yaşamanız gereken şeyi hızlı yaşayıp hızlı bir farkındalık yaratmaya ve sizi "Mecburi" yeni başlangıçlara zorunlu sokacak !

Yani Rüzgarı (Değişimi) nasıl kullanmak istiyorsak yaşa ve gör çünkü bu senin özgür iraden ve seçimin öyle istiyorsan öyle olsun diyor.. (Tabii Dünya’dan ayrıldıktan sonra “bu olmadı geri dön ve hoopp baştan daha zor virajlarla öğrenene kadar yine yaşa ve öğren bakalım” kısmına hiç girmeyeyim :))) )

Enerji akışı kavramını da daha önce yazdığım yine aynı örnekle kısaca açıklayayım.
Dünyaya uzaydan bağlanan sonsuz hortumlar (kanallar) olduğunu düşünün. Bunların bazıları Denge gereği siyah bazıları da beyaz. Düşüncelerimizle o hortumların etki alanına giriyoruz. Eğer Hayatımıza yönelik pozitif düşünce ve eylemlerde bulunursak beyaz hortumların etki alanına giriyoruz ve oraya da doğru çekiliyoruz ya da tam tersi.
Bugün Dünya üzerinde çok büyük bir BEYAZ hortum açıldı. Ve onun etkisine girmek ve orada kalmak için de düşüncelerimize çok dikkat ederek özellikle bugün iyi niyet, dua, meditasyon ve benzeri şekilde inancımıza yönelik ne istiyorsak son derece oto kontrollü pozitif’de yani Sevgi’de, Işık’da, Şifa’da kalmamız, Bolluk Bereket, Birlik, Huzur, Barış, Keyif, Şans, Mucize gibi tüm güzellikleri hem kendimizin hem de BÜTÜNÜN en yüksek hayrına dilememiz ve tüm gün de düşüncelerimize, konuşmalarımıza dikkat etmemiz çok önemli..

Bugün fiziksel olarak da, Başımızın üstünde tepemizde bir karıncalanma, Bir ağırlık hissi, Kulak çınlaması, Baş dönmesi, halsizlik, gibi durumlar yaşayabiliriz. Tabii her zaman yazdığım gibi daha önce böyle şeyler yaşamıyor, kronik bir rahatsızlığınız yoksa (varsa da bu durumun kaynağına giderek kendinizi şifalandırmanız için en güzel gün) bugüne ve devam eden birkaç güne özgü bazı bedensel sallanmalar olabilir.

Bugünü kutlama ruhuyla yaşamanızı tavsiye ederim.
Zaten bugün tüm kutlamalar, nikah, doğumgünü vb. her şeyin enerjisi çok kuvvetli olur ve desteklenir. O yüzden biz de kendi muhteşem ruhumuzu, varlığımızı, hayatımızda geçirdiğimiz tüm keskin virajları ve nasıl her şeye rağmen dimdik ayakta durduğumuzu kısaca kendimizi KUTLAYALIM.. Kendimizi tebrik edelim ve ne kadar Güçlü, Ne kadar Şanslı ve Özel Olduğumuzu bugün kendimize sık sık hatırlatalım.

İkinci dalga yine aynı şekilde 18.09.2016 gelip bakalım neler yaptık nasıl düşüncelerle nasıl geçişler yaptık diye bir sınayacak. 3. Dalga ise 27.09.2016 ‘da gelerek hepimizi bu sene son bir kez daha uyumlayarak sonuçlarına da 2017 BİRLİK enerjisinde yaşamamıza zemin hazırlayacak. Yani gerçekten ne ekersek tam olarak onu biçeceğiz. Bu dönemler yapılan tüm değişiklikler kalıcı olarak beslenip büyüyerek hayatımızı ciddi anlamda şekillendirmiş oluyor. 2017 yılında (yaklaşık 3 ayımız var) yeni hayatımıza ne seçtiysek Merhaba diyerek sağlam temeller üstüne inşaata devam ediyor olacağız. O yüzden lütfen her konuda pozitif düşünüp hareket edelim. Biliyorsunuz Günah Keçisi yok ;) Zaten pek çoğumuz bu sene gerek ev taşıma, gerek tadilat, gerek iş değişikliği, Ruhsal gelişim ve spiritüel farkındalığa yönelme, Sağlık konularında sürpriz gelişmeler ve gerekse yeni bir ilişkiye başlamak ya da bitirmek gibi pek çok şekilde bunu yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor.

O zaman neymiş ?

Bugün son derece otokontrollü ağzımızdan çıkan, düşündüğümüz her şeye dikkat ediyor, geleceğimizi, hayatımızı, ruhumuzu şekillendiriyor, Akıl-Mantık-Kalp üçgeninde yani DENGE'de kalıyor ve Şükürle Yüce Yaradan’ın IŞIK yolunda Sevgiyle yürümeye devam ediyoruz..

Ve de öyle OLdu çok şükür..

Alev Cedimağar
Şifacı Rehber

7 Eylül 2016 Çarşamba

Herşeyden kendimiz sorumluyuz bir kurtarıcı YOK !

Herkes Tekamül yolundaki Ruhsal yükselişini yine sadece KENDİ Bilinç düzeyi ve farkındalığı ile yapabilir.
Bizim sorumluluklarımızı taşıyan, bizi kurtarıp yükselten hiçbir Ağaç, Taş, HAYVAN ya da insan yok..
Kendimizle yüzleşerek, olumsuz olarak gördüğümüz taraflarımızı yine kendimiz olumluya çevirerek ilerlemek durumundayız.
Tek Sorumlu Kendimiziz !
En önemlisi de yaşanan her şeyin ve herkesin BİZE hizmet ettiğini ve bunun karşılıklı bir döngü yani tekamül akışı olduğu gerçeğidir.
Yani hep yazdığım gibi..
Günah Keçisi de yok, Günah Taşıyan da..
Bunu farketmek ve eski öğretilerin bizi ŞİMDİ'ye taşıyan çok önemli basamaklar olduğunu anlayarak şükürle "eskiyi" bırakıp yeni farkındalık çizgisinde yeni bilinç ve anlayışla Sevgiyle yürümek bir IŞIK'dır..

Alev Cedimağar
Şifacı Rehber


6 Eylül 2016 Salı

Uyuyalım da Büyüyelim :))

Arkadaşlar şu sıralar uyku geçişleri olabilir. En çok da başımızı yastıktan kaldıramama ve daha fazla uyuma isteği olabilir. Bu da normal çünkü Mevsim geçişi ve Eylül Enerjisi derken bize en iyisi siz yatın uyuyun bir kafanızı toparlayın deniyor galiba :)))) 
Yani "Hayır ben 12'den önce yatağa gitmem" ya da "En geç 7'de kalkarım" şeklinde kendinizle didişmeyin bence. Yani kalıplardan çıkarak Bedeninizi ruhunuzu dinleyin ve onunla birlikte hareket edin diyorum naçizane  
Uyumak bedeni ve ruhu yeniler. Enerjilerin uyumlanma sürecini rahatlatır. Hücreleri gençleştirir ve Ruhun farkındalığını kuvvetlendirir.
Özellikle Kendimizin ve Bütünün En Yüksek Hayrına yapılan Dualarla uyumak, titreşimimizi kuvvetlendirir ve Rüyalarla Bilgi'ye, Sevgi'ye ve Işığa geçişler yaptırarak yüksek benliğimizden ve ruhsal plandan gelen mesajları almamızı sağlar.Bu anlamda ister bilinçaltı isterse ruhsal olsun her Rüya bir mesaj taşır. Mesajları takip edip anlamanın en güzel yolu da bir Rüya günlüğü tutarak hergün rüyaları düzenli yazmak ve geriye dönüp bakarak mesaj ve işaretleri kendimize mahsus yorumlamaktır.
Bu dönem yaşadığımız tüm muhteşem geçişlerimiz, Değişim ve Dönüşümlerimiz Kendimizin ve Bütünün En yüksek Hayrına IŞIK OLsun ve Yaradanın Yoluna Sevgiyle, En yüksek farkındalıkta Yürümeye devam edelim..
Ve de öyle OLdu çok şükür 
Alev Cedimağar
Şifacı Rehber.

5 Eylül 2016 Pazartesi

KORKU en büyük TUZAKTIR !!!

Bildiğiniz gibi  Önceki hayatlara dair tüm hipnoz ve regresyon çalışmalarının hiçbir anlamı olmadığını çünkü önceki hayatlarımızın bu hayatlara faydası olmadığını hep yazıyorum. Hatta benzer pek çok çalışma dahil.
Önceki hayatlar önce de kaldı. Önceki hayatlarımızda ne olduğumuzun hiçbir anlamı yok. Bu hayatımıza odaklanmamız ve bu hayatımızdaki bilinçle ŞİMDİ’’yi en yüksek farkındalıkla bitirmemiz gerektiğini hep yazıyorum.
Hepimizin görevi ŞU AN İTİBARİYLE VAR OLAN KİMLİĞİMİZİ EN YÜKSEK FARKINDALIK VE BİLİNÇLE TAMAMLAMAK.
Mesela önceki hayatınızda çok zengin bir iş adamıydınız ve şimdi dar gelirli bir işçi olduğunuzu düşünün. Size bir faydası var mı ?  Yok. Bu hayatınızı kendi gücünüz ve farkındalığınız ile yaşayarak, kaynağın sonsuz bereketini  çekmeyi öğrenerek hayatımızı değiştirmeyi ve değişime kucak açmayı öğrenmemiz gerek.
Ya da önceki hayatınızda en yakınınızda olan ve bu hayatınızda hiç anlaşamadığınız kişinin önceki hayatınızda en büyük düşmanınız olduğunu öğrendiniz. Ne oldu ? Travma. Demek ki bu böyle devam eder zaten düşmanımmış dersiniz ve çözmeniz gereken karmik zinciri gereksiz bir önceki hayat bilgisiyle iyice düğümler ve yeni ve daha kuvvetli bir karmik düğüm yaratırsınız. Ya da tam tersi olabilir. “Benim şimdi onu sevmem lazım” dersiniz  ve “sevmem lazım” dedikçe yine kilitlenirsiniz..  gibi pek çok örnek verebiliriz.. Herşeyi ve herkesi bağımsız düşünmek gerek. Çünkü sadece ŞİMDİ var !
Bir de bu hayatında bir takım fiziki sorunlar yaşayanların önceki hayatında hep savaşta ölmüş ya da niyeyse hep “ok” ile yaralanmış olması falan ilginç tabii..  O senaryo’da hiç değişmiyor J Mesela Mısır döneminde ya Afrodit oluyorlar, ya Ramses, Ya da başka bir tanrı.. Şu durumda o dönemde yaşayan yüzlerce tanrı aramızda J))  Yani yıllardır okuyorum, dinliyorum ve araştırıyorum ve ben bunu gerçekten tam enerji aktarımıyla ve tekniklerle yapan tek bir kişi tanıyorum zaten o da önceki hayatlarla değil (nitekim kendisi de yazıyor önceki hayatları öğrenmenin bir anlamı olmadığını) doğum öncesi ruhsal hayatla ilgili bir regresyon uzmanı. Dr. Micheal Newton.
Onun kitaplarını okuyunca ne demek istediğimi çok daha iyi anlayabilir ve ölüm ötesi çalışmalarını okuyabilirsiniz. (Ruhların Yolculuğu ve Ruhların Kaderi isimli kitaplarını özellikle tavsiye ederim.)
Şimdi bu kadar detaydan sonra asıl konuya geleyim..
Tabii bu konuya gelmem yine her zaman yazdığım gibi felaket haberlerine ve size korku veren kişilerden uzak durun dememle paralel bir nokta.
Her zaman BİLGİ’yi alan ve aktaran kişi de kendi sınavını verir ve tekamül yolunda ya Sevgiyle Işık vererek yürür ya da korku vererek kendi karanlık yoluna bir sürü yolcu bulur. Bunun sonu da daima obses’e gider. Hem bilgiyi veren hem de inanan için. Obsese girenler de korkuyla beslenen pek çok varlığı besler ve pek çok ruhsal dolayısıyla da fiziksel rahatsızlıklara girerek tükenir. Konu her ne olursa olsun KORKU en büyük tuzaktır ve direkt aşağıya çeker. Bu da bir dip not olsun.

Konuyla ilgili aklımda kalan Bir ölüm ötesi deneyimi sizinle paylaşmak istiyorum. Kıssadan hisse ve de IŞIK Olsun..
Dr. Micheal Newton papaz olarak yaşamış bir deneğiyle hipnoza alarak ölüm ötesi bir çalışma yapıyor ve yuvaya yani ait olduğu yere dönüş anına götürüyor.
-Orada ne görüyorsun ?
-Şeytan !! Çok korkunç !! Kırmızı gözleri ve boynuzları var. Bana bakıyor. (bu arada korkudan titriyor hatta kriz geçiriyor bile denebilir)
-Sakin ol derin nefes al ve dikkatli bak tam olarak ne gördüğünü söyle. Bir bedeni var mı ?
-Hayır yok sanki bulutların arasından bir yüz gibi çıkmış bana bakıyor.
-Bedeni olması gerek. Etrafa bak
Falan derken.. Denek rahatlıyor.
-Oh yüce tanrım o benim Işık rehberimmiş !
-Neden öyle göründü sana ?
-Şimdi anlıyorum her şeyi. Rehberim ışıl ışıl bana gülümsüyor.
-Ne oldu ?
-Dünya’dayken papaz olarak insanlara hep korku verdim. Sürekli Şeytanlardan bahsettim. Sevgi’den bahsetmedim. Sevgi yerine hep korku vardı. İnsanları korkuttum ve aynı korkuyu  yaşatarak Rehberim bana büyük bir ders vermek istedi. Anlıyorum şimdi. Çok üzgünüm. Görevimi başaramadım. İnsanların ilgi noktası olmak ve para için korkuyu kullandım. Bundan fayda sağladım ve Egomu çok yükselttim. Şimdi tekrar dönmem ve bunu telafi etmem gerek. Sanırım tüm bunları telafi etmek için daha zor bir görev beni bekliyor. Bu kez kendimi ve geliş nedenimi hatırlamam gerek. Yoksa ruh grubumla birlikte olamam. Önce ruhumun Işıkla yıkanması gerek. Rehberim yardım edecek ve sonra tekrar dünyaya geri döneceğim.

Yukarıdaki olayı ben aklımda kaldığı kadarıyla özet yazdım. Daha ayrıntılı ve diğer vakaları da okumak isterseniz Dr. Micheal Newton’un Ruhların kaderi isimli kitabında yazıyor.  

Alev Cedimağar  

Şifacı Rehber