30 Ekim 2017 Pazartesi

Sen Gülme !!!


 Benim çok güzel arkadaşlarımın içinde çok güzel kahkahalar atan çok güzel bir arkadaşım var. Lakin facebook’da fotolarını ne zaman görsem hep tebessüm halinde ya da gayet ciddi poz veriyor. Yani hiç o güzel dişlerini göstererek gülümsemiyor..


Bu bana Annemle yaptığımı bir konuşmayı hatırlattı ve ona da aynen yazdım..

Annem hayatı boyunca fotolarında hiç gülmezdi hatta gülmemek adına sinirli gibi bile çıkardı. Yani onun fotosunu gören biri ya bu kadın ne acaip falan kesin derdi. Zaten foto çektirmeyi de hiç sevmedi. Kırk yılın başı bir binbir ısrar ile çektirirdi..

Bir gün aklıma geldi (geç geldi diyeceğim lakin zamanı o zamanmış demek ki) “Anne sen harika kahkahalar atan , ağzı diş yapısı çok güzel bir kadınsın. Neden fotolarda ısrarla dudaklarını kapatıp gülmüyorsun cidden çok merak ediyorum” dedim.

O da bana hiç beklemediğim bir cevap verdi..

“Ben genç kızken bir gün ablalarım bana –İsmet senin ağzın çok büyük ve çok çirkin sen sakın gülme öyle fotolarda falan- dediler.. O günden sonra ben de gülmedim.”

“Ay Anne ya sana inanamıyorum ! Hiç mi aynaya bakmadın kendine ? Nasıl inanırsın böyle bir şeye ! Bence onlar çok somurtkan oldukları için seni düpedüz kıskanmışlar ! Çünkü sana gülmek acaip yakışıyor ve kahkahaların da müthiş ! Ay ben sana kıyamam canım minik serçem ! Sen yıllardır bu yüzden mi fotoğraf çektirmekten nefret ettin ve fotolarda öyle ciddi çıkıyordun ? “
“Hiç böyle düşünmemiştim Alev. Gerçekten yazık etmişim kendime değil mi ?”

“Yok yazık etmedin tabii.. Herşeyin bir vakti varmış demek ki.. O zaman bugünden sonra bütün fotoların kahkahalı olsun. Tamam mı ? “

“Tamam kızım”

Nitekim bu konuşmadan sonra bir tek kez fotoğrafını çekmek nasip oldu. Onda da tüm ihtişamıyla güldü ve sonra da zaten Dünya’dan ayrıldı..

Bence tam zamanında yapılan bir konuşmaydı. Çünkü kafasındaki tüm soru işaretleri ve onu rahatsız eden karmik bir düğümden daha nedenini anlayarak kurtuldu..

Arkadaşıma da aynen bunları yazdım..

Görüyormusunuz bir insanın kıskançlığı, yanlış bir cümle kullanması, yargılaması, olumsuz etiketlemesi insan hayatını nasıl etkiliyor ?

Bu yüzden bırakın başkasına bu tarz laflar söylemeyi, Çocuklarınıza bile “Sesin karga gibi” , “Aman elini sürme , elini sürdüğün kırılıyor” gibi şakalar ve sözler söylemeyin. Otomatik hayatına kodlama yapıyorsunuz ve onun hayatında karmik bir düğüm yaratıyorsunuz.  O zaman da çocuk müziği çok sevmesine rağmen veya sesinin çok güzel olmasına rağmen hep uzak duruyor ve içsel nefret geliştiriyor. Ya da El becerisi gerektiren bir işe asla giremiyor çünkü elini nereye atsa kıracağını, bozacağını düşünüyor. Ve örnekler bu şekilde çoğalarak sizin hiç önemsemediğiniz bir cümle karşınızdakinin hayatını etkiliyor..

Hatta bununla ilgili ben de bir deneyim yaşadım. Yıllar evvel bir arkadaşım ben şarkı söylerken “Ay Alev sesin karga gibi” demişti ve uzun yıllar çok sevdiğim halde şarkı söylememiştim. Sonra “Aman banane sesim karga gibiyse ! Ben şarkı söylemeyi seviyorum. Beni seven karga sesime de katlanır” diyerekten başladım yine şarkı söylemeye.. Bir gün profesyonel müzik yapan arkadaşlarımla birlikteyken Onların şarkılarına ben de “Karga sesimle” eşlik ettim J)) O arkadaşlardan biri bana dönüp demesin mi “ Ya Alev ses tının çok güzel.  Tonları çok güzel ayarlıyorsun çok beğendim ! “  Aaaa nasıl şaşırdım anlatamam. “Gerçekten mi ? “ diye sordum. “Tabii ki gerçekten yoksa sana Alev biraz daha çalışman sesini terbiye etmen lazım falan derdim” dedi.. Nasıl mutlu oldum  tahmin edemezsiniz ! Hay aklımı seveyim iyi ki kimseyi önemsememişim diyerek kendimi bir kez daha tebrik ettim ;) Tabii bu farkındalığa gelene kadar da bayağa zaman geçti. Olsun demek ki geçmesi gerekiyormuş. Her ne oluyorsa olması gereken zamanda olur ve çok güzel olur ;)

O yüzden lütfen ağzımızdan çıkan sözlere konuşmalarımıza dikkat edelim. Çünkü karşımızdaki kişiye olumsuz kodlamalar yaparken bunu kendimize de yapıyoruz. Çünkü merkez biziz ve ne gönderirsek onu aynen geri çekiyoruz. Olumlu veya Olumsuz..

Ayrıca ağız yapınız, fiziksel özellikleriniz sizin ölçülerinize göre hoş olmasa ne yazar ?! Ben kahkaha atarken “Aaa Alevin sol tarafında yamuk bir dişi var” diyen kişiyle zaten samimiyetim olmaz ve acaba böyle mi düşünür diyerekten de kahkahalarımı engellemem !  Küçükken de Ağzını kapatarak gülenlere “Çek elini rahat gül” derdim J)) Bedenimizi olduğu gibi sevelim. Sevmek için de önce sadece kendimize güvenelim ;) 

Yıllar evvel bir yazı yazmıştım. Hepimiz birer Mıknatıs gibiyiz diye.. Evet aynen öyleyiz.. Neyi  yaşamak, neyi duymak, neyi hissetmek istiyorsanız önce O siz olun ve sonra da onu yansıtın ve kendinize çekin ! . Otokontrolde ve Denge’de kalarak da kendinize olumsuz karmalar yaratmayın diyerekten hepimize bol kahkahalı günler  diliyorum..

Alev Cedimağar
Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi


26 Ekim 2017 Perşembe

16. BİLGİ AKIŞI SEMİNERİ - ANKARA - (12 Kasım pazar günü)



SEMİNER KONULARI:

* 2017 Yılı BİR yani Başlangıçlar yılıydı. Hayatımıza her noktada yeni farklı başlangıçlar ve yenilikler yaptırdı. Peki 2018 bize ne getiriyor ? 
* Spiritüel Bilgilerde tabu olan bir konu : CİNSELLİK.. Ruhsal hayatımızda Cinselliğin önemi ve anlamı nedir? 
* Rüyalarımızın verdiği mesajlar nedir ? Hepimizin “aynı” gördüğü rüyalar nelerdir ve anlamı nedir ? 
*Ruhsal Plan'da ki anlaşmalarımız ve Dünya'da yaşarken yarattığımız Karmalar. (Enerji Düğümleri)
*Negatif Enerjilerin hayatımıza giriş nedenleri ve kendimizden , Evimizden hayatımızdan temizleme ve korunma yolları.
* Son zamanlarda daha fazla artan Uzaylı Temasları (Kanal Bağlantıları) ve Nedenleri nedir ?

gibi Sanal Ortamda paylaşmadığım "pek çok" konuya ve Ritüelleri anlatarak, IŞIK ve SEVGİ DOLU Bilgilerle HEP BİRLİKTE büyüyeceğiz.

*****Saat 15:30'da Çay, Kahve ve Kurabiye ikramından sonra tekrar devam edeceğiz.***** 

Bilgi Akışı sırasında farklı konulara da geçiş yapabilir ve süreyi uzatabilirim. Bu anlamda şimdiden zaman açısından hazırlıklı olmanızı tavsiye ederim ;)

Ayrıca Her zaman OLduğu gibi yine Semineri ŞİFA çalışması ile bitireceğiz.

Seminere katılan Herkese "Katılım Sertifikası" verilecektir.

Seminer Tarihi : 12 Kasım Pazar
Seminer Saati : 14:00 - 17:00
Seminer Yeri : Holiday İnn Oteli (Kızılay ANKARA)
( Tunus Caddesi No:7 Kavaklıdere)
Giriş Katı Queen salonu
Seminere Giriş Ücreti : 100 TL'dir.


Herşey BEN ile başlar BİZ ile buluşur ve BİR Olur.. .
Farkındalığın artması ve Bilincin yükselmesi ile birlikte IŞIK da görünmeye başlar ve IŞIĞIN Evrensel Anlamı ve Titreşimi BİLGİ’ye denk gelir.
Bilgi’ye ulaşmanın yolu ise Cesaretle Sorup Sorgulamak ve Öğrenmek'den Geçer.

BİLGİ , SEVGİ'ye dönüşür ve IŞIK OLur..
Alev Cedimağar 


25 Ekim 2017 Çarşamba

BOLLUK BEREKET FORMULÜ ;)

BOLLUK BEREKET ile ilgili defalarca yazı yazdım. Şimdi yine farklı cümlelerle yazayım. Anladığım kadarıyla tekrar vakti gelmiş ;)

Öncelikle...

Hani bir sürü paralar verip bolluk bereket enerjilerine yok 21 günlük döngülere, ritüellerine çalışmalarına vs. katılıyorsunuz ya ?! Hepsi boş işler !  Züğürt tesellisinden öte değil. Tabii ortada bir Bereket var o Bereket de bu umutla para verdiğiniz ve bunu yaptığını iddia eden kişilere bereket olarak dönüyor :)))) Herşey bu kadar kolay olsa bir enerji gönderirdik hepimiz zengin, başka bir enerji gönderir hepimiz Sevgi dolu falan yaşardık. Gönder enerjiiyi bitir işi gibi birşey yok. Zaten bunu bilmek için de illa da Spiritüel bilgiye sahip olmak gerekmiyor. Düz Mantık ve Akıl birliği yeterli ;) Lakin yapanları da anlıyorum. Çaresizlikten kendini bulmak yerine başkalarından medet ummaya çalışıyor. Oysa ki hep yazıyoruz hep söylüyoruz, Herkesin kendisine kendinden fayda var. Gücünüzü, Güveninizi, Muhteşem Ruhunuzu Keşfedin ! Bu yüzden herşey BEN ile başlar diyoruz.. 

Tabii bu arada böyle bir çalışmaya katılan ve ciddi bir para veren danışanımın daha sonra o kişiyle yaptığı sohbette O kişinin kendisine dahi faydası olmadığını görünce "gitti benim paralar ama ben de böyle öğrendim Alev Hanım ve sizi daha iyi anladım" demesini de her konu geçtiğinde hatırlarım.. 

Arkadaşlar ben hayatım boyunca öyle bereket ritüelleri enerjileri, olumlamaları vs. hiç yapmadım. Çünkü her şey gibi Bolluk ve bereketin de insanın iyi niyeti , hakkaniyetli duruşu ve tabii ki karmik geçişleriyle ilgili olduğunu öğrendim.  Ve çok şükür hayatım boyunca bu duruş ve niyetle de, en zorlandığım dönemlerde bile bereketi güzellikleri, mucizeleri daima yaşadım. 
Yani sabahdan akşama kadar ritüel yap olumlama veya dua oku ondan sonra git başkasının parasını kıskan, emeğini gaspet veya parasını verme sonra da “Allahım bolluk bereket istiyorum” de ! yok böyle bir şey ! Her şey bir enerjidir ve ne söylediğin değil ruhundan yaydığın enerji ne ise onu çekersin.. Ayrıca bazı şeyler de bizim “Yaradana Teslimiyet, Şükür, Azim, Kendi Gücümüzü keşfetmek, Kendimize Güvenmek, Ayağa kalkmak, Harekete geçmek ” adına kendi gücümüzü ruhsal tekamülümüz içinde sorgulamayı öğrenmemiz için “Olması gereken” karmik geçişlerdir. Yani aralarda her zaman olduğu gibi çok önemli geçişler, farkındalık noktaları ile ilgili detaylar var.
Bu arada Bolluk Bereket de her şey gibi DENGE ile yaşanır.
Yani,
Harcamayı seviyorsan Biriktirmeyi de seveceksin. Eğer ikisinden biri daha fazlaysa İlahi Sistem (Yüksek Benlik) senin tekamülünü dengeler.
Nasıl mı ?
Sürekli harcıyorsan ve para biriktiremiyorsan o zaman sana sert maddi bir viraj hazırlayarak sana para biriktirmeyi öğretir. Oraya geldiğinizde “Ya eskiden deli gibi para harcardım şimdi 3 kuruşun hesabını yapıp para arttırmaya çalışıyorum” dedirtir. Bunda amaç senin ruhunun hem o kısmı hem de bu kısmı öğrenerek ruhsal dengelemeni sağlamandır.
Ya da ,  Sürekli para biriktirmekten hayatın hazzını, keyfini ihtiyaçlarını yaşamıyorsan, para verirken elin titriyor, her şeyi bedavaya getirmeye çalışıyor ve sürekli maddi çıkar yönünde hareket ediyorsan, o zaman yine İlahi Sistem devreye girer ve harcayamadığın paraları sana hastane, eşya bozulmaları, olmadık zamanda çıkan büyük harcamalar olarak geri gönderir. Tabii genelde de böyle durumlarda bu tip insanlar “ya oradan 3 kuruş kar ettim buradan 5 kuruş gitti iyiki de öyle yapmışım şimdi elimde fazla para kaldı” şeklinde düşünmeye devam eder ve işareti anlamaz. Aslında başına gelenler zaten öyle “cimri” düşündüğü içindir. Bir rahatlasa vermeyi öğrense hepsi bitecek ve enerji rahatlayacaktır.. Lakin bu şekilde bakmayı öğrenene kadar  hayat onlara farklı oyunlar oynamaya ve öğretmeye devam eder.
Birisine bir şey yaparken , ısmarlarken, verirken iyi niyetle canı yürekten yapılan her şey Bereket getirir. Bunun hem karşısındakine hayrı olur hem de kendisine yani “Niyet” çift taraflı akar. Çünkü akan enerji de sevgi vardır.. Sevgi enerjisi de tüm pozitif enerjileri tetikleyerek çıktığı yere geri döner..
Parası olduğu halde sürekli “yok” diye ağlayanlar ise eninde sonunda “Yokluk” içine çekilir. Çünkü Enerji o şekilde dağılır ve aynısını bulup kendine çeker. Bu yüzden de herkese param yok  veya param var gibi cümleler kullanmanıza gerek yok.  “ne durumdasın” diye sorulursa “ÇOK ŞÜKÜR Yüce Yarabbim herkese versin” demeniz yeterli. ;)
Velhasıl her şeyin başı “iyi niyet”  ! Eğer “iyi niyet” varsa su gibi akarsanız,  eğer yoksa ayağınıza takılan taşların “Neden takıldığını” sorgulayana kadar devam edersiniz.
Tabii bu arada en önemli nokta da “Bolluk, Bereket” oturduğumuz yerden istenmez.  Öyle olsa hepimizin tepesine oturduğumuz yerde çil çil altın yağardı J))  Bu yönde “Hareket” etmeniz ve çaba göstermeniz yani var olan enerjiyi kendi enerjinizle tetikleyip harekete geçirmeniz gerekir.  
Mesela, İş bulamıyorum param yok. Olabilir emin olun herkesin benzer dönemleri oluyor. O zaman çevrenizi bir araştırın Ne satabilirsiniz de para kazanabilirsiniz ? Sizi ne mutlu eder ? Mesela Kitap okumayı seviyorsunuzdur o zaman keyifle yapacağınız bir iş seçebilir, bir yayınevine gidip kitaplarını evden veya dışarıdan pazarlamayı teklif edebilirsiniz. Ya da mesleğiniz ne ise bunu iş bulana kadar evde veya tanıdık birilerinin yanında harçlığınızı çıkarmak maksatlı yapmayı tercih edebilirsiniz.  Olmadı mı ? Gidin pazarda bir kasa limon satın.  Belli mi olur sizin bu çabanız ve geçici dediğiniz yöntemler sizi farklı yollar açmaya başlar ve belki de o yollara girmeniz için de zaten bu atağı yapmanız gerekiyordur ;)
Ayrıca daha önce pek çok kez yazdığım olumlama niyet dualarına da yine kısaca değineyim.
Olumlamalar şiir gibi okunmaz. Niyetinizle örtüşmesi lazım. Eğer hissederek okumazsanız ve dolayısıyla harekete geçmezseniz hiçbir anlamı yoktur. Çünkü Olumlama sizde var olan enerjiyi tetikler. Yoksa zaten “bugünkü olumlamamı/duamı okudum” şeklinde içinizi rahatlatır kendinizi kandırırsınız. Nitekim pek çok kişi de böyle yapıyor ve o yüzden halen maddi manevi mutsuz..
Ve son olarak,
Enerji yok olmaz sadece değiştirilip, dönüştürülür.
Yani kağıtlara yazdığınız olumsuz düşünceler, yaşadığınız acı olaylar vs. gibi şeyleri ateşte yakınca onlar bitmiyor.  Şimdiye kadar yaptınız bitti mi ? J
Düşüncelerinizi dönüştürmeniz ve kendinizden serbest bırakmanız gerek.
Neyi neden yaşadığınızı bilinçli bir şekilde anlayıp geçmişi ve her şeyi şükürle bırakıp yüzünüzü sadece geleceğe, planlarınıza, yeni umutlarınıza döndüğünüzde zaten hepsi dönüşür ve değişir J
Bakın bir Bereket yazayım dedim neler çıktı J)) Lakin hepsi birbiriyle bir şekilde bağlantılı olduğu için yazmadan geçemedim..
Hepimizin en yüksek Hayrına Işık ve Sevgi OLsun, Herkes binbir Bereket ile dolsun..
Ve de öyle OLdu çok şükür.
Alev Cedimağar

Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi 

24 Ekim 2017 Salı

Susuyorsam bu tamamen Sevgiden ve EfendiliğimdenDİ.. Anlayamadın değil mi? O zaman anlatayım..

BEN ÇOCUKKEN ÇOK AĞLARDIM..

Ben çocukken anneme hep. “Anne bu arkadaşım bana bunu söyledi, kötü konuşdu, böyle davrandı, şöyle yaptı” gibi şikayetlerle ağlayarak gelirdim.
Annem bir gün dayanamayarak bana “Bak Alev onlarda 9 aylık doğdu sen de 9 aylık doğdun. Hiçbirinizin birbirinizden farkı yok. Eğer O sana bu kadar rahat konuşup davranabiliyorsa senin de cevap verme özgürlüğün var. Bundan sonra bana gelip ağlama cevap ver ! Cevap veremiyorsan da “Neden bana böyle dedin ? ; Niye bana böyle yaptın bak çok üzüldüm..  Gibi sorular sorarak onu konuştur nedenini öğren” dedi.
Bunu biraz biraz başardım lakin çocukken de öyle çatır çatır cevap veren yani tabiri caizse hazır cevap çok bilmiş biri olmadığım için çok zorlanıyordum nitekim az çok kendimi savunmayı öğrendim. Bunlar ilk aşamalardı..
Sonraki dönemlerimde ise yaklaşık 30’lu yaşlarıma kadar bu kez de “Anne çok üzüldüm ben bunu hak etmemiştim çünkü zerre kadar kötü bir şey söylemedim veya yapmadım. Niye yaptı ? Neden hem beni sevdiğini söyleyip hem de üzmeye çalışıyor” sohbetlerim başladı.

Annem de bu kez bana,
“Bir gün sürekli bana niye gelmiyorsun diyen bir komşuya fırsat bulmuşken gideyim demiştim ve çok kötü konuşmalara, davranışlara ve inanılmaz özel kaba sorulara maruz kaldım. Kadın sanki beni canımı yakmak için çağırıp duruyormuş ! Resmen feleğimi şaşırmış bir durumda eve döndüm. Gelip Babana anlattım. “Kırk yılın başı bir gitmek istedim bak başıma bunlar geldi” dedim. Baban da bana “Seni mutlu eden keyif aldığın insanlara görüş, gerisini boşver. Bak işte şimdi onun nasıl bir insan olduğunu ve sana hitap etmediğini öğrendin sil gitsin” dedi.  O günden sonra gerçekten beni mutlu eden insanlarla görüşmeye başladım gerisi hiç umrumda olmadı. Şimdi sana da aynı şeyi söyleyeceğim. SENİ MUTLU EDEN İNSANLARLA GÖRÜŞ. Gerisini boşver. Kimseye bir göbek bağın ya da bir gebeliğin yok. Niye seni gerçekten sevmeyen bir insanı çekeyim diye kendini zorluyorsun ?” dedi.

SENİ MUTLU EDEN İNSANLARLA GÖRÜŞ.. Evet bu söz beni çok etkiledi ve hayatımda ciddi bir geçiş yaşattı. Lakin uygulama kısmı benim gibi her ne olursa olsun sevdiği insanı bırakmakta zorluk çeken biri için kolay olmadı. Bununla birlikte ben zorlandıkça insanlar beni daha fazla zorlamaya başladı ve anladım ki “buraya kadar” artık yol ayrımına geldik ve farklı yollardan ayrı ayrı devam etmeliyiz.  Ve BAŞARDIM !  Hayatımda beni mutsuz eden herkesden uzaklaşarak yaşam alanımı temizledim. Bu arada , O zamanlar grup arkadaşlar, kalabalık çevre, birileriyle sürekli iletişim halinde olmanın bir “Prestij” değil sadece yorgunluk ve gereksiz insan kalabalığı olduğunu öğrendim.  Ayrıca kendine güvenmeyen insanların , kendini kabul ettirmek, Yüksek Ego(bak ben ne kadar seviliyorum bir sürü çevrem var), Kendini sevmeyen kendini bilmeyen ve varoluşunu başka insanlarla tamamlamaya çalışan kişiler olduğunu fark ettim.  Ayrıca en önemlisi zaten benim de bu kadar kalabalık içinde gerçekten mutlu olmadığımı ve bana uymadığı halde “Herkes gibi” görüşmem lazım zorlamalarıyla bulunduğumu fark ettim. Sonra bu farkındalık bana “Herkes” ne yapıyorsa yapsın beni ilgilendirmez, ben bunu seviyorum , bunu istiyorum, gibi kesin çizgiler ile net bir duruş sergilememi de sağladı ve “Elalem”i hiç umursamamaya başladım. Bu arada tabii anlam veremediğim pek çok davranışın nedeninin “Kıskançlık” olduğunu öğrendim ve mantıkı hiçbir açıklaması olmayan ruhu ve bedeni hasta eden bu duyguyu halen anlayamam ve saçma bulurum.  Çünkü bu duyguya sahip bir arkadaşıma benimle olan bu anlamsız negatif  bağını kessin diye “ Sen benden daha güzelsin, sen çok şıksın, sen daha başarılısın, sen daha iyi yapıyorsun, sen şöylesin , böylesin” dedikçe kendine gelip kendine güvenmek yerine halen benimle uğraştığını görünce böyle insanlardan uzaklaşmanın en iyi çözüm olduğuna karar verdim.  Nitekim Annem de “Kıskanç insan ne onar ne ondurur” diye bir lafı vardı. Yani ne kendi sahip olabilir ne de karşıdakine hayrı olur sahip olmasını ister. Bunun meali de “Hem kendi enerjisini kilitler hem de karşısındaki kişiye sürekli negatif göndererek onun enerji alanını kirletir ve dolayısıyla da tipik halk tabiri nazar değdi denir. Aslında o kişinin yaydığı negatif enerji doğru fakat o kişiye inanmak onu daha da kuvvetlendirir. Bu yüzden sadece kendinize güvenerek enerjinizi ve varlığınızı yüksek tutarak, ona ayrıca bir değer (ay onun nazarı değiyor gözü çok kuvvetli vs. gibi)  ve güç  yüklememeniz önemlidir.

Sonra bir gün yine Annemle sohbet ederken “Anne bu kadar susuyorum, anlamamızlıktan geliyorum, hoşgörüyorum fakat dozu arttırıyorlar. Yani Alev akıllı kız efendiliğinden susuyor demiyorlar. Aksine iyice aptal yerine koyuyorlar. Cevap versem bir dert vermesem bir dert” dedim.

Annem de “Çok iyi niyetin fazlası zarar.Çevrendeki pek çok insan sen iyi olduğun için iyiler. Bak gerçekten iyiler mi ? Gerçekten seni seviyorlar mı ? anlamak istiyorsan sen de onlara cevap ver ! Bakalım onlar “ya Alevin üstüne çok gittim. Saçmaladım, bu laf kötü oldu şimdi gönlünü alayım ya da Alevin bugün sinirli bir günü galiba hiç sesimi çıkarmayayım sonra konuşuruz ben onu seviyorum” mu diyorlar yoksa düşünmek yerine üstüne daha fazla gelip senin “Dostluk” zannettiğin ilişkiyi bitirmeye ve kavga etmeye mi yönleniyorlar ?

Evet bunu da denedim. Nitekim halen de yaşıyorum. “Seni çok seviyorum Alev iyi ki varsın” diyen birine söylediği tuhaf bir lafa karşılık cevap verince (veya yazınca)  ortadan yok oluyor J)) Bu da benim için sevginin ölçümü gibi bir şey oluyor böylece gerçek sevgi hissedenlerle yapmacık ya da çıkar ilişkisi içinde olanları hemen temizleyiveriyorum J)) Demek ki olması gereken zamanda karşılaştık karşılıklı öğrettik ya da ihtiyacı olan desteği benden aldı ve gitti diyerek keyifle yürümeye devam ediyorum.

Tabii bu vesileyle de susmanın ve sabretmenin dengeyi bozduğunu mutlaka kendimizi ifade etmemiz gerektiğini öğrendim. 

Hayatta hepimiz öğreniyor ve öğretiyoruz. Bizim verdiğimiz cevap ile de karşımızdaki kişi de bir farkındalık yaratıyor ve belki de kimbilir “Bundan sonra her aklıma geleni düşünmeden söylemeyeyim , nazik olayım, düzgün kelimeler kurayım, dikkatli konuşayım. “ diye düşünmeyi öğretiyoruz. Bize yaptığını başkasına yapmıyor. Ya da yapıyor bu kez daha farklı tepki alarak dersini daha iyi öğrenmeye devam ediyor. Ta ki kendini fark edip öğrenene kadar.  Aynen bizim gibi ;) 

Gördüğünüz gibi yazdığım bütün yazılar yaşanmışlıklardan doğan farkındalıklarla ortaya çıktı.
Bu anlamda benim de İLK Rehberlerim Annemle Babamdı. İyi ki birbirimizi seçerek gelmişiz bu dünya’ya..  İkisi de her AN  Şükürle ve tarifsiz bir Sevgi ile kalbimde, ruhumda ve tüm hayatımda benimle birlikte yaşamaya devam ediyorlar. Tüm sevdiklerimiz gibi onlarda Işıklarda Işıl Işıl yaşasınlar..

Hee bu arada Annem bana verdiği öğütlerin hepsini yapıyormuydu ? diye sorabilirsiniz. Hayır yapamıyordu. Astroloji'den anlayanlar bilir. Tam duygusal bir Akrep kadınıydı.  fakat akrebin  her şeye üzülerek susup,  içine atarak kendini sokanlarındandı .. Zaten yapamadığı için “ben yapamadım çok hasta oldum çok çektim sen öğren yapma” diye anlatıyordu.  (hepimiz birbirimize rehberiz. Şimdi ondan aldığım dersleri ben daha yüksek bir bilinçle yaşayarak size , BİZE aktarıyorum siz de öğrenip uygulayarak çevrenize yani yine BİZE aktarıyorsunuz.) Nitekim onun da tam olarak “uygulamaya” başlaması 60 yaşlarından sonra Kanser olmasıyla başladı. Onun da uyanışı, farkındalık ve ruhsal çıkışı böyle oldu ve inanılmaz bir hızla devam etti.. Kanser ona hizmet etti. Tabii bu son cümleyi anlamanız biraz zor olabilir lakin öyle OLdu.. Özetle, Dünya’dan ayrılmaya karar verdiği durumu onun ruhsal çıkışına hizmet etti diyebilirim. Şimdi biz ruhumuzu ve bedenimizi hasta etmeden bilinçli, farkında, Denge’de öğrenerek ve uygulayarak ruhsal çıkışımızı gerçekleştirme dönemi içindeyiz. Çünkü her şey değiştirebilme gücüne fazlasıyla sahibiz.

Dolayısıyla, hiçbirimiz Sevgi Pıtırcığı değiliz. Tüm Kainat bir DENGE üzerine kurulmuştur. İyi niyetin fazlası da Denge’yi bozar azı da..

Ruhun mutlu olması için önce kendini tamamlaması kendi sorgu ve analizini bitirmiş olması gerekir.  Ruhsal yükselişin en önemli basamaklarından biri de, Neyin neden olduğunu anlamaya çalışmak ve Kendimiz gibi mutlu ruhlarla birlikte olmaktır.

Susmak ve Sabretmek “eskilerin” bize öğrettiği gibi bir Erdem DEĞİL, karmik bir düğümdür. O yüzden kendimizi ifade etmek ve mevcut ilişkiyi, olayı çözümlemek çok önemlidir.
Hayat Bitişler ve dolayısıyla Başlangıçlar üzerine kurulmuştur. Her Bitiş bir yükseliş ve dolayısıyla eski enerjiye , eski BEN’e bir veda basamağıdır. Bunun da anlamı yeni enerjiye ve yeni BEN’e en yüksek farkındalık ile MERHABA diyebilmektir. Her Merhaba ise Ruhsal titreşimi kuvvetlendirerek bir üst basamağa hazırlar. 

Velhasıl bu anılarımın da kıssadan hisse misali Bütünün en yüksek hayrına IŞIK Olması dileklerimle ve Sevgiyle yol almamıza naçizane bir basamak olarak yazdım..
Düşünüp , sorgulayanlar için Dünya muhteşem renkli bir sahne ve bizlerde Rolümüzü öğrenmeye devam ederek , istediğimiz her an değiştirebilecek güce sahip muhteşem oyuncularız..

Hepimiz çok özeliz..

Alev Cedimağar
Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi


20 Ekim 2017 Cuma

Ters Dönmüş Kaplumbağanın gülen seyircileri !

Fi tarihinde bir gün şirkette çalışıyorum ve oturduğum yerde tekerlekli ofis sandalyem ile bir o tarafa bir bu tarafa doğru fıldır fıldır hareket halindeyim J))  (arkamda ki ve yan taraflarda ki dolaplardan bir şeyler alıyorum lakin yerimden kalkmadan :))  ) derken nasıl olduysa bir anda sandalye herhalde bir şeye takıldı ve kendimi sandalye ile birlikte ters dönmüş kaplumbağa gibi sırt üstü başım yerde ayaklarım havada güm diye yerde buldum :D  Tabii bir anda kıpırdayamadım ne oluyor anlamadım ve halime bakınırken odamdan içeri bir arkadaş girdi. Heh tamam şimdi yardım eder derken O bir kahkaha attı geri çıktı ! arkasından “ulen bir düz döneyim bak ben sana yapacağımı biliyorum” diyerekten yavaşça yana doğru kendimi atıp düzeldim sandalyeden kurtulup ayağa kalktım :D
Tabii ayağa kalkınca ilk işim gidip o arkadaşı aramak oldu. Baktım arka tarafda açık sistem’de diğer arkadaşlara hemen durumu anlatmış herkes gülmekten uçmuş durumda J)) Beni görünce daha da gülme krizine girdiklerini yazmama gerek yok herhalde  J)) Ben hiç onlarla ilgilenmeyip dosdoğru  arkadaşa gidip “sen beni orada ters dönmüş kaplumbağa gibi nasıl bırakıp gidersin” şeklinde boğazına yapıştım sıkıyorum :D Tabii gülmekten boğamadım yani girişimim başarısız oldu J))  Bu konu sonra ki günlerde de kahkahalarda gündemimizde kaldı J))  Tabii uzun bir süre bana gelen kaplumbağa maskot oyuncak hediyeleri de yazmadan geçemeyeceğim J))))  
Bu anımı da biraz önce birisi bana “hayatım ters dönmüş kaplumbağa gibi” deyince hatırladım. Lakin benim ki komik kısmı. Hayatda ki ters dönüşler ise çok düşündürücü ve öğretici daha ciddi çıkarımlar yaptırıyor. Gerçi benimki de yaptırdı ;) 
Mesela gerçekten hayatın içinde ters döndüğümüz dönemlerde, geçtiğimiz virajlarda kim bizi seyrediyor, kim gülüp geçiyor, kim yardım etmek için uzanıyor ? film gibi seyrediyoruz. Sonrasında ise zaten bir şekilde çok şükür düz dönüyoruz. Bununla birlikte onlara, onlarla birlikte gülmüyoruz, gülemiyoruz. Gücümüzü fark ettirdikleri için şükredip el uzatanlarla yola devam ediyor diğerleriyle vedalaşıyoruz. Ben bu gibi dönemlere hep “Temizlik” dönemi derim ve kendimi hafiflemiş tabiri caizse anyayı konyayı anlamış olarak rahatlamış hissederim.  Böylece yola devam ettiğim arkadaşlarımla bağlarım daha da kuvvetlenir. Sağlam kişilerle olduğum hissi beni mutlu eder ve tabii ki “sağlam zannettiğim” zayıf halkaları temizlemek nasip olduğu için de çok sevinirim.
Aslına bakarsanız kendi yaşadığım komik olayda da bir mesaj vardı. Mesela ne kadar komik bir olay olsa da gülsem de daha sonra kendimle başbaşa kaldığımda, bana gülüp giden arkadaş için, eğer bu  kadar basit bir olayda böyle bir davranış sergiliyorsa o zaman daha önemli bir olayda nasıl davranır diyerek düşünmeden duramamıştım ve ona olan güvenim sarsılmıştı. Çünkü ben orada yaralanmış olabilirdim önce bakıp kontrol etmesi gerekirdi sonra hep birlikte zaten gülerdik. Velhasıl her zaman olduğu gibi hislerim ve tespitlerim sonraki zamanlarda da o arkadaş hakkında beni yanıltmadı. ;) Küçük önemsiz dediğimiz bazı olaylar aslında büyük işaretler saklar ..
Sonuç itibariyle,  ister komik, ister trajikomik veya dram olsun görebilenler için mutlaka bir ikaz, işaret ve mesaj vardır her şeyin içinde ..
Hepimizin en yüksek hayrına Işık Olması niyetimle ve Sevgiyle bir kıssadan hisse....
Alev Cedimağar

Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi 


Sabır "eskilerin" bize öğrettiği gibi bir erdem DEĞİL, ruhu ve bedeni tüketen negatif bir enerjidir. Fazlası Dengeyi bozar. O yüzden Sabır gösterdiğinizi düşündüğünüz her şeyi değiştirip sizi mutlu eden ve ve rahatlatan yönde pozitife dönüştürmeniz, sınırlarınızı, kişisel prensiplerinizi ve doğrularınızı net ifade etmeniz gerekir. 
Farkındalık sahibi kişiler, sabır göstermek yerine olayın nedenini anlamaya çalışarak, kendisi üzerinde neyi değiştirmesi gerektiği (kendine güven eksikliği, tembellik, korku, ifade etme yani konuşma zayıflığı, vs. gibi ) mesajını almaya odaklanır  
Velhasıl Dostoyevski'ye aynen katılıyorum 
AlevCe


19 Ekim 2017 Perşembe

ARA Lakin ÖNEMLİ BİR ENERJİ GEÇİŞİ



10 Ekim’de ki 5. Kanal açılımı ile ilgili yazımda sonraki 2.5 ay ile ilgili (2017 sonuna kadar) tüm etkileri yazmıştım. Şimdi de aradaki akışlarla ilgili etkileri yazayım. Bence bu aradaki minik akışlar (iyi ki de minik :D ) bize Kontrol, Denge, Cesaret, Sevgi ile ilgili en büyük sınavları verdirmeye başladı bile.

Mide, Kemik, Baş vs.derken Şu an Enerji akışları daha önce dokunmadığı yerlere dokunmaya başladı. Yani SİNİRLER.

Bu da sinir sistemimiz üzerinde en yüksek hayrımıza bir yenilenme ve uyumlanma olarak daha öncekiler gibi bizi farklı bir farkındalık noktasına götürüyor. Tabii her zaman yazdığım gibi anlayana ya da anlamak isteyene..

Fiziksel Etkiler,

Sinir sistemi ile ilgili her türlü tepkiler olabilir. Mesela Zona, Parkinson, MS, Beyin rahatsızlıkları gibi.. Eğer böyle rahatsızlıklar zaten varsa o zaman zorlayabilir ya da atak yapabilir. Eğer yoksa “Ruhunu Dengele” sinyalleri verebilir. Ya da sinir sistemine bağlı olarak Kas ile ilgili rahatsızlıklar gözlemlenebilir. (Tabii “Tövbe Yarabbi” diyerek herkese canı yürekten Şifa ve bu Şifaya ulaşması için yüksek farkındalık diliyorum)

Ruhsal Etkiler,

Normal olarak Sinir sistemi olunca Asabiyet, Öfke, Tahammülsüzlük, Bıkkınlık, Sıkıntı, Biriken tüm olumsuz duyguların, (kıskançlık, Kibir, Değersizlik Hissi, Güvensizlik Hissi, Sevilmiyorum vesveseleri tabii burada kendini sevmeyi öğren mesajı gibi) duygular ortaya çıkabilir.
Yani bu günlerde sürekli sizi zorlayan sürekli bir şeyler açıklamak durumunda kaldığınız birine  “kafasına şu tavayı geçireyim daha kolay !”  diyebilirsiniz (Tövbeee :D )  Fakat bu sınavlar aslında onunla değil kendinizle ilgili. Yani “Sinirlerine hakim ol, Günah Keçisi arama ve sürekli  “kendini niye ifade ve ispat etmeye çalışıyorsun ? Neden düşünmek, sorgulamak yerine inatlaşıyorsun ? Dön kendine sor “ deniyor. Kişisel sınırlarınızı çizemediğiniz, Kendinizi ifade edemediğiniz ya da ifade etmeye korktuğunuz, İçinizde biriktirdiğiniz duyguları paylaşarak/konuşarak eritmek yerine “Neden beni anlamıyor?” diye karşınızdaki kişiye saldırıyorsanız burada sinirlerinizi dengelemeniz çok önemli. Bunun içinde kendinizi dengelemeniz gerek. 

Tabii bu etkiler karşımızdakiler içinde geçerli. Yani biri size sataşmaya, birden bire olay yaratıp öfkesini kusmaya başladıysa, İnsanlar üstünüze üstünüze geliyorsa bence bu kişilerin yakınlık derecesine göre 2 seçenek var. Eğer bu durum banka, market, otopark, internet vs. gibi yerlerde oluyorsa hiç muhatap olmayın “Tamam pardon” diyerek sakince uzaklaşın. Kimseye bir şey ispatlamak durumunda değilsiniz. Ben haklıyım diye tutturuyorsanız o zaman Ego’nuzu dengelemek için karşınıza çıkan sınav sizi bayağa bir zorlayabilir. Tabii bunun da amacı “dur bir düşün” demektir. Çünkü malum bazı insanlar konuşmaktan düşünmeye vakit bulamiyor ;)
Yok eğer yakın ilişkiler içindeyse onun enerji alanından kendinizi uzak tutarak (bunun için kendinize bu enerji etkilerini ve Sakin, Denge’de kalmanız gerektiğini hatırlatın) “Sakin  ol. Bence bunu konuşarak çözebiliriz. Birbirimizi kırmaya gerek yok” şeklinde yapıcı cümlelerle hem ona hem de kendinize ifade etme alanı açmış olursunuz böylece sınavı da geçersiniz.  Baktınız iletişim kurulacak durumda değil. Direkt oradan bir şekilde uzaklaşın aradan zaman geçsin sonra tekrar iletişim kurarak gerginlik rahatlayınca uzlaşma girişimine ve onun duygularına inebilirsiniz.

Bu sinirler üzerindeki uyumlanma enerjisi farkındaysanız bizim kendimizi ifade etme yönümüzü de tetikliyor. Yani “Konuş, içinde biriktirme sonra böyle patlayıp hem kendine hem de karşındakine zarar veriyorsun” diyor ;)  

Akışlar son 2 gündür çok kuvvetli belki de ay sonuna kadar devam edebilir şu an bilemiyorum.  Sonuç itibariyle hazırlıklı ve biz en yüksek farkındalıkla izlemede, kontrollü ve Dengedeyiz.
Ayrıca Tabii ki öyle Sevgi Pıtırcığı falan da değiliz öyle gel vur bana yetmedi gel yine vur için rahatlasın falan diyecek halimiz yok. Bu dengesizliğin ta kendisi olur. Bununla birlikte bana niye vurdun diye gidip bizde gidip vuracak insanlar değiliz. O zaman da karanlık bir eylem olur. Lakin Bana vurdun tamam hazırlıksız yakalandım bir tokat yedim (mecazi) fakat 2.ye izin vermem. Gel bakalım konuşalım senin derdin nedir ? Belki yanlış anladın ? Belki ben yanlış söyledim ? Belki ikimizde yanlış anladık ? Konuşalım sakin sakin sevgiyle çözelim ve uzlaşalım demeliyiz. İşte bu da Denge ve Egonun Denge’de olduğunun işaretidir ;)  

Yine bir değişiklik olursa yazarım fakat bu geçişe hep birlikte çok dikkat edelim. Zaten farkında olursak farkındalık yaratırız ve sınavlarımızı da geçerek rahat yükseliriz.

Hepimizin ve Bütünün en yüksek Hayrına IŞIK Olması ve Hepimizi SEVGİ ile aydınlatması dileklerimle,
Ve de öyle OLdu çok şükür. 
Alev Cedimağar
Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi

(Spiritüel bir Şifacı ;) ) 

18 Ekim 2017 Çarşamba

Tekamül Formülü ;)

Tekamül Formülü 
Akıl-Mantık-Kalp = Denge
Denge = Farkındalık
Farkındalık = Hızlı Tekamül
Hızlı Tekamül = Ruhsal yükseliş
Ruhsal Yükseliş = IŞIK
Alev Cedimağar

iyi niyet

Eğer Niyet'de iyilik yani pozitif düşünce varsa her şey şans, bereket ve huzur getirir.
Niyeti iyi olan, önünden geçen kara kediye sevgi yükler, şans getirir.
Niyeti ve ruhu olumsuz olan bir ota bile bahane bulur kelimelerle, objelerle herşey ile uğraşır. Zaten öyle de olur. Sonra da "Bak haklıyım işte oldu" der. Fakat düşünmez ki kendi yükledi kendi çekti olumsuzluğu. Yani kendinden doğdu ;)
Niyet iyi değilse "Canım" derken bile küfür eder.
Niyet iyiyse "Canım" onun Cananı olur.
Bir çakıl taşı niyetinizle değerli dediğiniz bir taşdan çok daha anlamlı olur. Ona yüklediğiniz sevgi ve niyete karşılık verir.
Yani neye ne yüklediğimiz bizim niyetimizle ilgilidir. Niyet bizim ruhumuzun yansıttığı enerjidir. Ruhumuz ise düşüncelerimizle aydınlanır ya da kararır.
Ruh Işık olursa her şey Aydınlanır..
O yüzden ince çizgilere dikkat edip ruhumuzdaki sap ile samanın ayrılması yani Bilgilerin harmanlanması ve bütünleşmesi çok önemlidir.
Sorgulamak, kıyaslamak gerekir.
Mesela ben buna uğursuz veya olumsuz diyorum fakat başkasına uğursuzluk getirmiyor. Bakıyorum inananlar gayet mutlu. o zaman niye bana getirsin ?
Ya da "Başkasının ne düşündüğü umrumda değil. Herkes düşündüğünü yaşar ben de kendi düşündüğümü keyifle yaşıyorum" diyebilmek..
Mesela Hayatı boyunca Berekete inanan ve çok şükür her şekilde Bereketi yaşayanlar gibi ;)
Size kodlanan eski öğretileri bir kenara bırakarak, Şu an yaşanan Spiritüel Kirlilikten doğan bilgileri de temizlemeniz çok önemlidir. Bu da BİLGİ ile olur. Yani çok okumak, analiz etmek, düşünmek, araştırmak ile..
Ayrıca Akıl-Mantık-Kalp üçgeninde yani DENGE'de kalmak sizi ruhsal ve fiziki rahatsızlıklardan da korur ;)
DENGE yaşamın ta kendisidir !
Körü körüne inanmayın sorgulayın ! Çünkü Karanlık, iğnesini önce "kafa karıştırarak" acıtmadan batırır sonra yerini yapar ve komple ele geçirir. Onun piyonlarından biri olmayın. Piyonu olanlara da eklenmeyin lütfen..
Zaten Hızlı bir döngüdeyiz ve bu hıza sadece Bilgi, Akıl,Mantık , Işık ve sevgiyle dahil olabiliriz. Yok illa da değişmem, dinlemem, anlamam, diyorsanız o zaman bu da sizin seçiminiz sizi ilgilendirir ;)

AlevCe