24 Ekim 2014 Cuma

ŞİMDİ SİZE GÜNLÜK HAYATIN İÇİNDEN ÇOK ÖZEL BİR SIR AÇIKLAYACAĞIM ;)

BAŞLIĞI ÖYLE YAZDIM Kİ HERKES OKUSUN DA ARTIK BU NAZAR NİYAZ  İŞLERİNİ  BİR KENARA BIRAKIP IŞIK YOLUMUZDA DAHA HIZLI YÜRÜMEYE BAŞLAYALIM DİYE :)) 

HANİ  BİRİ SİZE İŞLER NASIL GİDİYOR DİYE SORDUĞUN DA VEYA EVLİLİK NASIL GİDİYOR  GİBİ ASLINDA MADDİ MANEVİ MUTLU OLDUĞUNUZ BİR DURUMU SORDUĞUNDA SIRF “NAZAR” DEĞMESİN DİYE “,   "VALLA  EH İŞTE ÖYLE BÖYLE", "YA HEP KÖTÜ BU İŞLER NE OLACAK BÖYLE PİYASANIN DÜNYANIN HALİ",   "FENA DEĞİL"  GİBİ CÜMLELER KURDUĞUNUZDA AYNEN VERDİĞİNİZ CEVABIN DURUMUNA DÜŞÜYOR VE SONRASINDA DA “BANA  YA DA BİZE  NAZAR DEĞDİ” DİYEREK ETİKETİ DE DURUMA  KÜT DİYE YAPIŞTIRIVERİYORSUNUZ DEĞİL Mİ ?  :)) 

ŞİMDİ BU ZARARSIZ GİBİ GÖRÜNEN CEVAPLARDA ASLINDA NELER OLUYOR BİR BAKALIM :

  •  NAZAR’A İNANDIĞINIZ İÇİN EĞER GERÇEKTEN NAZAR ENERJİSİ  VARSA KUVVETLENDİRİYOR VE ÜZERİNİZDEKİ ETKİYİ BÜYÜTÜYORSUNUZ VE   GERÇEKTEN GÖNDEREN KİŞİNİN ENERJİ ALANINI BÜYÜTÜYORSUNUZ (TABİİ BU ARADA HER NEGATİF ENERJİ ÇIKTIĞI YERE GERİ DÖNER AYNEN POZİTİF ENERJİ GİBİ ;) ) BÖYLECE İNANDIĞINIZ ANDAN İTİBAREN OLUMSUZ OLARAK ETKİLENMEK İÇİN KAPIYI AÇIK BIRAKMIŞ OLUYORSUNUZ.

  • VERDİĞİNİZ CEVAPLAR İLE GELECEĞİNİZİ O ŞEKİLDE ANINDA YARATMIŞ OLUYORSUNUZ.. HER ZAMAN YAZIP HATIRLATIYORUM. SES ENERJİSİ ÇOK KUVVETLİDİR. BU YÜZDEN DUALAR ZİKİRLER HER TÜRLÜ İBADETLERİN SESLİ YAPILMASI ÖNEM TAŞIR.  VE BU YÜZDEN AĞZIMIZDAN ÇIKAN SÖZLERE ÇOK DİKKAT ETMEMİZ GEREKİR. ÇÜNKÜ MUTLAKA VE DE MUTLAKA GERÇEK OLUR !  YANİ BÖYLE CEVAPLAR VEREREK NE YAPMIŞ OLDUK ?  AN İTİBARİYLE O DURUMU YARATMIŞ OLDUK ! VE DAHA SONRA DA “BİZ BÖYLE DEĞİLDİK, BEN BÖYLE DEĞİLDİM NE OLDU BÖYLE” DİYE SIZLANAN YETMİYORMUŞ GİBİ BİR DE NAZARA DAHA FAZLA İNANAN HACILARA HOCALAR GİDEN KİŞİLERE DÖNÜŞTÜK Dİ Mİ ?   (TÖVBE DEDİK VE İPTAL ETTİK BU OLUMSUZ CÜMLELERİ)
İŞİN ENTERESAN TARAFI DA , HERKESE GÜCÜNÜZÜ KEŞFEDİN,KENDİNİZİ FARKEDİN , ENERJİNİZİ DOĞRU KULLANIN DİYİP DURUYORUM KİMSE TINMIYOR FAKAT  FALANCA YERDE İYİ BİR HOCA VAR . OFFF BİR MUSKA YAZIYOR VAR YA ZIRH GİBİ KORUYOR SENİ. NE NAZAR NE NİYAZ DESEM HERKES PÜR DİKKAT KESİLECEK VE ÖĞRENMEK VE GİTMEK (YANİ UYGULAMAK) İÇİN SIRAYA GİRECEK :( ŞU BİLGİLERİ UYGULASANIZ DA KİMSEYE BAĞIMLI OLMADAN KENDİ GÜCÜNÜZÜ KULLANSANIZ YA ! ... 

NEYSE KONUMUZA DÖNELİM..  PEKİ BÖYLE DURUMLARDA VERECEĞİMİZ CEVAPLAR NASIL OLMALI ? 

 KONU HER NE OLURSA OLSUN CEVAP DAİMA  “ÇOK ŞÜKÜR” OLMALI ! 

TEK CEVAP BU..


İŞLER NASIL GİDİYOR ?  “ÇOK ŞÜKÜR. ALLAH HEPİMİZE DAHA GÜZEL GÜNLER GÖSTERSİN BEREKET VERSİN “
HAYAT NASIL GİDİYOR ? “ÇOK ŞÜKÜR. ALLAH HEPİMİZE DAHA GÜZEL GÜNLER GÖSTERSİN SEVDİKLERİMİZLE BİRLİKTE HEP MUTLU OLALIM”

DİLİMİZDEKİ DUA İSE DAİMA , HEPİMİZİN VE BÜTÜNÜN EN YÜKSEK HAYRINA OLSUN, BEREKET OLSUN, ŞİFA OLSUN , HUZUR , MUTLULUK VE ŞANS OLSUN..

YÜCE YARADAN HERKESİN GÖNLÜNE GÖRE VERSİN,  HERKESİN IŞIĞINI FARKETMESİNE YARDIMCI OLSUN, HERKESİN YOLUNU AYDINLATSIN VE DE KALBEN İNANDIM ONAYLADIM ÖYLE DE OLDU ÇOK ŞÜKÜR..

 BAK NE GÜZEL OLDU ŞİMDİ,  KARŞINIZDAKİ KİŞİ EĞER BU SORUYU İÇİNDEN GELEN BİR OLUMSUZLUKLA SORDUYSA ONU BİLE DÜZELTMİŞ OLDUNUZ VE IŞIK SAÇARAK ONU DA AYDINLATTINIZ ! OHHH İŞTE BUDUR !


VE TABİİ Kİ HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ BEN YİNE NACİZANE DOKUNUYORUM VE GERİSİNİ HERKESİN ÖZGÜR İRADESİNE VE TERCİHLERİNE BIRAKARAK,  YOL ARKADAŞLARIMLA SAYICA SÜREKLİ ARTARAK VE DE  AYNI KARARLILIKLA IŞIĞA DOĞRU YÜRÜMEYE DEVAM EDİYORUZ..

YÜCE YARADAN HEPİMİZİN YOLUNU VE RUHUNU AYDINLATSIN..
VE DE ÖYLE ÇOK ŞÜKÜR..

ALEV CEDİMAĞAR
Enerji Gurmeliği de yapan bir ŞİFA VE YAŞAM TERAPİSTİ ;)
:* 

20 Ekim 2014 Pazartesi

KASIM AYINA DOĞRU İLERLERKEN , YÜKSELEN ENERJİNİN ÜZERİMİZDEKİ ETKİLERİ..


Ekim Ayının sonlarına yaklaşırken daha önce bahsettiğim gibi 2014 Değişim ve Dönüşüm yılının en çok kuvvetlendiği ve de zorladığı dönem içine de girmiş bulunuyoruz. Fakat bu zorlayıcılığı lütfen olumsuz olarak değerlendirmeyin. Hatta hayatınızda olan biten hiçbirşeyi olumsuz olarak değerlendirmeyin. Artık bakış açınıza “Her ne oluyorsa Hayrıma Oluyor” düşüncesini yerleştirme zamanınız geldi. Her ne oluyorsa olması gerektiği için ve Hayrımıza oluyor. Velhasıl Girdiğimiz dönem içinde bu zorlayıcılık da yine tekamülümüzü hızlandırmak, bilinç ve farkındalık düzeyinde sıçrama yapmamızı sağlamak için olumlu bir  silkeleme..
Bu dönem yeme alışkanlıklarımız gerek miktar gerekse çeşit olarak değişmiş olabilir. Yeme miktarı derken, Bedenin hafifleme ihtiyacından dolayı daha az yemeye eğilimli olabilirsiniz.  Sebze yemekten hoşlanmıyorken birden bire sebze yemekleri gözünüze kuzu çevirme gibi görünmeye başlayabilir :)) Ya da tam tersi.. Ağzıma et sürmem derken  ızgara etler , köfteler ilginizi cezp etmeye başlamış olabilir ;) Her halukarda bu konuda da direnç göstermeyerek, bedeninizin istekleri doğrultusunda hareket etmenizde fayda var. Bu geçici mi yoksa kalıcı mı diye düşünmeyin, kendinize engeller yaratmayın. AN itibariyle ne ise ona uyun ve Değişimi bu anlamda da sevgiyle yaşayın. Hatta bedeninizle konuşursanız size niye böyle bir değişime ihtiyaç duyduğunu bile anlatabilir;
Sürekli Şikayet eden ağlayan sızlayan bir yapınız varsa, Bir yanım Yaradana Teslim diğer yanım ise “ya bir şey olursa”, “ay ne olacak, nasıl olacak” vs.  vesvesesi yaşayanlardansanız o zaman artık yavaş yavaş tarafınızı seçin derim. Ya eski enerjiyle kanka olup," böyle geldim böyle giderim. Artık sonraki hayatlarımın  birinde hallederim elbet bu  karmayı. bu hayatı ağlayıp sızlanarak ve bana gösterilen yol işaretlerini görmemezlikten gelerek geçireyim"  diyerek sayısız dünya'da enkarne seyahatlerinize şimdiden "Merhaba" diyebilir,  Ya da artık eski enerji ile ilginizi keserek YARADANA TESLİM ve ŞÜKÜR ile Kendi Gücünüzün Farkında olarak, Kontrollü ve Dengeli ilerlemeyi seçebilirsiniz.
******Bu arada farkında olmak ile Dikkatli olmak farklıdır.  Dikkatli Olmak zorlayıcı ve gerginlik yaratan bir durumdur. Dikkatini bir şeye vermek için başka bir şeyden uzaklaştırman gerekir.  Farkındalık ise bilinçli olarak her şeyle ilgili olmak demektir.  Neler olup bittiğini bilirsin, bilinçli olarak bilinç altı değerlendirirsin ve anlarsın. Burada önemli olan anladığını değerlendirme kısmıdır. Bunu yaptıkça farkındalık kuvvetlenir. Yani Bizim yapmamız gereken "Farkında" Olmaktır.******
Bedeninizde özellikle sırtınızda omuzlarınızda ağrılar olabilir. Omiriliğinizde ağrı ya da elektrik geçmesi gibi sızılar olabilir. Bunlar enerjinin yükselmesiyle birlikte bedeninizin uyumlanma sürecinde yaşadığı fiziksel tepkilerdir. Bunun yanı sıra Şu sıralar, 3. göz noktanızda yani iki kaşınızın arasında bir büzüşme gibi, kramp gibi bir his duyabilirsiniz,  Unutkanlık artabilir. Hatta anlık saliselik zamanlarda sanki tansiyonunuz düşmüş gibi “şöyle bir gittim geldim sanki” dediğimiz durumlar olabilir.  Bu da enerji uyumlanmasından kaynaklanan ruhsal geçişlerle yaşanır. Yaşanılan yoğun Gripler de bu dönemin en tipik tepkilerinden biri. Bağırsak sendromlarına da dikkat etmenizi tavsiye ederim. Bağırsak ile ilgili problemlerde size verilen mesaj maddiyat ile maneviyatı dengelemeniz gerektiğidir. Maddiyat öne çıktıysa inançlarınız yani maneviyatınız zayıfladıysa bunu önce bağırsaklar haber verir ;)  Bu dönem yapmanız gereken en önemli durum TEMİZLİK yapmaktır. Bedeninizde biriktirdiğiniz tüm negatif düşünceleri artık gönderin. Eskiye dair ne kadar eski enerji varsa gönderin. Bunları bulup yok etmenin de en iyi yolu sizi huzursuz eden ne varsa onları irdeleyerek bulup göndermektir.  BANA ULAŞAN BENİ OLUMSUZ ETKİLEYEN TÜM NEGATİF ENERJİLERLE OLAN BAĞIMI KESTİM  diyerek içsel, hissederek niyetlenmenizi ve mümkünse bu içsel yolculuğunuzu bitirdikten sonra da  kaya tuzu veya üzüm sirkesi ile bir duş alarak tüm negatif enerjiyi akıtmanızı tavsiye ederim.
Bu arada unutulmaması gereken en önemli durum ise şudur :  Yanlış Yok, Hata Yok, Keşke Yok,Günah Yok, Ayıp Yok yok yok .. Velhasıl her ne oluyorsa olması gerektiği için oluyor ve geçmişte de ne olduysa, O zamanki doğrularınızla aynen olması  gerektiği gibi oldu ve bitti.. Artık kendini suçlamayı bırakarak Değişime kucak açmalı aksine yaşadığın güç durumlarda aldığın tüm kararlar ve yaşama gücün için kendini kutlamalısın ve  hatta kendine sarılmalısın. Verdiğin tüm kararlar DOĞRU, Yaptığın her şey DOĞRU idi ve seni bu günlere bu farkındalık düzeyine getirdi. Ne mutlu sana :)
Velhasıl Seneyi artık enerjilerle debelenmeden , kavga etmeden , uzlaşarak,  Yaradana Teslim Olarak, Ne oluyorsa Hayrımıza olduğunu bilerek, Şükrederek , Sakin , Huzurlu , Şifa ve Aşk Dolu bitirmeye niyet ediyor ve Tüm Pozitif Enerjiyi ve Değişimi Sevgiyle Kabul ediyoruz.  ve de öyle çok şükür..
Hepimizin ve Bütünün En Yüksek Hayrına IŞIK OLsun.. ve de OLdu çok şükür..

Alev Cedimağar
Enerji Gurmeliği de yapan bir Şifa Terapisti ;)
:* <3

17 Ekim 2014 Cuma

Mucizelere açılan Kapı.. RUHSAL ORUÇ !

Olumlu düşünmek olumlu davranmak, beyni kontrol altına alarak ruhun terbiye edilmesiyle mümkün olur.. Peki nasıl ? Bunun için en hızlı ve bildik metod olan ORUÇ tutmak gerekiyor. Fakat bu kez RUHU VE BEYNİ TERBİYE VE KONTROL ETME ORUCU.

Bugün itibariyle istediğiniz bir saatte (isterseniz bu gece yatarken) 21 GÜN OLUMLU DÜŞÜNME ORUCU tutacağınıza niyet edin. Bu süre zarfında hem kendiniz hem de çevrenizdeki herkes ve tüm yaşam ile ilgili ASLA olumsuz hiçbirşey düşünmeyecek ve konuşmayacaksınız. Aklınıza gelen ya da o an ağzınızdan çıkan olumsuz bir sözü, düşünceyi hemen tutarak İPTAL EDECEKSİNİZ. İnancınız doğrultusunda, isterseniz TÖVBE ESTAĞFURULLAH diyebilirsiniz. Ya da İPTAL ETTİM diyerek iptal edebilirsiniz. Önemli olan o sözden duyduğunuz rahatsızlık ve söylememiş olma niyetinin ifadesi ve bu duygunun sizi otokontrole itmesidir.
Ve hergün ruhsal boy abdesti almayı da unutmayacaksınız Şöyle ki : BİLİNÇLİ YA DA BİLİNÇSİZ DÜŞÜNDÜĞÜM KONUŞTUĞUM OLUMSUZ TÜM DÜŞÜNCELERİMİ VE SÖZLERİMİ İPTAL EDİYORUM. (TÖVBE DİYORUM) Şeklinde.. 

21 Gün boyunca  bu Oruca disiplinli devam ettiğinizde hayatınızda ve kendinizde inanılmaz değişiklikler olmaya başladığına bizzat şahit olacak ve belki de şu ana kadar inanmadığınız Mucizelerin hayatınıza nasıl aktığını bizzat yaşayacaksınız..  (Olumlu düşünmek ve olumlu cümleler kurmak ile ilgili daha önce bir yazı yazmıştım...)

Sevgi dolu, Mucize dolu Aydınlık Günlerimiz Olsun diyelim ve OLDU.. 

Alev Cedimağar  
Enerji Gurmeliği de Yapan bir Şifa ve Yaşam Terapisti

Enerji, Düşünce Gücü, Sonsuz Şifa..

Düşüncelerin Gücü, Şifa Çalışmaları, Hastalıkları iyileştirme, Yaratılan herşeyin sadece bir enerji olduğu . Enerjinin farklı titreşimleri ve frekanslarından farklı görüntülere sahip olduğumuzu (insan, dünya, toprak, su , hava ve de herşey) Ayrıca YARATICILIK gücümüzü kullanmalıyız derken bunun nasıl olduğu , OLdu dersek OLur sözünün anlamı. Herşeyin başı öncelikle İNANÇ OLduğu.. ve de konuştuğumuz herşey aşağıdaki kısa video'da özetlenmiş..
HAlen inanmıyorsanız acele etmeyin daha zamanınız var demektir. Eğer inanıyorsanız da lütfen artık bilgilerinizi uygulayın yani acele edin 
AlevCe

16 Ekim 2014 Perşembe

Küçük Kız

Kaç gündür yazacağım bir türlü fırsat bulamıyorum. Şu an hazır işler bitmişken paylaşayım..
Sizin de farkettiğiniz gibi çok gözlemciyimdir. Yani gözlemci derken çevremdeki herşeye karşı duyarlı ve farkında biri anlamında. Çocukluğumda da böyleydim. Bir yerde oturup insanları izlemeyi ve neyi neden yaptığını anlamaya çalışmayı severdim. Sonra yaşadığım çok enteresan olaylarla pek çok İlahi Mesajın insanlar vasıtasıyla da geldiğini farkettim. Hani büyüklerimiz derler ya "Allah bir kuluna yardım etmek için başka bir kulunu kullanır" diye.. İşte öyle birşey. Kafama takılan bazı soruların cevapları hiç olmadık insanlar tarafından "ne alaka" dediğimiz durumlarda kelime kelime düştü önüme.. Bunların haricinde aramızda insan formunda yaşayan ya da ihtiyacımız olduğunda insan formuna girip bize ışık tutan ışık varlıklar olduğunu da deneyimleyen biri olarak, Evrenin her şekilde bizimle konuştuğunu önemli olan bizim tabelaları görmek ve mesajları duyabilmek olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim :)

Şimdi gelelim Güzel Minik Kıza :)
Geçen Hafta Yani havaların çok güzel olduğu zamanlar sahildeyim ve çocuk parkına yakın bir bank'da oturuyorum. 4 yaşlarında Hayatımda gördüğüm en güzel kız çocuklarından birini gördüm ve gülümsedim. O da bana gülümsedi. Yanıma geldi. Normalde öyle çocuklara yapışan şapur şupur öpen bir insan değilim. Sadece çocuğu düşündüğüm için hijyenik açıdan dokunmam. Uzaktan gözlerimle severim ya da en fazla annesinden izin alıp kollarını falan öperim  :) Neyse gelelim kız çocuğuna (ismini bile bilmiyorum) içimden ona bir sarılıp öpmek geldi. Ona sordum "Seni öpebilirmiyim" diye. "Hayır çünkü ben Sağlıklıyım" dedi .. Sağlıklıyım diye cevap vermesi çok ilginç geldi. (Sağlıklıyım bir olumlama kelimesidir. Hasta olmak istemiyorum yerine Sağlıklıyım deriz) Çünkü normalde çocuklar "hasta olurum sonra" der. Hatta büyükler bile böyle der   Peki dedim nasıl istersen ben de seni uzaktan severim. Sonra iyice yaklaştı yanıma geldi. "Hayır dedim üzdüm mü seni" dedi (!) Ben bir şaşkınlık daha tabii.. "Hayır üzmedin tabii ki" dedim. Yüzüme baktı " Eğer seni üzdüysem Allah da çok üzülür" dedi !!!! Kulaklarıma inanamadım ne diyeceğimi şaşırdım. Tekrar "Hayır üzülmedim" diyebildim. Sonra "Annenler nerede" dedim. Arkasını döndü parkın karşısında oturmuş bir grup kadına doğru işaret etti "işte şurada" dedi. Dikkatimi çeken şey, O kadınlar içinde bize bakan hiç kadın yoktu. Çünkü normalde anneler çocuklarını takip eder gözlerini ayırmaz çocuklarının üzerinden.. neyse sonra döndü "ben seni çok seviyorum" dedi !! "Seviyorum" Nasıl yani ? Sanki hep tanışıyormuşuz gibi.. Neyse daha yaşı küçük bunu çok önemsemedim ben de seni çok sevdim yerine aynı şekilde karşılık verdim. "Ben de seni çok seviyorum" dedim   Sonra oturduğum bankın yanında uzun süredir uyuyan köpek ayağa kalktı yanıma geldi burnunu kollarımın arasına soktu. Onu severken , Küçük kıza "sen de köpek severmisin" demeye hazırlanıyordum ki kafamı bir çevirdim kız gitmiş. Meydana baktım yok. (Kıza bakmadan direkt Köpekle ilgilenmem en fazla 10 saniyedir.). Sonra işte annem orada dediği yere baktım. Aynı kadınlar kendi hallerinde oturuyor küçük kız yok. Kalktım çocuk parkına baktım orada da yok.. Bu benim hemen hemen benzer bir olayı 2. yaşayışım oldu. ilk'i 2001 yılında bir otobüs durağında olmuştu.  Birgün anlatırım :)
Kendi kendime "Yüce Yaradanı ve onun Yarattığı tüm varlıkları herşeyi sevgiyle selamlıyorum ve varlığım için herşey için şükrediyorum" dedim ve hazır kalkmışken artık alışverişimi yapayım eve döneyim diyerek yürümeye başladım Gülümseyerek.. 

Alev Cedimağar
Şifa ve Yaşam Terapisti 

Değişim zamanı

Bu yaşınıza kadar yaşadığınız hayat sizi hayallerinize ulaştırmadıysa ve halen kendinizi çıkmaz bir yolda Mutsuz ve Avare hissediyorsanız, Değişim vakti gelmiştir. Tüm eski alışkanlıklarınızı tüm eski enerjileri bırakma vakti gelmiştir. Kendinizi bir elden geçirip tamir etme vakti gelmiştir. Eğer dışarıdaki değişim içinizdeki değişimi geçiyorsa mutsuzluk ve başarısızlık kaçınılmazdır.. Hayatta Değişmeyen tek şey DEĞİŞİM'in ta kendisidir !

Alev Cedimağar
Şifa ve Yaşam Terapisti

Vazgeçmenin Paradigması

ÇOK AMA ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜM BİR BİLGİ...  

VAZGEÇMENİN PARADİGMASI

Vazgeçmenin Paradigması Bir şeyi elde etmenin yolunun ondan vazgeçmek olduğunu size söylesek pek inandırıcı gelmez ama biz yine de anlatalım. 

İşe bir örnekler başlayalım; 

Ayşe ve Ali adında iki tane konu mankenimiz var. Her ikisi de ortama bir mahallenin çocuklarıdır. 18-22 yaşları arasındadırlar. Ayşe ortalama bir kızdır belki liseyi bitirmiştir belki bitirememiştir. Belki de Açık Öğretim’de filan okumaktadır. Öyle dikkat çekici bir güzelliği yoktur. Hatta bir çok yanını kusurlu bulmaktadır. Bir havası, tarzı, belli bir mesleği ya da geliri de yoktur. Ayşe ciddi bir özgüven sorunu yaşamaktadır çünkü her gün çeşitli dizilerde gördüğü yaşıtları ile rekabet edecek gücü ve özellikleri kendinde görememektedir. Ne onlar kadar güzel, havalı, seksi, diri, çekici ne de onlar kadar eğitimli, kariyerli ve gelir sahibidir. O filmlerdeki kızlar gibi “asil” bir aile yerine ortalama bir aileden gelmektedir. Hayata nasıl tutunacağını bilemez, gelinlik çağına gelmiştir ama ciddi bir talibi olmamıştır. Dahası ondan daha güzel olan mahallenin kızlarına bile talip olan çıkmamaktadır. Henüz aile ve etraf tarafından evlilik konusunda baskı altına alınacak yaşat değildir ama zaman zaman bu durum kafasına da takılmıyor değildir. “Ya evde kalırsam?” korkusu daha çok evde kalmış kızları gördüğü zaman akraba ve mahalle kızlarını gördüğünde aklına gelmekte ama bu durumu umursamamaya çalışmasına rağmen yine de kafasından çıkarıp atamamaktır. Televizyondaki kadınlarla nasıl rekabet edecektir. Özgüveni darbeli, hüzünlü üzüntülü, keyifsiz, neşesiz mutsuz ve umutsuz bir kız olmuştur. Yaşama sevincini kaybetmiştir. Herhangi bir şey için kendisinde “yapma ve harekete geçme” enerjisi bulamamaktadır. Çok çeşitli, karmaşık uygular içinde “zihinsel bir sürüklenme” yaşamaktadır. İşe Ayşe’nin bu durumuna “paradigma A” diyelim. Bütün bir araya gelmiş çok çeşitli enerji matematik konumlanma oluşturmuştur ve sonuç mutsuzluk ve özgüven yoksunluğudur. Birden sahneye Ali çıkar. Ali, kendine göre doğru bir sistem kurmuştur. Genel paradigmalara uygun yaşamış, gerekenleri yapmış, kendisi ile barışık tatminkar ve mutlu bir gençtir. Bir meslek lisesinde meslek öğrenmiş çıraklık ve kalfalık yaptıktan sonra usta olmuş, askere gidip gelmiş şimdi de küçük bir atölye açmıştır. Şimdi sıra evlenmeye gelmiştir, yine kendine göre “uygun” olarak gördüğü Ayşe ile ilgilenmekte ve onu “evinin kadını” yapmak istemektedir. Zaten birbirlerini çocukluktan beri tanımaktadırlar, Ayşe mahallenin kızıdır. (Bildiktir) Ali, duygularını ve düşüncelerini Ayşe’ye “açar”. Onu beğendiğini, onunla evlenmek istediğini, söyler. O andan itibaren her ikisinin de paradigmasını değişir. Ayşe “A” konumundaki çaresiz beğenilmeyen talep edilmeyen bir kız konumundan “B” durumuna, yani talep edilen istenilen, beğenilen bir kız durumuna geçer. “Paradigma A’nın matriks alanı “Ali”nin söyledikleri ile yıkılmıştır. Bu şekilde Ayşe’ye özgüvenini tetikleyecek bir enerji akımı Ali’in matriksinden geçmiştir. Dış dünyaya başka gözlerle bakmaya başlar çünkü Ali’n farkında olmadan gönderdiği enerji Ayşe’nin enerji alanına yeni bir güç katmıştır. Ayşe “B” paradigması enerjisi ile hareket etmeye başlar. Özgüveni başka bir paradigmaya, yani kafasındaki hedefe ulaşabilmek için “uygun kuvvete” ulaşmıştır. Ayşe’nin kafasında hedef her zaman dizilerdeki hayat olmuş ama bunun için yeterli özgüven enerjisine sahi olamamıştır. Ayşe yeni özgüven enerjisini “talep edilme” paradigmasından almıştır. Sadece bundan dolayı “Ali” ye hayır der. Ali’nin farkında olmadan Ayşe’ye kattığı enerji “Ali”ye “hayır” olarak geri dönmüştür. Gerçekte ise, yani somut dünyada somut veriler silsilesinde ne Ayşe’nin ne de Ali’nin hayatında hiçbir değişiklik olmamıştır. Maddi dünyaları somut kalırken, psikolojik dünyaları değişmiştir. Ayşe ne daha fazla güzelleşmiştir ne de Ali daha fazla yoksullaşmıştır. Ayşe, Ali’nin evlenme teklifine “hayır” diyerek “B” paradigmasından “C paradigmasına geçer. O artık sadece “talep edilmiş” değil aynı zamanda “hayır” demiş bir kişidir. Potansiyel enerjisi daha da büyür, etkinleşir. Kafasındaki hayallere ulaşabilmek içi gerekli enerjiyi bulduğunu hissetmektedir. Ali’nin teklifini kabul ederek bir esnafın karısı, ev hanımı olmaktansa dizilerdeki kızların dünyasına benzer bir dünyaya girmek niyetindedir. Ali ise bu duruma bir anlam veremez. Çünkü her şey “uygun-makul” görünmektedir. Ali bir ev geçindirecek durumdadır. Eliz yüzü düzgün, karakterli, kişilikli bir gençtir. Ayşe de kendi mahallesinden biri, kendisi gibi ortalama bir insandır. İki “ortalama” insanın evlenmesinden daha “doğal” ne olabilir? Ali, Ayşe’den vazgeçmek istemez. Onu kendisine bağlamak ve ikna etmek için çabalar göstermeye başlar. Ali farkında olmadan “Korteks Bilinçaltından” bir kız tarafından “istenmeyen adam” paradigmasından “bir kız tarafından istenen adam” paradigmasına geçebilmek için savaşmaktadır ama bunun farkında bile değildir. Ayşe’ye hediyeler verir, ikna konuşmaları yapar, araya aracılar koyar, ilanı aşk yapar. Ali’nin bütün bu çabaları sadece Ayşe’nin “C” paradigmasından “D” paradigmasına geçmesini sağlar. Özgüveni daha da artar, enerjisi çoğalır. Ayşe, artık bir erkeğe acı verebilecek kadar kuvvetli bir kızdır çünkü uğruna bir erkek yırtınmaktadır. Ayşe’nin potansiyel enerjisi ve özgüveni tavan yapar. O artık dizilerdeki kızlar gibi bir erkeği parmağında oynatacak kıvama gelmiştir. Ve bu gücü elde etmek için “hayır” demenin dışında bir şey yapmamıştır. Bir “hayır” sayesinde büyük bir ruhsal dönüşüm gerçekleşmiştir. Diğer yandan ise Ali de “A”paradigmasından “B” ve “C”, son olarak “D” konumuna geçmiştir. Artık yalvarmaya başlamıştır. Ayşe ile görüşmemekte, yüz yüze gelmemektedir. Şimdi artık “e” paradigması söz konusudur. Daha düne kadar mutlu ve düzenli bir şekilde yaşarken Ali şimdi kendini içkiye, hüzne ve mutsuzluğa vurur. Sürekli “olumsuz enerji” üretmektedir. Ayşe’yi düşünmekte, başkalarına sürekli ondan ve başına gelenlerden bahsetmekte ve ilgili düşünceler ve hayaller geliştirmektedir. İşte, Ali’nin “e” paradigmasında oluşturduğu enerjiler, adres Ayşe olduğu için TümAn alanında (soyut matriks) doğrudan Ayşe’nin matriks alanına ulaşmakta ve ona yeni enerjiler katmaktadır. Ali, “Ayşe” dedikçe onu düşündükçe ondan daha fazla uzaklaşır. Ali farkında olmadan Ayşe için acı çektikçe, onu düşündükçe, onu kendinden uzaklaştırmaktadır. Çünkü Ayşe yine Korteks bilinçaltında, kendine güç katan enerjilerin kaynağını Ali’nın acı çekmesinden, onu talep etmesinden kaynaklandığı “bilinçsiz-bilme” yolu ile bilmektedir. Bu sürecin devam etmesi için Ali’nin “E” paradigmasında kalması yani acı çekerek Ayşe’ye olan aşkının “talep” sürecinin devam etmesi gerekmektedir. Ali, “E” konumunda yani bir kadına aşkına ilan etmiş, aşkından vazgeçemez halde acı çekerek kuvvetli bir anlam enerjisi üretmektedir. Mahalle meyhanesinde oturup içki içerken o sırada meyhaneye ünlü üstat-bilgin Horasani gelir. Bir dünya adamıdır Horasan, belli bir milliyeti yoktur. Her dili ve her hali bilmektedir. Ali, son çare olarak durumunu Horasani’ye anlatır ve yardım ister. Horasani bilmenin ve bilginin ne kadar değerli olduğunu göstermek için ondan bilgi karşılığında maddi bir şeyler ister. Ali bedel ödemeden bilgiye sahip olsaydı ne o bilgiye ne de o bilgeye değer verirdi. Bilginin bedelini aldıktan sonra Horasani şunları söyler; “Ayşe’nin sana dönmesini istiyorsan en ondan “vazgeçmelisin” . Hem de gerçek anlamda. O zaman o sana geri dönecektir. Çünkü Ayşe, herhangi bir maddi temeli olmadan (Burada düşüncenin düşünceyi ve her ikisinin de maddi süreci nasıl değiştirdiği izleyin). Sadece senin ona gönderdiğin olumlu ya da olumsuz enerjileri kullanarak, kendini üstün bir konuma getirdi. Bu durumun devam etmesini istediği için senin acı çekmeni istiyor. Ondan vazgeçtiğin zaman artık onun faydalandığı enerjileri üretmemiş olacaksın. Çünkü o senin, onun hakkında her türlü enerjiyi “soyut alanında” alıyor ve kullanıyor. İkinizin arasında kuvvetli bir soyut bağ oluştuğu için sen eğer enerji üretirsen o doğrudan ona gidiyor. Onu görmesen de onunla konuşmasan da soyut alanda senin zihnin onun zihnine bağlı. Bundan sonra bu enerjileri üretmeyi bıraktığında o enerjisiz kalacağı için bilinçaltı harekete geçecek ve enerjinin kaynağı sen olduğun için sana geri dönecek. Çünkü o senin ürettiğin enerji olmadan özgüvenini sürdüremez. Yeniden özgüven kazanmak için enerjinin kaynağına yani sana dönerek sorunun ne olduğunu almak isteyecektir. Hisler boyutunda onu yücelten enerjinin kaynak bilgisi ondan mevcuttur. Bu şekilde ama başka mazeretler sana döndükten sonra, enerjinin devam etmesi için daha tavizkar olacaktır. Ancak bu kez e senin artık onu istemiyor olma ihtimalin ortaya çıkar. Çünkü kendinin “istememe” paradigmasına koyduğun an artık sen eski sen olmayacağın için bu kez sana geri döneni kabul etme isteğin olmayabilir. Bu örnek; Zihinlerin, soyut matriks alandan nasıl birbirlerine bağlandıklarını uzaktan etkilediklerini ve bağlantıların enerjilerinin birbirine akması trafiği mevcuttur. Yani sadece “Hayır” ya da evet diyerek bile çok kuvvetli paradigma değişiklikleri sağlanabilir. 
Alıntı

PSİŞİK SALDIRILAR

Psişik saldırı, birisinin başka bir kişiye zarar vermek için ruhani planda, psişik enerji kullanmasıdır. 

Üç temel psişik saldırı vardır:

PSİŞİK TACİZ, bir kişi birisine etkin olarak ve kötülük amacıyla onun enerji alanına, kötü niyetlerle saldırır. Psişik tacizlere örnek olarak, birisine nefret göndermek, etkin bir biçimde birisinin yanılmasını veya hata yapmasını dilemek, beddua etmek verilebilir. Bu duygular bumerang gibidir. Yöneltilen kişiyi etkiler fakat mutlaka kaynağına daha fazla tahribat ile geri döner.

PSİŞİK VAMPİRLİK, bir kişinin bir başkasının enerji alanını sömürmesidir. Psişik vampirlik bilinçli olarak da kötü amaçlarla gerçekleştirilebilir. Bilinçdışı kötü niyet olmaksızın da gerçekleşebilir. Bilinçdışı psişik vampirlik oldukça yaygındır. Bilinçli ya da bilinç dışı vampirlik yapan bir kişiyle karşılaştığınızı halsizlik, depresif ruh hali, uyku, öfke, kızgınlık gibi ani duygu değişimlerinden anlayabiliriz. Bilinçli veya Bilinç dışı psijik vampirler en çok enerji alanında çalışanlarda görülmektedir (şifacı, bioenerjist ve diğer enerji sistemlerini kullananlar. ve bu kişilerin yaptığı enerji çalışmasından sonra kendinizi hasta gibi hissedebilirsiniz) Bunu anlamak için öncelikle hislerinize güvenin. Birisi size anlamadığınız bir şekilde güven vermediyse içinizde tanımlayamadığınız bir his oluştuysa o hissin üstüne gidin. Ve size enerji vermek istediğini söyleyenlerle enerji çalışması yapmadan önce bir ön kontrat yapın "Bana sadece pozitif şifa enerjisi -vermen- şartıyla ve sadece bu çalışma süresi içinde sana izin veriyorum" Eğer karşınızdaki kişi bu anlaşmaya bir şekilde tepki veriyor ve yanaşmıyorsa direkt uzaklaşın. Bilinçsiz olarak zaten ne yaptığının farkında değilse de zaten bu anlaşma sizi her anlamda korur 

PSİŞİK KİRLİLİK , zayıf bir enerji sistemi negatif enerjiye maruz kaldığında oluşur. Kötü niyetli olmadığı halde bir kişi eğer etrafında çok negatif enerji bulunuyorsa karşılaştığı birisinin enerji sistemini kirletebilir. Etrafınızda sürekli olumsuz konuşan, küfür eden, öfkeli insanlarla yaşıyorsanız bunlarda auranızı kirleterek size negatif tortu yapıştırır. Sürekli başkalarının yanında huzursuz ve gergin hissediyorsanız veya çabuk öfkeleniyorsanız ve sebepsiz alınganlaşıyorsanız muhtemelen enerji sisteminize negatif enerji almışsınızdır. ve muhtemelen çakralarınız yani enerji merkezleriniz de tıkanmıştır. Böyle kişilerle mümkün olduğu kadar yakın ilişki içine girmemek en iyisidir. sonuç itibariyle sürekli uzak kalmak gibi bir durum söz konusu olamayacağı için (tek başınıza dağ başına yerleşmeyi düşünmüyorsanız) Bunun için temizlik çalışmalarına hemen başlamanızı ve kendinizi gün içinde korumaya almak sizi rahatlatacaktır. 

Ruhunuzu yükselten sizi mutlu eden kişilerle birlikte olmanız hem hayat kalitenizi hem de ruhsal yükselmenizi rahatlatacaktır..

Alev Cedimağar 
Şifa ve Yaşam Terapisti

Sessiz Dua

Tobias

Sessiz Dua, Tüm Olan'ın bir onayı, kabulüdür. Bu duada, şimdiye kadar etmiş olduğum tüm duaların ruh tarafından duyulduğunu ve istediğim her şeyin ruh tarafından bana sunulduğunu biliyorum. Bu, Tanrı'nın lütfu ve sevgisinde Ruhumun tamlığının bir kabulüdür. Benim oluşumun ve mükemmelliğimin bir kabulüdür. Arzu ettiğim, birlikte yaratmak istediğim her şey halihazırda gerçekliğimin içindedir. Buna Sessiz Dua diyorum çünkü varlığımın zaten tamam ve bütün olduğunu biliyorum. Ruhtan herhangi bir şey istememe gerek yok çünkü hepsinin zaten verilmiş olduğunu biliyorum.

Varlığımın mükemmelliğini, kalbimde kabul ediyorum. Niyet etmiş olduğum neşenin zaten yaşamımda olduğunu kabul ediyorum. Dua ile arzuladığım sevginin zaten içimde olduğunu kabul ediyorum. Aramış olduğum huzurun zaten gerçekliğim olduğunu kabul ediyorum. Aradığım bolluğun zaten yaşamımı doldurduğunu kabul ediyorum.

Varlığımın mükemmelliğini, tüm gerçekliğimde kabul ediyorum. Kendi yaratımlarım ve yaşamımdaki her şey için sorumluluğumu alıyorum, Ruh'un içimdeki gücünü onaylıyorum, Ve her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu biliyorum.

Varlığımın mükemmelliğini, tüm bilgeliğimde kabul ediyorum. Yaşam derslerim kendim tarafından dikkatle seçilmiştir, Ve şimdi onların içinden tüm deneyimiyle geçiyorum. Hayat yolum, ilahi bir amaçla beni kutsal bir yolculuğa götürüyor. Deneyimlerim Tüm Olan'ın parçası haline geliyor.

Varlığımın mükemmelliğini, tüm bilişimde kabul ediyorum. Bu anda, ışığın bir meleği olduğum bilişiyle altın koltuğumda oturuyorum. Altın tepsiye – Ruh'un armağanı - bakıyorum ve tüm arzularımın şimdiden yerine getirilmiş olduğunu biliyorum.

Varlığımın mükemmelliğini, kendime olan sevgimde kabul ediyorum. Kendime hiçbir yargı veya yükümlülük bindirmiyorum. Geçmişimdeki her şeyin bana sevgi ile sunulmuş olduğunu kabul ediyorum. Şu an olmakta olan her şeyin sevgiden geldiğini kabul ediyorum. Geleceğimdeki her şeyin daha büyük bir sevgi ile sonuçlanacağını kabul ediyorum.

Varlığımda, mükemmelliğimi kabul ediyorum. Ve öyledir.

Geoffrey Hoppe kanalıyla, Çeviri: Halil Gül

Akışda Kalmak ne demek ?

Spiritüel öğretilerdi AKIŞDA KALMAK diye bir kavram vardır ve bunu çok kullanırız. Bunu "Eylemsiz kalmak" veya "Hiçbirşey yapmadan beklemek" olduğunu zannedenler ve öyle davrananların beyhude bir bekleyiş içinde olduklarını nacizane belirtmek isterim  Evrende işler böyle yürümüyor 

AKIŞDA KALMAK : iş arıyorsanız iş aramaya devam etmek, araştırmak bununla birlikte Yaradana güvenerek teslimiyette olmak ve en uygununun zamanı gelince karşına çıkacağını bilmek demektir. ( Kimbilir belki de yapacağın iş aradığın iş değildir ? belki yanlış yerlerde dolaşıyorsundur ? bunu anlaman için de bir süreç olabilir ? işaretleri takip edebiliyormusun ? )

Değişen durumlardan rahatsız olmak yerine bunun da bir hayrı olduğuna inanmak demektir. 

Evimizi, sevdiklerimizi sevdiğimiz herşeyi rahatlıkla teslim ettiğimiz halde kendimizi teslim etmekte zorluk çektiğimiz Yaradana tam teslimiyet demektir. 

Yaşanan Olumsuz durumların da verdiği mesajları anlayabilmek ve nedensiz karşımıza çıkmadığını anlayabilmek demektir.. 

Velhasıl Akışda Kalmak, Yüce Yaradana inanarak güvenerek ve hayatın içinde sevgiyle kalmak ve pek çok İLAHİ TABELA'lara dikkat ederek yaşama devam etmek demektir..

Öpüldünüz 

Alev Cedimağar 
Şifa ve Yaşam Terapisti 

İNSANLAR BİLGİLERİNİ NEDEN PAYLAŞMAK İSTEMEZ ?

1. Sınırlı bilgiye sahip oldukları için bilgi depolarını tüketmekten korkarlar.

2. Başka insanların kendilerinden daha iyi bir konuma gelebilme olasılıklarından korkarlar. 

3. Kazançlarını kaybetmekten korkarlar. Sahip oldukları bilgi ne olursa olsun sadece para karşılığı vermek isterler .

4. Kendilerini geliştiremedikleri için eleştirilmekten korkarlar.

5. Ezber kalıpların dışına çıkamadıkları için soru sorulmasından korkarlar

6. Sahip olduğu bilgi ile hakimiyet kurma içgüdüleri/egoları  vardır. 

7. Kendilerine güvenleri yoktur.

8. Verebilecek bilgileri yoktur..

Velhasıl korktukları her şeyi de eninde sonunda yaşarlar..

Alev Cedimağar
Şifa ve Yaşam Terapisti

Olumlu Konuşma ve Olumlama

Günlük Konuşmalarımızda kullandığımız kelimeler hem bilimsel olarak beynin algılarını değiştirerek bilinçaltı şartlanmaya neden olduğu gibi, Enerji olarak da olumsuzu çekmeye devam etmemize neden oluyor. Mesela; Bugün kendimi çok yorgun hissediyorum. (yorgunluk kelimesi bilinçaltına itilir ve bu hissi daha yoğun yaşamanıza neden olur. Ayrıca Kelimenin yaydığı olumsuzluk enerjisi ile çevrenizde ki var olan tüm yorgunluğu ve ağırlığı sünger gibi çekmemize neden olur, Yani buna kullandığınız kelimeler ile kapı açıyorsunuz)  Bunun yerine "Bugün kendimi çok enerjik hissetmeyi seçiyorum" ya da kısaca Ben bugün çok enerjiğim. Tam aksi ifadeler olumsuzluğu iterek kendine olumlu yer açar. Beyin bunu duyar şartlanır ve komple farklı bir komut alanına girer. (Depresyonda olan kişilerin sürekli yatma ihtiyacına yatarak devam etmesi yerine kendilerini bir şekilde zorlayarak dışarı çıkmaları ve kalabalığa karışmaları gerekliliği de bundandır. Ayrıca depresyonda bunun nedenine inilmedikçe tıkanmış noktalar açılmadıkça bunlar geçici çözüm olur.) İlişkimde, arkadaşımla, ailemle mutsuzum artık mutlu olmak istiyorum.. Ya da şu insan beni çok mutsuz ediyor.  Bu cümlede mutsuzluğu kabul ediyorsunuz. ve mutsuzluk kelimesini yerleştirip güçlendiriyorsunuz.  İlişkimde, aradaşımla, ailemle mutlu olmayı diliyorum, seçiyorum. O insanla sağlıklı mutlu bir ilişki içinde olmayı seçiyorum. (Hergün bir önceki günden daha mutlu olmayı seçiyorum. Hergün düzenli yapılan bu olumlama cümlesi sizi enerji olarak yükselterek güne daha enerjik ve mutlu hissederek başlamanıza neden olacak)

Kaza yapmaktan korkuyorum o yüzden araba kullanamıyorum. yerine Araba kullanırken dikkatliyim ve bu yüzden güvenli kullanıyorum.

Param yok ! (eğer paranız olduğu halde sadece çevre duymasın bilmesin amaçlı bu cümleyi sürekli kullanıyorsanız emin olun evren bunu çok yakında gerçekleştirecektir YOK dediğiniz herşey zamanla yok olmaya mahkumdur... ) Bunun yerine.. Çok şükür Allah herkese bereket versin. cümlesini kullanabilirsiniz.

Ayrıca daha önce defalarca değindiğim en önemli konu ise AMA kelimesi. AMA önceki cümleye olumsuzluk verir. Mesela Bugün sana gelmek istiyorum AMA çok işim var. dediğinizde zaten gitmek istesenizde olmayacağını AMA kelimesi kullanarak onaylıyorsunuz. AMA kelimesini hayatınızdan KESİNLİKLE çıkarmamız gerekiyor.. Bunun yerine akışı kuvvetlendiren BUNUNLA BİRLİKTE  bağlamını kullanırsanız akışı pozitif yönde kuvvetlendirerek önceki cümleye olumlu bir geçiş yapar ve akışı devam ettirirsiniz.. Bugün sana gelmek istiyorum BUNUNLA BİRLİKTE işim var. (yani işim bitince sana geleceğim vurgusunu hem beyne gönderiyor hem de gitme olasılığınızı açık bırakıyorsunuz..

Ağzınızdan çıkan sözlere dikkat edin çünkü mutlaka gerçek olur ve döner dolaşır sizi bulur :)

öpüldünüz en kocamanından 

Alev Cedimağar  Şifa ve Yaşam Terapisti


Dolunay Ritüeli: Serbest Bırakma

Dolunayın enerjisi yardımıyla istemediğiniz durumlardan, olaylardan, düşüncelerden, kişilerden vs... kurtulun!

Binlerce yıldır atalarımız ayın gücünden ve enerjisinden etkin şekilde yararlanmış olmalarına rağmen, günümüz modern dünyasında bir çoğumuz evrensel enerjilerin varlığına ve döngüsüne gereken önemi vermemekteyiz. Hemen hemen her kültürde güneşin, ayın, toprağın, suyun, çeşitli bitkilerin, doğal taşların, metallerin vs.. güçlerinden yararlanılarak istenilen enerjilerin hayata çekilmesi ya da istenmeyen enerjilerden arınma ritüelleri ve çalışmaları gerçekleştirilir.

Özellikle mayalar, druidler, şamanlar vs.. gibi bir çok eski medeniyette yaşayan kişiler, yapacakları işleri ayın ve güneşin döngüsüne göre ayarlayıp, evrensel güçlerden yararlanmak için çeşitli ritüeller yapmaktaydılar. Bunlar arasından basit bir örnek vermek gerekirse, yeni ay zamanını yeni bir girişime başlamak için, dolunay zamanını ise istenmeyen bir durumdan, duygudan, kişiden, olaydan vs.. kurtulmak ya da arınmak için kullanmaktaydılar.

Bugün dolunay zamanı olduğu için, sizlerle dolunayda yapabileceğiniz basit ve rahatlatıcı bir "dolunay serbest bırakma ritüeli”ni paylaşmak istiyoruz. Ritüel için en gerekli olan şeyler ise "niyet” ve "konsantrasyon”dur. Bunlar haricinde kullanacağınız malzemeler ise evinizde bulunan ve ekonomik malzemelerdir.

Ritüele Hazırlık:
Öncelikle ritüeli gerçekleştireceğiniz ortamın temiz ve derli toplu olması önemlidir. Ayrıca ortamı negatif enerjilerden arındırmak için adaçayı bitkisini bir kibrit ile yakarak odanın kapıları kapalıyken odayı tütsüleyebilirsiniz. Aynı işlemi sevdiğiniz bir doğal tütsüyle de gerçekleştirebilirsiniz. Tütsüleme işlemini takiben odanın kapı ve pencerelerini açarak negatif enerjilerin ortamı terk etmesini dileyiniz. Daha da iyisi ritüeli, dolunayı görebileceğiniz açık bir mekanda ya da balkonunuzda yapmanızdır. Ritüeli gerçekleştirmek için yere dilediğiniz büyüklükte temiz bir örtü serdikten sonra oldukça basit bir altar hazırlamalısınız. Bunun için ihtiyacınız olan malzemeler:
  • Bir kase içinde bir miktar tuz (tercihen Himalaya tuzu ya da deniz tuzu),
  • Birkaç adet mum (içinizden gelen renkleri kullanın),
  • Bir bardak ya da kase dolusu içme suyu (mümkünse ay ışığının suyun yüzeyine yansımasını sağlayın),
  • Tercihen sevdiğiniz bir tütsü,
  • Kağıt yakmaya uygun boş bir metal ya da porselen kap,
  • Temiz bir parça kağıt ve kalem,
  • Uğuruna inandığınız ya da size pozitif enerji verdiğini hissettiğiniz objeler (çiçekler, buda heykelciği, hayvan bibloları, çeşitli kristal ya da doğal taşlar vs.. gibi).

Tüm bu malzemeleri yere serdiğiniz ve üzerinde ritüeli gerçekleştireceğiniz örtünün üzerine, hepsini aynı anda görebilecek şekilde, istediğiniz şekillerde yerleştirebilirsiniz.

Altarınızı hazırladıktan sonra, büyükçe bir kaba dolduracağınız ılık suyun içerisine yarım fincan elma sirkesi ve 4-5 çorba kaşığı Himalaya veya deniz tuzunu katın. Bu karışımı negatif enerjilerden arındırmak istediğiniz hemen her şey için kullanabilirsiniz. Alacağınız ılık duş sonrasında bu karışımı başınızdan aşağı döküp birkaç dakika bekleyerek tüm günün negatif titreşimlerinden kurtulacaksınız.

Ritüele hazırlık öncesinde aldığınız duştan çıkmadan önce hazırladığınız arındırıcı karışımı, tüm vücudunuza dökmeden önce "Bu arındırıcı karışım fiziki bedenimi ve enerji bedenlerimi arındırarak, negatif enerjilerden temizliyor, beni arıtarak saflaştırıyor” şeklinde niyet edebilir, dilerseniz niyetinizi suya bakarak ve sesli olarak da 3 kez tekrarlayabilirsiniz. 1-2 dakika bekledikten sonra durulanabilirsiniz. Durulanırken gözlerinizi kapatıp birkaç dakika boyunca vücudunuzdan akan suyun, tümüyle sizi arındırdığını imgeleyin. Duş sonunda ne kadar rahatladığınıza şaşıracaksınız.

Ritüele başlamadan önce temiz, bol ve rahat kıyafetler giyin. Mümkünse pamuklu ve organik kumaşları tercih ediniz. Dilediğiniz takdirde, daha fazla rahatlamak için meditasyon müzikleri ya da doğa sesleri kaydedilmiş CD’lerden yararlanabilir, 1 kadeh şarap içebilirsiniz. Fakat şarap dışında diğer alkollü içecekleri tercih etmemeniz ve 1 kadehten fazla şarap tüketmemenizçok önemlidir. Aksi takdirde çalışmanızdan istediğiniz verimi alamayabilirsiniz.

Ritüel:
Yere serdiğiniz örtünün üzerine rahat hissedebileceğiniz şekilde oturun ve mumlarınızı yakın. Ritüel öncesinde sizi koruyacağına inandığınız olumlama cümlelerini, duaları ya da mantraları tekrar edebilirsiniz.

Dolunayda her zaman "serbest bırakma” ritüelleri uygulanacağından, kurtulmak istediğiniz durumu, olayı, kişileri, hislerinizi vs.. ne varsa maddeler halinde kağıda yazın ve hatta neden kurtulmak istediğinizi de belirtin. Fakat cümleleri kurarken "şimdiki zaman”a ait cümleler kurun.  Cümleleriniz asla "gelecek zaman”a ait olmamalıdır.

Örneğin size acı veren eski ilişkinizden kurtulmak için aşağıdaki olumlamayı deneyebilirsiniz:

"Bana acı veren eski sevgilimden ve ilişkimden kurtuluyor, onu ve kendimi serbest bırakıyorum. Onunla yaşayarak edinmem gereken tecrübeleri edindim ve dersimi aldım. Fakat bu ilişki artık benim kişisel gelişimime hizmet etmiyor. Ona karşı hissettiğim duygulardan kurtulmak benim elimde ve bu güce sahibim. Onu ve ilişkimi geçmişte bırakıyorum ve bu sayede özgürleşiyorum. Acı geçmişte kaldı, huzursuzluk geçmişte kaldı, hayal kırıklıkları vs.. geçmişte kaldı… Artık onu ve ilişkimi geçmişte bırakarak özgürleşiyorum. Artık bitti… Artık bitti… Artık bitti… Artık özgürüm… Artık özgür olduğuma göre kendimi daha yüce sevgilere ve yüksek enerjilere açıyorum. Benim ve bütünün hayrına olması dileğiyle, teşekkür ederim…”

Ya da kurtulmak istediğiniz şey borçlarınız, istemediğiniz kişisel davranışlarınız, duygularınız, etkisinden kurtulmak istediğiniz bir olay vs… her şey olabilir. Bahsedilen konular hakkında pratik olumlama kalıplarını kullanmak yerine kendi belirlediğiniz sözcükleri kullanabilirsiniz. Olumlarınız kısa ya da uzun cümleler olabilir. Önemli olan şey "inanç enerjisi” haricinde "şimdiki zaman” kipini kullanmanızdır. Bir de terk etmek istediğiniz şeyin yerine gelmesini istediğiniz durumu veya olayı da yazın. Çünkü evren o kadar mükemmel bir dengeye sahiptir ki hiçbir şekilde boşluk bırakmaz! Mesela "kilolarımdan kurtuluyorum” dediğinizde, "artık daha sağlıklı ve ince bir bedene sahibim” de deyin. Ya da "değersizlik duygumdan kurtuluyorum” dediğinizde "ben de evrenin bir parçası olduğuma göre eşsiz, değerli ve özgüven sahibiyim” diye niyet edin.

Aşama aşama yapmanız gerekenler:
  • Kurtulmak istediğiniz durumları kağıda yazın.
  • Yazdıklarınızı 5 kez sesli olacak biçimde tekrarlayın.
  • Gözlerinizi kapayarak kurtulduğunuzda nasıl hissedeceğinizi gerçekten "hissedin”.
  • Elinizdeki metal ya da porselen kabın içerisinde kağıdınızı yakarken kağıdın yanışını izleyin ve ateşin kağıtta yazanları da erittiğini bilin. Küller elinize ya da vücudunuza hiçbir şekilde değmemeli…
  • Külleri denize atabilir, toprağa gömebilir ya da lavoboya dökerek musluğu açabilir ve onlardan kurtulabilirsiniz.
  • Külleri döktükten sonra altarınıza geri dönün, dileklerinizin gerçekleştiği için şükredin ve teşekkür edin. Bazı dilekleriniz hemen gerçekleşmese de onlar gerçekleşmişler gibi teşekkür etmelisiniz.
  • Ay ışığının vurduğu suyu içerek bu suyun sizi arındırdığını ve enerjiyle doldurduğunu hissedin. Dilerseniz ritüelin başında yaptığınız gibi sizi korunduğunu ya da arındırdığını düşündüğünüz dua, mantra, olumlama tekrarlayabilirsiniz. Ritüelinizin bittiğini kendi kendinize söyledikten sonra ayağa kalkın ve altarınızdaki eşyaları toplayın.
  • Son olarak yaptığınız ritüeli ve niyetlerinizi unutun. Niyetleri sürekli aklınızdan geçirmenize gerek yoktur. Verdiğiniz enerji evrene yayılmıştır ve bitmesi gerekenler bitmiştir…
Ay, psişik güçler, 6. his, algılar ve dişilikle ilgili bir gök cismi olduğundan sezgilerinizin güçlendiğini görebilirsiniz. Özellikle ritüeli yaptığınız gece gördüğünüz rüyalar size yol gösterici ve mesaj verici olabilir.

"Ay”ın enerjisinin sizi arındırması dileğiyle.


Hayat..

 Küçük bir sinek ya da kurum tanesi gözünüze kaçtığı zaman gözünüzü ovalarsanız, başınıza iki, üç saatlik bir dert açmış olursunuz. Ellerinizi yerinden kıpırdatmadan burnunuzun ucuna bakın, gözünüzden gelen yaşlar, hemen sizi bu dertten kurtarır...

İşte bazen hayatın içinde yaşadığımız durumlarda böyledir..

Alev Cedimağar
Şifa ve Yaşam Terapisti

Yeni Ay Günleri

Yeni Ay (İlk yarı dolunaya kadar)

ile

Yeni Başlangıçlar   


Yeni Ay enerji potansiyelinin POZİTİF olarak arttığı en verimli zamandır. Bu dönem yeni başlangıçlar (bir projeye girmek, ev almak veya anlaşmasını yapmak gibi.) için uygundur. Eskilerde yoğurt mayalamak için hep yeni ay beklenirmiş. Bu referans'dan yola çıkarak mayalamak istediğiniz ne varsa hayatımızda yarın başlayabiliriz   :)

Bu süreçte başlanan işler iyi gider ve verimli olur. Bu zamanın en önemli özelliğinden biri de hastalıkların çok kolay şifa bulmasıdır. Yapılan tedaviler çok hızlı cevap verir. Damarlarda kanın çoğaldığı ve hücre artışının olduğu zamandır. Zeka , algılama ve duygu potansiyelleri güçlenir. Bu yüzden yaşam enerjisi had safhadadır. Bioritm ile duygusal enerji paralel yükseldiği için kendimizi iyi hissediriz. 

Bu dönem dikilen bitkiler tutar. Kekler, börekler süper kabarır ve lezzetli olur ayrıca Yıkanan çamaşırlar diğer zamanlardan daha temiz olur..

Velhasıl bu kadar yüksek Enerjiye sahip bir dönemde, Bütünün hayrına tüm sevgi dolu niyetlerin kabul OLmasına niyet ediyorum.

Bütünün ve hepimizin hayrına olsun , Şifa OLsun ve de Aşk OLsun..

Alev Cedimağar

Enerji Gurmeliği de yapan bir Şifa ve Yaşam Terapisti ;) 

Sevgi olmak ve SevgiyMİŞ gibi davranmak...

Dikkat ettiniz mi acaba ? Çevremizde herkes hissederek veya hissetmeyerek SEVGİ kelimesini kullanmaya başladı..
Hepimiz birer Sevgi pıtırcığı olduk :)  Sevgi Pıtırcığı olmak tabii ki çok güzel birşey yalnız bunu gerçekten hissederek mi yapıyoruz ya da söylüyoruz ? Yoksa Sosyalleşmek adına "Bu da bir moda ben de uyayım demode kalmayayım" diyerek mi ? işte bu çok önemli..

Sevgi aslında nedir biliyormusunuz ? Sevgi BİLGİ'dir. Yani evrensel titreşimi ve yansıması BİLGİ'ye denk gelir. Sorgulayan, Anlayan ve Bildiğini özümseyerek hisseden kişi SEVGİ'ye dönüşür. Sevgiye dönüşüm önce kalplerimizi, sonra ruhumuzu ve sonra da hayatımızı aydınlatır. Bu yüzden Sevgiyi hissederek yaşayan kişi IŞIK olur. Işık olan BİR'e giden yolu aydınlatarak ilerler ve yansıtır... Işık olduğumuzda artık "SevgiyMİŞ gibi" davrananlara gülümseyerek ve birgün canı gönülden Sevgi Olmalarını dileyerek Işık saçarak yürümeye devam ederiz. Bu göz açıp kapayıncaya kadar geçen “uzun” yolda, bazı kişilerle sonsuza kadar bazılarıysa da olması gereken yere kadar birlikte yolculuğumuz devam eder. Farkındalığımızın ve Bilincimizin yükselmesi ile birlikte yeni yollar şekillenir ve yol arkadaşları değişerek devam eder..

Hepimizi Sevgiyle Selamlıyorum.

Alev Cedimağar 

Şifa ve Yaşam Terapisti

AKLIMA GELMİŞKEN HEMEN YAZAYIM Dediklerimden..

Dün gece bir arkadaşımla Enerji sistemleri ve Psişik saldırılar ile ilgili sohbet ediyorduk..

Sonra konu İnternet'e niçin DECCAL dendiği ile ilgili bir noktaya geldi. Laf lafı açtı ve psişik saldırıların günümüzün en yoğun kullanılan İnternet ile nasıl hızlandığına geldik.

İnternet özellikle Facebook bu tarz bilinçli veya bilinçsiz saldırıların en rahat kullanıldığı yer. Şöyle ki, Eğer listenizde negatif elektrik aldığınız halde boşver kalsın dediğiniz kişiler varsa, sizin fotonuza her rastladığında içinde negatif düşünceler (Kıskançlık, Kızgınlık, affedemediği durumlar vs.) ürettiğinde bu direkt bize ulaşıyor ve bunun etkilerini hiç anlam veremediğimiz şekillerde hissediyoruz.

Bir de bunu bilinçli yapanlar var. Onlar da kullandıkları "pozitif sıfatları" maske gibi kullanarak negatif güçlerle çalışan ve negatif ilimler kullanan kişiler. Eğer sizinle ilgili bir rekabet, kıskançlık veya benzer bir olumsuz duyguları varsa (tipinizi çok beğenmiş (!) ya da  beğenmemiş olabilir kötülük için sebep aramayın) yazdıklarının ve söylediklerinin aksine negatif güçlere başvurmaktan ve fotoğrafınız üzerinden (başka yollarda var) size negatif saldırı yapmaktan çekinmiyor. (Tabii bu kişileri bizzat biliyor olmanız ya da yaydığı enerjiyi takip etmeniz anlamak için yeterli)

Velhasıl şu durumda Listemizde böyle kişilerin varlığından haberdar iseniz bu kişiler ile yolları ayırmanın hepimizin hayrına olacağını düşünüyorum. (yalnız vesvese yapmadan ve hak yemeden iç sesinize , aklınıza, hislerinize güvenerek ve gözlemleyerek) İnternet ve dolayısıyla Facebook hakikaten Çağımızın DECCAL'ı ve tüm saldırıların en rahat yapıldığı yerlerden biri. Ayrıca zamanımızın büyük bir kısmını burada geçirdiğimiz düşünülürse olayın önemini belki daha iyi kavrayabiliriz.

Bu temizliği yapmış ve bazı kişilerin negatif güçlerle bağlantısını farkettikçe de yapmaya devam eden bir kişi olarak umarım nacizane paylaştığım bu bilgi size de bir nebze ışık olur .. IŞIK'lar Işığa kavuşsun SEVGİ'ler bir BÜTÜN OLsun ve Yolumuz BİR OLsun..  

Alev Cedimağar
Şifa ve Yaşam Terapisti


Her Kadın birer TANRIÇA'dır..

KADINLARDAKİ TANRIÇA ETKİLERİ
  
DİŞİL ANLAYIŞIN kadınların bilincindeki dikkat çekici uyanışına tüm dünya genelinde tanıklık ediyoruz ve bu uyanış Batılılaşmış ülkelerde çok daha yoğun olarak gözlemleniyor. Çoğu erkek bundan korkarak göz ardı ediyor, diğerleri ise bu uyanış karşısında zorlanıyor, bunu bir nevi meydan okuma olarak algılıyor. Ataerkil toplum anlayışına yönelik olarak tam bir antitez görünümü teşkil ettiğinden dolayı radikal yorumcular bu uyanışı mecazi olarak “Tanrıça’nın geri dönüşü” olarak adlandırıyorlar.

Kadın bilincindeki bu hareketlenme ve erkeklerde meydana getirdiği karşı tepki hayatımızı ve düşünce kalıplarımızı yavaş yavaş da olsa geri dönülemez bir şekilde her yönden değiştirmeye başlıyor. Kendimize, değerlerimize, siyasi anlayışımıza, karşı cinsle olan ilişkilerimize ve evrendeki yerimize yönelik kabullendiğimiz her şey bu uyanış karşısında zorlanıyor.
Dişil unsura yönelik bu yeniden uyanışın kökenleri nelerdir acaba? Böyle büyük bir bilinç değişimi nasıl başlamıştır? Çoğunlukla siyasi nitelikli midir?

Şüphesiz, feminizm hareketi bu büyük değişimin çağımızdaki en önemli kaynaklarından biridir. Ancak kadınların büyük çoğunluğu politik ve entelektüel anlamda çoğu feminist kadar donanımlı değildir. Feminist bakış açısı sadece çok küçük ama yine de önemli orandaki bir kadın kitlesi adına genel olarak konuşmaktadır. Çalışan ya da çalışmayan kadınların çoğunluğu esas rolleri itibarıyla en çok eş, sevgili ya da anne olarak kendilerini tam hissetmektedirler.
Öte yandan kadınların büyük önem taşıyan bir başka kesiti daha vardır. Bu kadınlar çoğunlukla yalnız yaşayan ve pek de tanınır olmayan şairler, ressamlar ve müzisyenlerdir; arka planda ise şifacı, terapist, herkesin danıştığı bilge ve mistik kadınlar olarak da sessizce hayatlarını sürdürmektedirler. Bu büyük değişiminin homurtularını onlar da işitmektedir ve sesleri feminist kız kardeşleri denli gür olmasa da katkıları muazzam önemdedir. Tanrıça Etkisi tüm bu kadınları içermektedir.

Tanrıça Nedir?
TANRIÇA tabiri ile hem kendi içimizde hem de çevremizdeki kadınlar dahilinde fark ettiğimiz karmaşık bir dişil karakterin psikolojik tarifini kastediyoruz; bu tarif kültürümüz çerçevesinde rastladığımız imaj ve simgeleri de kapsıyor. Örneğin, şehirlerde gördüğümüz son derece şık giyimli, zeki ve genç bir kariyer kadını Athena kadını dediğimiz tanrıça tipinin canlı, somut halini teşkil ediyor; Athena ismi ise Antik Yunan’da Atina şehrine hükmeden tanrıçadan gelmekte. Günümüzde son derece geçerli ve popüler olduğu için magazin dergileri, sinema filmleri ve romanlar bir model olarak tekrar tekrar onu öne sürüyorlar.

Öte yandan Athena gibi bir tanrıça tipi medya modeli ya da klişeden çok daha fazlası aslında. Athena oldukça karmaşık ve gelişmiş bir bilinç halini de temsil ediyor; bu bilinç hali ise bu tipteki kadınların duygu dünyalarıyla, düşünce ve davranış şekilleriyle ilgili her şeyi karakterize ediyor. Athena kadınının en belirgin özellikleri çalışkan, başarı odaklı, bağımsız ve entelektüel olmaları. Eğitime değer veriyorlar, yüksek bir siyasi ve sosyal farkındalıkları var, genellikle de kariyerleri eşlerinden ve çocuklarından önce geliyor.

Öyleyse tanrıça mitolojik bir hikaye ya da destan metninde dişil arşetipin alabileceği formlar şeklinde nitelenebilir.  
Tanrıça Athena Homeros’un İlyada Destanı’nda yer aldığı şekliyle genç, savaşçı kahramanların koruyucusu ve refakatçisidir fakat bu tanrıçanın  yüksek bir medeniyet seviyesindeki insanlar dahilinde yükseliş gösteren oldukça karmaşık, dişil bir enerji dinamiğini imgesi dahilinde bir araya toplamaktadır. Bu anlamda, Athena’nın günümüzde de hayattadır.  Günümüz toplumundaki pek çok kadının ortak davranışlarına, tavırlarına, görüş ve ideallerine ilham verdiğini, bilgi kaynağı teşkil ettiğini gördüğümüz psişik enerji alanını bir tanrıça olarak enkarne etmektedir.  

Temel Tanrıça Tipleri 
MODERN KADININ ve günümüz toplumunun yaşamında azami etkinlikte yer aldığını gözlemlediğimiz altı temel Yunan tanrıçasını seçtik. Bu altı tipin temel özellikleri ise şöyle özetlenebilir:

 Athena Kadını: Bilgelik ve uygarlık tanrıçası tarafından yönetilir; başarı, kariyer, eğitim, entelektüel kültür, sosyal adalet ve siyasetle ilgilidir.

 Afrodit Kadını: Aşk tanrıçası tarafından yönetilir; temel ilgi alanları ilişkiler, cinsellik, aşk, ilgi çekici olmak, romantizm, güzellik ve sanatsal ilhamdır.

 Persefon Kadını: Ahiret tanrıçası tarafından yönetilir; medyomluğa yatkındır; ruh dünyaya, okült kavram ve bilgilere; sezgisel, düşsel ve mistik deneyimlere, ölümle alakalı konularla ilgilidir.

Artemis Kadını: Vahşi doğa tanrıçası tarafından yönetilir; pratik ve atletiktir. Macerayı, fiziksel kültürü, yalnızlığı, doğada bulunmayı ve açık havayı, hayvanları sever. Çevrenin korunması, alternatif yaşam biçimleri ve kadınların oluşturduğu gruplarla ilgilidir.

 Demeter Kadını: Ekin tanrıçası tarafından yönetilir; verimliliği, beslemeyi ve çocukları seven, annelik meziyetlerine sahip bir kadındır. Çocuk sahibi olmanın, doğurganlığın, kadına özgü döngülerin tüm yönleriyle ilgilidir.

 Hera Kadını: Gökyüzü kraliçesi tarafından yönetilir. Evlilikle, erkeklerle olan birlikteliklerle, ayrıca kadının lider ve kural koyucu olduğu her yerde güçle ilgili meselelerle ilgilidir.

 Özellikle vurgulamak istediğim şey her kadının davranışlarının ve psikolojik tarzının temelinde bu tanrıçalardan sadece birinin değil, birkaçının çeşitli kombinasyonlar oluşturarak bulunduğudur.  Her kadın tüm tanrıça tiplerinin komplike bir karmasıdır. Bu çerçevede kadının kendini daha iyi tanıması demek, esas itibarıyla hangi tanrıçaların etkisi altında olduğunu bilmesi, hayatının bazı aşamalarında ve dönüm noktalarında farklı tanrıçaların hangi etkilerde bulunduğunun farkında olması demektir.

Erkekler de tanrıça tiplerinin etkisine maruzdur. Kadın suretindeki bu etkileri genellikle kendilerine daha yabancı olarak deneyimleseler de bunlara karşı ya çekim hissetmekte ya da güçlü tepkiler duymaktadırlar. Psikolojik açıdan baktığımızda, erkeklerin tanrıçaları kendilerine çekici ya da itici gelen medyatik imajlarda olduğu gibi, çevrelerindeki kadınlara yansımış olarak da deneyimlediklerini söyleyebiliriz.
Erkeklerin kadınlarla olan tüm ilişkilerinin, bir veya daha fazla tanrıça enerjisiyle ve bu enerjilere özgü belirli arşetipsel kalıplarla şekillendiğine inanıyoruz. Bir erkek bilinçdışından hareketle bir kadında Demeter’i, diğeri ise ilişkilerini kontrolüne alması için Hera’yı arıyor olabilir pekala.

Her Kadın Birer TANRIÇA'dır.

Antik Yunanlar ve tüm antik kültürler bu enerjileri ruhsuz birer soyutlama olarak değil, ruhsal olarak canlı, yaşayan kuvvetler olarak idrak etmiş, psikolojik süreçlerimiz üzerinde daimi olarak çok kuvvetli tesirlerde bulunan güçler veya enerjiler şeklinde algılamışlardır. İnsana özgü davranış ve deneyimlerin farklı yönlerini aktive eden, şekillendiren spiritüel güçleri idrak ettiklerinde bu fenomenleri “tanrı ve tanrıçaların cebri” olarak nitelemişlerdir.  Tanrıçalar efsaneler dahilinde pek çok defa ve değişik şekillerde kişileştirilmiştir; ancak bunlar yine de herhangi bir kadının aşık olduğunda (Afrodit), bir ideale yönelik ilham duyduğunda (Athena) ya da kendisini tamamen annelik rolüne verdiğinde (Demeter) sergileyebileceği davranış ve hislerin tipik halleridir.

Hayatımızda bir tanrıça enerjisi ortaya çıktığı zaman yaptığımız her şeyin büyük değişimler içinde olduğunu görürüz; aniden çılgınca aşık olmuşuzdur, bir amaç yönünde tutkuyla seferberliğe koyulmuşuzdur ya da dünyaya gelecek bebeğimiz için hazırlıklara girişmişizdir  ya da ergenlik, evlilik veya vefat nedenli yas dönemleri gibi hayatımızdaki önemli değişim evrelerinde ortaya çıkmakta; hislerimizi, anlayış ve algılarımızı, eğilimlerimizi ve davranış şekillerimizi tamamen değiştirmektedirler.

Parçalanmış Tanrıçaların Şifalandırılması

KADINLAR OLARAK yapımıza hangi tanrıçanın hakim olduğunu, erkekler olarak ise hayatımızı en çok hangisinin etkilediğini net olarak anladığımızda bu sefer karşımıza daha zor bir iş çıkıyor. Bu durumda, içimizde zayıf kalmış, ihmal edilmiş ya da derinden yaralanmış hangi tanrıça varsa ona kulak vermemize, ilgi göstermemize ihtiyaç var.
Arkadaşlarla ya da tuttuğumuz günlük aracılığıyla kendimizle diyalog halinde olmak tanrıça yaralarının iyileştirilmesindeki ilk aşamadır. Eğer içimizdeki Athena’nın, yine içimizdeki Demeter’e karşı en azından yabancı bir tutum içinde olduğunu kabul etmesini sağlayamazsak kariyerimiz ve çocuklarımız arasında yaşadığımız ikilemi aşmak için ne umut kalır ki. Çatışma halindeki tanrıçaları, ruhumuz ya da arkadaş grubumuz dahilinde, birbiriyle bilinçli olarak etkileşime geçmeye bir kez teşvik edersek muazzam bir enerjiyi harekete geçirebiliriz. Bu enerji, tanrıçaları taşıdığımız o cansız, umutsuz ya da izole yerlerden onları dışarı çıkarabilir. Özeleştiri yapmak, pek çok şeyi yeniden değerlendirmek ve değişmek için çok güçlü fırsatlar yaratabilir.
İçimizde sadece tek bir tanrının gelişmesine izin vermek ve onunla yaşamak son derece kolaydır. Ancak bunu yaptığımızda tek taraflı ya da nevrotik bir hale geliyoruz. Dolayısıyla  “yıkıcılık ve ayrılıkçılığa” yakalanmış oluyoruz.   

Bir kadın hiç kariyer sahibi olmayarak ve çalışmayarak (Athena’yı dışlayarak), cinselliğine hiç söz hakkı vermeyerek (Afrodit’i göz ardı ederek) ya da içsel dünyasına hiç yönelmeyerek (Persefon) sadece ailesinin reisi konumuna sıkışıp kalabilir. Bu durum kırılgan, nevrotik bir davranış şekline ve tek taraflı bir tanrıçaya, yani Hera’nın yalnız bir şablonuna davetiye çıkarır. Aynı şekilde entelektüel kadınlardan (Athena) kaçan, anaç ruhlu (Demeter) ya da güçlü kadınlardan (Hera) uzak duran ve sadece çekici partnerlerin arayışında olan bir erkek ise Afrodit’in nevrotik bir parçasına saplanıp kalır.

Hepimizin içimizdeki tanrıçalara kulak vermeye ve onları başkalarının içinde de fark etmeye olağanüstü derecede ihtiyacımız var.

Tanrıçaların hikayelerini, kahkahalarını ve gözyaşlarını, oyunlarını ve kutlamalarını birbirimizle paylaşmamız gerekiyor. Her tanrıçanın anlatılacak bir hikayesi var, yapacağı bir katkı, aktaracağı bir bilgelik var: Afrodit aşk için her şeyi riske atarken, Hera evliliğinin yıkılmasından korkuyor; Demeter çocuklardan büyük mutluluk duyarken, Persefon içe yönelmeyi ve vizyonları benimseyip aziz tutuyor; Athena artan hareketliliğin arayışındayken, Artemis ormanların içindeki kulübesini özlüyor. Fakat her biri diğerinin bilmediği bir şeyler biliyor. Halbuki içe ya da dışa yönelik olsun, tanrıça enerjileri kadınlar ve erkekler arasında görüş alışverişine yönelik oldukça tatminkar bir iletişim birliği kurabilir.

Dostlarımızla, ailemizle ya da çalışma arkadaşlarımızla birlikteyken, bu ya da diğer pek çok yolla tanrıçaları ve tanrıça psikolojisinin lisanını hayata geçirebiliriz. Bunu yaptığımızda, çok güçlü bir enerji dinamiğinin tüm çevremizde şekillendiğini ve ince seviyelerde pek çok değişimin meydana geldiğini de görebiliriz. Bu büyük bir sevinç nedenidir: Kayıp tanrıçalar hayatlarımıza geri dönmektedir! 

Kaynak:  Dr. Roger WOOLGER  isimli  Yazarın Goddess Within adlı kitabından yapılan alıntıyı çeviren: Engin Vural, özetleyen: Alev Cedimağar