9 Ocak 2017 Pazartesi

DERVİŞ ile ÇOBAN


Küçük bir çocukken bir gün Babama “Nasıl dua etmeliyim” diye sormuştum..
Babam da güldü ve
“Sana önce Derviş ile Çobanın hikayesini anlatayım” dedi..

 Bir gün Derviş dolaşırken bir çoban görmüş. Çoban namaz kılıyormuş fakat her hareketi yanlış. Derviş yanına gidip, “Oğlum namaz öyle kılınmaz böyle kılınır” diye anlatıp öğretmeye başlamış.Sonra da yoluna devam etmiş..
Aradan zaman geçmiş bir bakmış Çoban arkasından koşa koşa geliyor...
“Derviş Baba , Derviş Baba nasıl kılacaktım unuttum sen bir daha de bana”
Derviş akan nehrin üzerinden yürüyerek karşı tarafa geçiyormuş. Bir bakmış Çoban da aynı kendisi gibi nehrin üzerinden koşarak ona doğru geliyor.
Anlamış Derviş ve çobana “Oğlum git nasıl istersen öyle kıl” demiş...

Babam bunu anlattıktan sonra bana “Önemli olan kalp temizliğin , herkes hakkında iyi şeyler düşünüp yapman. İçinden nasıl geliyorsa öyle dua et. Yalnız kendin için dilediğin her şeyi HERKES için dilemeyi unutma.”  demişti..

Bu hikayeyi hiç unutmam ve pek çok düşüncemde klavuzum olmuştur..

O yüzden kimin neye inandığı ya da inanmadığı hiç umrumda olmadı. İnandığı şeyin onu nasıl bir insan yaptığına baktım. İsterse Taşa tapar isterse Öküze .. Kendini nasıl mutlu hissediyorsa öyle yaşasın.
Sonuçta Vicdanlı mı ? Kendine ve insanlara karşı iyi mi davranıyor ? Topluma faydalı mı ? Kalbinde Sevgi var mı ? Bu sevgiyi ben ya da başkaları hissedebiliyormuyum ? Bana mutluluk veriyor mu ? Ben sadece bunlara baktım. Dolayısıyla da beni ilgilendiren tek şey İNSANLIĞI Oldu..
Nitekim ilerleyen yaşlarımda, “Çok içki içiyor, Ay bu Allaha inanmıyor, ibadet etmiyor vs.” şeklinde yargılanan pek çok insanın da “Ne kadar çok yardımsever, iyi niyetli, empatisi yüksek, Birilerine yardım için ilk koşanlardan, kimsenin lafını etmeyip ortalıklarda fitne , fücur yaratmayanlardan, Sohbetlerinde sadece Bilgi dolu mesajlar veren, kimsenin inancına, ibadetine karışmayan” insanlar olduklarını da bizzat gördüm.. Tabii tam tersi olanları da, Yani sürekli ibadet eden veya ibaret ettiğinden bahsedip GERÇEK İNSAN OLMANIN Sırrına eremeyenleri de..
Daha sonraları Mevlananın “Şekil ibadeti yoktur, Gönül ibadeti vardır” sözünü daha iyi anladım..
 Velhasıl,
Birilerini tanımadan bilmeden inançsız ya da inançlı (ya da bağnaz) olarak yargılayan, Kendi yaşam şeklinde olmadığı için ötekeleştiren , inançlarına göre yargılayan herkes aslında “Dünyevi olarak yorumlarsak” İnançsızdır.  
Tabloya GENEL Olarak baktığımızda ise, Herkes kendi bilinç ve ruhsal yolculuğunu yapmaktadır. Yani Hata, Yanlış, Günah, gibi kavramlar yok. Hepsi Öğretici işaretlerdir. Nitekim işaretleri anlayabilirsek..

Herkes bu Tekamül yolculuğunu ya kendisiyle yüzleşerek bitirecek ya da tekrar dönerek yeniden aynı döngülerden geçecektir. Nitekim Genelde geri dönüşler daha ağır sınavlarla olur. Çünkü amaç hangi dersi almak istiyorsak (hoşgörü, inanç, özgüven, Güç, Kontrol, Denge, Vicdan, Sevginin Evrenselliği vs. )  o dersi alıp öğrenerek ve öğreterek  dersi bitirip sınıfı geçmek yani o hayatı tamamlamak ve sonraki derslere  için Dünya Okuluna devam etmektir ;)

Ruh inançla beslenir. Lakin eğer IŞIK ve SEVGİ saçıyorsa O İnanç gerçekten Rehber olur..
Tüm İnançların Temeli ise SEVGİ'dir.

Ve yine aynı Sonuç’da buluşuyoruz...
Yani,
Hepimiz aynı kaynaktan gelen ve yine aynı kaynağa geri dönen
Muhteşem Varlıklarız .

Hepimizin en yüksek Hayrına IŞIK Olması dileğimle ve Sevgiyle..

Öyle de OLdu çok Şükür

Alev Cedimağar

Şifacı Rehber 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.