27 Şubat 2018 Salı

Spiritüel Bilgilerden Uzaklaşanlar "bu ne saçmalık" diyenler .. Geri gelin aslında öyle değil, böyleydi ! :)


Yıllar önce SECRET kitabını okuduğumda olumlu düşünmek ve yansıma yani kuantum fiziğini anlatan cümlelerine bayılmıştım. Lakin kendimi her zaman DENGE’de tutan ve Hayatın Dengesini kendimce çok iyi çözmüş biri olarak “bu kadar değil” ya da “bu şekilde olmamalı” diyerek kendimce yorumlar yaparak bunu okuyan insanların da bunu fark etmiş olabileceğini düşünmüştüm. Nitekim bir süre sonra bu kitabı okuyan ve uygulamaya çalışanlar arasında “Aaa sıkıldım Alev. Her yaptığım bana dönecek diye kendimi sıkmaktan olumlu düşüneceğim diye gerilmekten helak oldum.  Ben halimden memnunum” Tarzı isyan dolu yorumlar gelmeye başlamıştı. Evet  kitabı okuyan pek çok kişi bu kadar “iyi” nasıl olunur kısmını ütopik bularak kaçmaya başlamıştı. Nitekim pek çok kişiyi’de ruhsal hayatın içine çekerek merak uyandırmıştı. O zamanlar olay öyle değil desem ve açıklamaya çalışsam da o zaman için anlaşılmıyordu. DENGE olayı kitapda geçmediği için idrak edilemiyordu J

Sonra ki zamanlarda ise Ruhsal Hayat ve Ruhsal Farkındalık ile ilgili okuyup öğrenmeye çalışanlar içinde de “Herşeye olumlu bakmak ve karşılık vermek” ile ilgili sıkıntılar olduğunu gördüm. Bu bazı kişiler için “Bu polyanna oyunu gibi bir şey kendini kandırmaca, Hayat böyle değil. Ben başlarım böyle ruhsallığın içine ! “, “Dünya’da bu kadar kötülük varken nasıl böyle olunabilir?” tarzı yorumlar artarak bazı kişilerin ruhsal farkındalık yolundan ayrılmasına neden olmuştu.

Aslında Ruhsal Farkındalığa sahip olmak, olumlu düşünmek , olumlu konuşmak farklı bir şey, kendini ifade etmek, mevcut durumda önlem almak başka bir şey olduğunu, mevcut varlığımızın ruhsal boyut planlarını ve seçtiğimiz hayatı yaşadığımızı, rollerimizi ise burada değişen her bilinç düzeyimize göre değiştirdiğimizi ve yeni roller ile yaşamaya devam ettiğimizi daima anlatırım. Çünkü her şeyin olduğu gibi varlığımızın da bir başlangıç nedeni var. Dolayısıyla Dünya üzerindeki rollerimiz içinde herkesin en çok karıştırdığı ve sanki Ruhsal Farkındalığın kim ne yaparsa yapsın sesimi çıkarmamam ve hep gülümsemem lazım diyerek sıkıldığı nokta tam da burası. Bunu öğretenlerde Kişisel ve Ruhsal Gelişim Uzmanları altındaki kişilerin olması ve sonra kendileri de olmadık bir yerde bir şeye sinirlenerek kendileriyle ters düşüp ne yapacaklarını şaşırarak tüm öğretilerini önce kendileri çöpe atıp sonra da onları izleyen ve inananları da şaşırtıp hayal kırıklığına uğratarak “ya bu kendisi başaramamış ben nasıl yaparım” dedirterek bir adım daha uzaklaşmalarına sebep oluyorlar. Tabii bunların içinde ruhsal bilgileri “nasıl olsa kimse bilmiyor ve anlamaz” diyerek kendi Ticari ve kişisel çıkarlarına kullananları hiç saymıyorum bile. Nitekim Bilinçlerin yükselmesiyle birlikte onlarda ayan beyan ortaya çıkıp temizlenmeye başladı ;)  

Bundan dolayı ruhsal farkındalık/kişisel gelişim bilgileri vermeye çalışan “Uzman”’lar  yaşadıklarından ders çıkarıp önce kendileri hayatın dengesini fark edip öğrenseler bunu öğretip herkese geniş rahat bir yol da açacaklar. İşte o yüzden her şey ezbere olmuyor. Okumak, düşünmek, Sorgulamak ve NEDEN diye de sormak lazım. Sadece yaşanmışlıklar yol gösterebilir. Aksi taktirde teori , pratikte tıkanır kendini imha eder. Dolayısıyla ona inananları da..

DENGE yani Akıl-Mantık-Kalp üçgeninde İYİ NİYET doğrultusunda kendimizi elbette ifade edeceğiz. Başkasının belki hiddetle üzerine saldırdığı bir konu da DENGE’De kalıp “Bunu neden yaptın ? Niye böyle tepki verdin ? “ gibi sorular sormayı ve nedenini anlamaya çalışacağız. Ya da en bilinen örnekle “Biri gelip sana tokat attığında öbür yanağını çevir” cümlesinin artık eski enerjide kaldığını ve anlamsız olduğunu cesurca sorgulayarak “Tamam ne olduğunu anlamadan ilk tokatı yedim fakat 2. Tokatı attırmam ve 1. Tokatın da neden olduğunu bana açıklaman gerek. Belki durumu yanlış anladı gereksiz öfkelendi, Belki gerçekten doğru anladı lakin ben farkında değilim. Tokat yiyince bunu anlayabiliyormuyuz ? Hayır ! “ gibi sorgulayarak, Uzlaşmaya ve konuyu çözüme ulaştırmaya çalışarak kişisel tepkimizi ve tedbirimizi anlamak durumundayız. (Zaten konuşmadan tokat atan bir bilinç bizim titreşimimizin dışında demektir. Bunlar da hayata ve yol arkadaşlarımıza dair birer işaret..) 

Ya da şöyle bir örnek vereyim. Karşınızda eli bıçaklı bir adam var üstünüze sizi öldürmek için geliyor. Bu nereden çıktı niye sizi öldürecek bilmiyorsunuz ? Siz de çok iyi karate biliyorsunuz. Şimdi ben iyi niyetliyim, Herkesi seviyorum gelsin beni bıçaklasın napiym sevgiyle ölürüm. OMMMMMM  mu diyeceksiniz ?! Elbette orada sohbet edip sorgulayacak bir durum olmadığı için sahip olduğunuz yetenekle adamı etkisiz hale getirip canınızı sağlama alıp sonra derdi neymiş öğreneceksiniz. Belki de adam bir ruh hastası ?

Ya da birisi sohbet boyutunu hakaret boyutuna taşıdı. Ona elbette bunu neden yaptığını sormanız gerek ? Ruhsal Farkındalık demek önce kendinin farkında olmaktır. Kendinin farkında olan çevresinin de farkında olur. O zaman karşınızda size hakaret eden kişinin kendisiyle ilgili bir sorunu olduğunu ve sizin bir hareket veya sözünüzün bunu tetiklediğini çok rahat anlamak hoşgörü çıtanızı yükseltir. Tabii olmuyorsa da olmuyordur herkes kendinden mesul. İlla kendimi anlatacağım ifade edeceğim diye direterek inatlaşma, hakaret, boyutuna geçenler kendi özgüven eksikliklerini yansıtır. Bu bilgi düzeyine ve bakış açısına geldiğinizde Gördüğünüz gibi sinirlenecek bir şey yok J Kişisel algılamayın ve Varsayımda bulunmayın. Rahat olun sorgulayın. Kimseyle bal kaymak olmak durumunda değiliz. Titreşimler uyar veya uymaz lakin her karşılaşmanın sebebini bilerek yolumuza devam ederiz Hepsi bu J

O yüzden sap ile samanı karıştırmadan her zaman koşullara göre gerektiği gibi DENGE’de davranıp tedbirimizi almak durumundayız.  

Burada her zaman en önemli nokta DENGE ve İYİ NİYET’dir.

Yani öfkelenmeden, anlamaya çalışarak, çözüm bulmaya çalışarak ve kendinize de zarar vermeden durumu herkesin en yüksek hayrına dönüştürme niyeti.

Daha önceki bir yazımda YILAN ile DERVİŞ hikayesi anlatmıştım. Orada Dervişin herkese zarar veren yılana iyi olmayı öğrettikten sonra bu kez yılanın artık çok iyi olduğu için herkesden dayak yemesi ve hırpalanması sonucunda ona dediği gibi, “Ben sana kimseye zarar verme dedim.Kendini koruma DEĞİL !” sözü sanırım tüm yazının özetini yapmak için yeterli.  

Bir de en çok bilinen ve insanları zorlayan ve "bıktıran" doğru bilinen yanlışlardan biri de “Affetmek” ve “Karşılıksız veya Koşulsuz Sevmek” kavramlarıdır.

Affetmek diye bir şey yoktur. Herkes rolünü oynar ve herkesi oynadığı rol ve öğrettiklerini anladığımız zaman affedilecek bir şey olmadığını anlarız. Bunu daha iyi anlayabilmek için Ruhsal Plan Anlaşmalarımızı iyi bilmek gerekir. Kendinizi sürekli birini affetmeye zorlarsanız kilitlenirseniz ve olay iyice kuvvetlenir. Oysa ki affetmeye çalıştığınız kişinin hayatınızdaki rolünü anladığınızda size öğrettikleri, olumsuz olarak görünen olayların nasıl olumlu olaylara hizmet ettiğini "farkedip"  zaten bir şükür ve sevgi haline girerek o kişiyi hayatınızdan farkında olmadan serbest bırakırsınız. Burada anahtar “anlamaktır” ;) Dolayısıyla "Seni Seviyorum" diye papağan gibi tekrarlayarak da bir insan sevilmez :))) 

Evreni, tüm canlıları, Doğayı yaratılan her şeyi zaten koşulsuz veya karşılıklı severiz. Bir iyilik dilerken, bir dua ederken “Herkese”, "Bütünün en yüksek Hayrına", "Cümlemize" diyerek yaparız. Yani karşılık veya koşul yoktur. Lakin insanların yine atladığı en önemli nokta Tüm Kainat bir Denge üzerine kurulmuştur. Karşılıklı alma-verme dengesi bizim Dünya üzerindeki ikili  İLİŞKİLERİMİZ’de Tekamülümüzü oluşturur. Dolayısıyla sen beni sevme ben seni karşılıksız ve koşulsuz seviyorum ya da işini gücünü yapıyorum olmaz.  Zaten bu tarz bir hareket karşınızdaki kişiyi tembelliğe, sürekli almaya, sürekli herkes bana gelsin duygusuna alıştırır. Yani kaş yapayım derken göz çıkartır ve karmik bir tekamül oluşturursunuz :) O yüzden karşılıklı ruhsal öğretim için Mutlaka karşıdan da aynı enerjinin akması ve o enerjiye karşılık vermesi gerekir. (öğrenen her iki taraftır)  Akmıyorsa o zaman ne kadar zorlarsa zorlasın diğer tarafta bir süre sonra bıkkınlık, öfke ve uzaklaşma duygusu yaratacağı için bu alma-verme dengesini kurabileceği (seveceği-sevileceği) biri arayışına girer. Dolayısıyla bunun gibi yanlış yaptırımlar da insanları ruhsal geçişlerde zorlayarak bir süre sonra “Ben yapamıyorum” diyerek uzaklaştırmaya başlar. Halbuki yapamaması normaldir bunu öğrenip "bu işte bir terslik saçmalık var" demeyi öğrenerek bilgiyi temizlemeyi de öğrenir ;) 

Bir diğer insanları zorlayan ve sıkan konu ise EGO’yu yok et lafıdır ! bu da doğru bilinen yanlış bir öğreti olarak eskide kalması gerekir. EGO Yok edilmez ! Dünya’da var oluş nedenimiz ve bizi yaşamaya yönlendiren itici güçtür EGO ! EGO DENGELENİR ! bu konuyla ilgili daha önce uzun bir yazı yazdığım için tekrar yazmayacağım lakin yüksek ego yani kibir alçak ego, özgüven eksikliği yerine Denge’de yani BİZ noktasında kalmamız gerek..

Velhasıl Sonsuz bir SEVGİ içinde tüm kainat DENGE üzerine kurulmuştur..

Yani Hiçbirimiz körü körüne sevgi pıtırcığı falan değil hayatın akışı içinde gayet Denge’de, Temkinli ve İyi Niyet doğrultusunda yaşayan “Bilinçli” varlıklarız. O yüzden Ruhsal öğretilerden uzaklaşmayın aksine anlamaya öğrenmeye sorup araştırarak bilgileri kıyaslamaya devam edin. Çünkü Ruhsal Yükselişimiz bizim Dünyevi Hayatımızı da beraberinde getirecektir ;)

Yaradana Teslimiyet yolunda üstümüze düşen “Kendi doğrularımızla” Tedbir  almayı ve sonrasında Takdire bırakmayı da bilerek Sevgiyle Işığa doğru Hayatı kendimize "kolaylaştırarak"  DENGE’de yürümeye devam ediyoruz.

Alev Cedimağar
Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi


22 Şubat 2018 Perşembe

Estetik Ameliyatlar ve Spiritüellik ;)

 Bu sabah gelen danışanımla estetik müdahaleler üzerine bir sohbetimiz oldu. 
Bana :
"Alev Hanım bedenimde rahatsız olduğum bir yer var ve estetik olmak istiyorum. Bu benim kendimle barışık olmadığımı ve kendimi olduğum gibi kabul edemediğimi mi gösterir" diye sordu.
Bayağa konuştuk ve sizinle de paylaşmak istedim.
Arkadaşlar,
Öncelikle bu Bedeni ben kullanıyorum ve kimse karışamaz. Eğer bedenimizde begenmediğimiz bizi mutsuz eden yerler varsa. Mesela her aynaya baktığımızda burnum beni rahatsız ediyor ve bir anda tüm enerjimi düşüyorsa o zaman bununla cebelleşmeye gerek yok. Bir doktora gider ve yaptırır kendimi mutlu ederim.
Ya da kilo ile ilgili sorunlarım varsa irademe sahip çıkar yani irade sınavı vererek kilo verir mutlu olduğum kiloya rejim ve spor yaparak inerim. Eğer Olmuyorsa o zaman kabul edilmesi ve çözülmesi gereken ilk şey iradeni kontrol edemediğin olmalı. Bunu kabul ettin mi var olanı da sevmek kısmına geçersiniz. Tabii temele inip o kiloların birikme nedenlerini de çözmek gerek zaten çözülemeyen sorunlar bedende fatklı etkiler gösteterek Blokaj yarattığı için, temeline inip sorunla yüzleşmek yolun yarısı, çözmek için harekete geçmek ise diğer yarısı OLur  Bu arada mideye kelepçe taktırma operasyonlarına çok karşıyım. Bir sürü insan böyle öldü ve bize "yaptırmayın" mesajı bırakarak ayrıldı bu dünya'dan.. Zaten ruhsal çarpışmasını yaşayıp irade sınavından geçen birinin buna da ihtiyacı olmaz.. Bence bu olaylarla verilen mesaj da bu 
"Kendi kontrolümüz ve İrademizle ile değiştirebileceğimiz herşey bizim ruhsal sınavımızdır."
Sonuç itibariyle, isteyen Estetik ameliyat olur istemeyen olmaz bu kişisel tercih. Önemli olan MUTLULUKTUR. Zaten Mutluluk gelince arkasından özgüven de geliyor 
Velhasıl Estetik ameliyatlara asla karşı olan biri değilim hatta ilerde yaptırmak istersem sizinle de paylaşırım  Tabii her zaman olduğu gibi takıntıya girip abartmadan Dengeli olmak şartıyla 
Bu arada yazmadan geçemeyeceğim;
Nebahat Çehre'mi ? Yoksa Canan Karatay mı? Anketinde ben de Nebahat Çehre'yi seçenlerdenim ))
Herşeyi ruhsallığa bağlayıp kendinize köşeler, sınırlar koymayın. Özgür irade ve seçimlerin şartı şurtu yoktur. Herkes kendi doğrusunu mutlu olduğu şekilde ve elbette hem kendi hem de bütünün en yüksek hayrına sadece iyi niyetle yaşama özgürlüğüne sahiptir. Mesela ben burnumu yaptırıp mutlu olsam kime ne zararı var ki ? Kendi mutluluğum için yapıyorum. Tabii ben mutlu olunca da bu enerji benden yayılarak herkesi mutlu ediyor. İşte bu da Bütüne hayrı kısmı !
Velhasıl
Kim ne istiyorsa yaptırır veya yaptırmaz kendini ilgilendirir.
Keyfinize bakın istediğiniz gibi mutlu ve de en önemlisi sağlıklı yaşayın diyorum naçizane..
Alev Cedimağar

20 Şubat 2018 Salı

Uyuşturucular ve Dünya'dan ayrılamayan Ruhlar !

Dün yayınladığım “OT” yani uyuşturucular ile ilgili yazım yine bir sürü insanı rahatsız etti. Zaten kimin çıkarına (!) dokunsam ayağa kalkıyor ! Kalkın bakalım Nereye kadar gerçekleri inkar edeceksiniz ve İlahi sistem sizi kendinize nasıl çarptırıp ayıltacak bilmiyorum artık ! Neyse bu kişiler de Bana kenevir gibi bitkileri gösterip “doğal kullanmak lazım” gibi şeyler yazarak savunmaya başladılar.

İster Doğal ister kimyasal fark etmez ! Bu tarz maddelere ihtiyaç duyan insanların ruh hali Dengeli değildir. Çünkü hayattan bir kaçış ve uzaklaşma beyni ve ruhu uyuşturarak gerçeklerden kaçarak mola verme ihtiyacı vardır. Niye ben, o ya da bir başkası kullanmaya ihtiyaç duymuyoruz ve hayatımızı da gayet güzel her yönüyle anlayarak yaşıyoruz ? Böyle maddeler kullanmadan da çok şükür her şeyin üstesinden gelebiliyoruz ? Neden kendimizi rahatlatma yöntemi olarak doğa yürüyüşü, müzik, keyifli hobiler vs. seçiyoruz ? Kendimizi mutlu etmenin yollarını gayet mantıklı ve dengeli yollardan buluyoruz ?
Neyse yazımda da bahsettiğim gibi kimseye ısrarımız zorlamamız yok. Herkese dokunur geçeriz. Sonuçta kafasını çalıştıran soran sorgulayan Işıklı Yolundan pırıl pırıl yürür ya da seçtiği diğer yollardan devam eder. Herkes kendinden sorumlu ve herkes kendi kaderini kendi seçer. Buna Tekamül yolu diyoruz.

Ben asıl olayın ruhsal boyutundan “Kendi gözlemlerimden” yola çıkarak özetle ve basitçe bahsetmek istiyorum.

Bazı Ruhlar öldükten sonra Dünya’dan ayrılamaz bunun çok farklı sebepleri vardır. Lakin Dünya’dan ayrılamayan (ayrılmak istemeyen) Ruhların çok büyük çoğunluğu Alkol, Uyuşturucu bağımlısı olanlardır. Çünkü bırakamazlar ve Dünya’dan ayrılmak istemezler. O yüzden de geçiş yapamazlar/yapmazlar ve Eterik alanda kalırlar. Buna Halk arasında bildik dilde Araf’da kalmak da denir lakin daha farklıdır.
Bu ruhlar dünya’da terk edemedikleri tüm bağımlılıklarını sürdürmeye devam ederler. Lakin fiziki bir bedenleri olmadığı için ruhsal anlamda bu maddelerin kullanıldığı yerlerde ve dünya da yaşarken kendi gibi içenlerin yanında olarak onların enerji alanlarından göya içiyormuş gibi faydalanmaya çalışırlar. (en basit böyle anlatabilirim) Nitekim böyle maddelerin kullanıldığı bazı gece klüpleri veya mekanlarda daima ağır bir enerji vardır. (sıkıntı yaratır) O yüzden negatif enerji ve dolayısıyla bağımlı ruhlar nedeniyle buralarda olmak da uygun değildir. Bu bağımlı ruhlar bir süre sonra kendilerine uygun birinin eterik bedenine yamanmaya çalışır ki onunla birlikte yaşayabilsin. O kişiye içmesi için sürekli iletişim kurar.(içenler bu duruma sesler duyuyorum derler. Cinnet vakaları da böyle olur. Varlık konuşur ve yaptırır.) Bu genelde o kişinin delirmesi (obses vakalar) ya da benzer ruhsal olumsuz durumlarla sonuçlanır. Bağımlı Ruh bir süre sonra kendine hizmet eden başka bir beden arar vs. Yani döngü böyle gelişir. O yüzden bilinenin arkasında bilinmeyen de çok şey var. Öyle ezbere yok doğalmış yok kimyasal değilmiş aman da efendim ne olacak mış ! ile olmuyor bu işler..

Kısaca Durum budur !

Yorum yapıp bana her nasıl olursa olsun uyuşturucuyu falan savunmayın lütfen ! Ben üzerime düşen görevi yaptım ve ister için ister aklınızı başınıza toplayın içmeyin hayat sizin ! Nasıl isterseniz öyle yaşarsınız..

Alev Cedimağar

19 Şubat 2018 Pazartesi

Biri "OT içelim güzelleşelim Mİ " dedi ??!!! Bakalım Kimmiş öğrenelim !!!


Toplumsal Olayların en önemlileri yani bizi BİZ yapan değerlerin hepsi arka arkaya bir şekilde darbe alarak, Hepimize “Değerlerinize sahip çıkabiliyormusunuz ? Çağdaş olup Değişime ayak uydurmakla,  dejenere olmayı birbirine karıştırdınız mı ? Vicdanlıyım demek kolay peki bu vicdanı herkesin en yüksek hayrına hakkaniyetle gösterebiliyormusun ? “ gibi pek çok soru sordurmaya başladı.

Elbette bu yaşadıklarımız sebepsiz değil. Ben bu gibi durumlara “Karanlığın IŞIĞA HİZMETİ” derim. Ya da halk tabiriyle “Her şerrin Hayrı” misali.. Bize karanlık gösteriliyor ki Işığımıza daha güçlü sarılıp yolumuzu aydınlatalım ve Emin adımlarla Şükrederek yürüyebilelim diye..

Çocuk ve Kadın istismarları derken her şey üst üste gelmeye ve bizi hızlı bir şekilde Kendimizle çarpıştırmaya başladı. İşte BİRLİĞE giden yolda ki çakıl taşları ve çamurlar. Kim bu yolu azmederek, yılmadan, Tüm gücüyle temizleyerek , el ele yürürse işte onlar hem kişisel tekamülündeki ruhsal çıkışı yapmış hem de Bir araya gelerek TOPLUMSAL çıkışa hizmet etmiş olacak.. Tabii büyük sınavlar gerçekten. Gerçi ben böyle sınav falan yazıyorum pek çok kişinin de okuyup “Hımm bu da sınavmış” diyerek geçtiğini biliyorum. Çünkü gerçekten anlayan Bilgi’yi uygulayan ağlayıp sızlanmaz harekete geçer ve çözüme odaklanır. Nitekim hem yazılarımı beğenip yorumlar yapıp hem de herkesin enerjisini düşüren, karamsarlığa iten paylaşımlar yapmaya devam edenleri de görüyorum. Tabii beni ilgilendirir mi ? Hayır ! Çünkü herkes kendinden sorumlu ve ben sadece dokunur geçerim. Farkeden BİLGİ’nin peşinden yürüyerek uygulamaya başlar ve tabii yine öncelikle kendisi için..
Şimdi son günlerde hem danışanlarımdan yoğun olarak duyduğum hem de çevremde bir şekilde konuşmalarda gözüme gözüme batan konulardan birini paylaşmak istiyorum çünkü şaşkınlıkla izliyorum. Şaşırdığım nokta ise, İnsanların nasıl bu kadar “Normal” bir şeymiş gibi bundan bahsedip kullanmaları..

Konumuz UYUŞTURUCULAR !

Arkadaşlar bir “ot” mevzusu aldı başını gidiyor ! Meğerse ben yeni duyuyormuşum hep varmış !  

Nedir bu “OT” Esrar mı ? Eroin mi ? ne kullanıyorsunuz diyorum. İşte öyle bir şey tam esrar da sayılmaz karışık bir şey diyorlar ! (Ya kendileri de bilmiyor ne içtiğini ya da gerçekten hiç bilgim ve deneyimim olmadığı için bana anlatmak zor geliyor geçiştiriyorlar)

Bana gelen danışanım oğlundan bahsederken “Kötü bir alışkanlığı yok arada bir ot içer diyor”

Diğeri “Erkek arkadaşım / Eşimin öyle alkol falan alışkanlığı yok çok şükür  (!) sadece ot kullanıyor diyor !

Bir başkası “OT alıyorum o bana iyi geliyor” diyor..

Bir diğeri “Aaa Alev Hanım siz bilmiyormusunuz artık herkes kullanıyor (!)” diyor !
Ya arkadaşlar Allah Aşkına Bu uyuşturucular ne zaman normalleşti ?! Nasıl bu kadar normalmiş gibi bahsediliyor ?

Beyni uyuşturan her şey sizi ruhsal inişe geçirir çünkü eterik bedeninizi zayıflatır ve tabiri caizse yırtık oluşur dolayısıyla karanlık enerjiye kapı açarsınız. Bir süre sonra Dünya’ya adaptasyonunuz zorlaştığı için şizofren gibi ruhsal geçişlere başlarsınız sonrası ise karanlık enerjinin (varlığın) bedeninizi ele geçirmesine yani obses vakalarına kadar gider ve bu da halk arasında “Cinnet geçirdi” ya da”Aniden Delirdi” olarak bilinir !

Karanlığın en sinsi oyunu insanların etik, ahlaki tüm insani değerleriyle ve yönleriyle oynayıp onların algılarını değiştirerek “Normalmiş gibi göstererek” zayıflatıp kendi alanlarına çekmektir !  Bunu yaparken de bu karanlık enerji (varlık) grubu kendisine Dünya üzerinden bazı insanları maşa ya da piyon olarak seçer. Önce onu ele geçirir. Ele geçirme yöntemi önce onu mutlu etmektir. Her şekilde kandırır. Tabii tüm bu olanlar bilinçli değil tamamen rüya dediğimiz astral alemde, iç ses gibi , fikir gibi vs. gelir genelde de iletişime geçmeyi becerirler. O yüzden şu an bir sürü insanın kanal bağlantısı yapıyorum iletişimdeyim diyerek konuştuğu “varlık” grubu karanlık tarafa ait ve zaten konuşmalardan da çok rahat anlaşılır. Tabii anlamak için önce IŞIĞI tanımak ve BİLGİ sahibi olmak gerekir. Yoksa yem olunur.. Sonra ele geçirdikleri insanları “bak yaşadığın bu mutluluğu başka insanlara da yaşat hem para da kazanıcan”, Ya da “sen özelsin kendin gibi özelleri etrafında topla ama dediğimi yapmalısın”  gibi kandırmacalarla kullanıp diğer insanlara ulaşırlar ! Tabii sorup sorgulamayan hooop diye atlayanlar da direkt karanlık ağızlarına düşer !!!!

Bir de spiritüel denilen insanlar içinde bir halusülasyon otu gibi bir şey çıkmış ortaya. (Bu tarz insanları kendilerine çekebilmek için ismini spiritüel koymuşlar. Bildiğimiz uyuşturucu !!! )  Göya bunu Kızılderililer kullanıyormuş oralardan getiriliyormuş. Bunu içen ruhsal çıkış yapıyormuş !  Üstelik bunu satanlarda “Göya Spiritüel bilmem ne uzmanı, şamanı şusu busu imiş !!! “  Arkadaşlar DİKKATTTT !!! Acaip oyunlar dönüyor ! Bunlar YALANNNN !!! İçlerinde içenler ve hem beyin fonksiyonlarında hem de ruhsal travma anlamında çok acaip olaylar yaşayan ve ruh sağlığına zarar veren bir sürü insan var !! (Benim danışanlarım içinde de var. Kimliklerini saklamazlar ve herkesin en yüksek hayrına açıkca yazarak herkesi uyarırlarsa gerçekten çok sevinirim) Şamanlar ruhsal çıkışlarını nasıl istiyorsa yapsın bize ne !!! Onlar rehberlerine hayvan ismi koyuyor biz Işık varlık diyoruz. Ayrıca ne içtiklerini en iyi onlar bilir herkesin inancı yolu farklı ! Hem zaten artık (2012 yılı itibariyle) böyle şeylere gerek yok ki !!! Eski öğretiler çöktü sadece kendinize güvenin her şey BEN ‘de saklı diye boşuna mı diyoruz ?! Biz kendi bilincimizle bir şey içmeden de artık ruhsal çıkış yapacağımızı biliyoruz !!! Ben şimdiye kadar pek çok ruhsal deneyim yaşadım ve yaşamaya da devam ediyorum üstelik hiçbir şey kullanmadan !!! 

Lütfen Beyninizi ve Ruhunuzu uyuşturan her şeyden uzak durun ! Bu işler ağrı kesicilerle başlar, otlara döner sonra arkası eroin,kokain vs. derken kesilmez ve sonu karanlık dipsiz Uçurum ! (Buna depresyon ilaçları da dahil) Bu gibi insanlara itibar etmeyin ! Geçici mutluluklar yerine kendinizle yüzleşin ve kalıcı sağlıklı Aydınlık, Huzur dolu mutluluklar için "yine" kendinizle yüzleşin, Gücünüzü fark edin ve Kimsenin kuklası olmayın ! Sorunlarınıza çözüm odaklı yaklaşın, Cesur olun, Harekete geçin, Çaresiz ve zavallı yaşamak yerine hayatınız için mücadele edin ! Siz niyetinizi yapın bakın nasıl güzel yollar size açılıyor ! İşte Gücünüzü kendinizi farkederek yine kendinizin yarattığı mucizeler bakın nasıl sıraya giriyor !  
Size tüm bu tuhaflıkları normalmiş gibi gösteren insanları da uyarın ve duruma göre de hayatınızdan temizleyin !  Yoksa Felaketiniz olacaklar !

Ayrıca çocuklarınıza dikkat edin. Ne içiyor ne kullanıyor ? Kiminle ne yapıyor ? Lütfen takip edin ! Bu karanlık piyonların ilk hedefi çocuklar ! Çünkü onların hepsinin IŞIK ve çok yüksek bilince sahip olduklarını bildikleri için Geleceğimiz ve Dünya’yı emanet ederek gideceğimiz bu Işıl Işıl çocukları karartmak ve onları ele geçirmek istiyorlar. Çünkü onları ele geçirmek Dünyayı ele geçirmek demek ! Stratejik ve sinsi planlar !! 

O yüzden lütfen çocuklarınızı da kendinizi de koruyun. Kendinize macera aramayın. Çok maceraya ve adrenaline ihtiyacınız varsa bir Dağcılık kursuna falan yazılın yeni bir şey öğrenmeye çalışın o size hem güç, hem enerji, hem keyif hem de ihtiyacınız olan adrenalini verir.

Velhasıl bu konuyla ilgili yine naçizane dokundum. 

İsteyen istediğini yapabilir herkes kendinden sorumlu ve herkes kendi ruhsal yükselişini kendi özgür iradesi ve seçimleriyle yapacak.  Aklını kullanan Dünya boyutuna ve seçtiği hayat görevine en bilinçli en sağlıklı ve farkında öğrenerek ve öğreterek , okuyarak, araştırarak devam eder. Herkes öncelikle Kendine Tutunmayı kendine güvenmeyi ve her şeyin BEN ile başlayıp BEN’de bittiğini bilmeli..

Her seçim ise tekamül yolunda bir kader olarak bize geri dönecek. Bu Tekamül yolunu ve Dünya’ya yaptığımız Ruhsal yolculukları uzatıp uzatmamak da bize bağlı..

Akıl – Mantık – Kalp üçgeninde kalarak Hayatı DENGE’de , Sorgulayarak, Araştırarak en önemlisi de Yüzleşerek ve geçmişi serbest bırakıp Işıl Işıl Yüzünüzü , Işıl Işıl Geleceğe çevirerek yaşamanızı ve kendi Muhteşem varlığınızı fark etmenizi diliyorum.

Hepimizin ve Bütünün en yüksek Hayrına Işık ve Sevgi OLsun..

Ve de öyle OLdu çok şükür..

Alev Cedimağar



18 Şubat 2018 Pazar

Rezil Oluruz ! duygusu mu daha önemli yoksa Çocuğun mu ???


Ben 8-9 yaşlarımdayken bir gün annem beni yanına çağırdı. Kimbilir ne duydu veya ne gördüyse bilmiyorum sonra da konuşmadık fakat bana gayet ciddi bir ses tonu ve yüz ifadesi ile,

“Bak kızım benim ve Baban haricinde kimsenin kucağına oturma, kendini öyle dokunturtarak sevdirme. Sadece benim dokunabileceğim yerlerine (gösterdi) başka birinin dokunmasına asla izin verme ! Bağır, Beni ya da Babanı hemen çağır sakın susma ! " Seni seven saçını okşar, yanaklarını sıkar en fazla yanaklarından öper ! Fazlası yok ! tamam mı ?” dedi. 

“Tamam” dedim..

“Peki amcaların dayıların falan da mı kucağına oturmayayım ? 

“Hayır onlar da yok ! Benim ve Babanın dışında kimse yok !”

“Tamam” dedim.

Zaten öyle kucaktan kucağa gezen huylarım da yoktu. Yani benim için çok fark etmedi..
Sonra bir durdu..

“Erkek 7’de de erkektir 70’de de. Öyle amcaydı , dedeydi falan belli olmaz bu işler” gibi bir şeyler söyledi.. nitekim bu cümleyi bir şey olduğu zaman hep tekrarlardı.

Tabii o zamanlar sadece Anne sözü dinliyordum yani neyin ne olduğunu bilmiyordum. Bir de babaların da böyle şeyler yaptığını bilmiyordum.. En büyük şokum bunu öğrenmek olmuştu. Çünkü BABA demek şefkat demek, Can parçan demek, Güven demek, Sevgi demek, Babacığım diye sarılmak, Gece başında “kızım iyimisin” diye soran tüm sevgisiyle ve  ruhunda hissettiği kendi canının hasta olmasından dolayı acıyla seni yanaklarından öpen ATA demek, yani her şey demek… Ah canım Babacığım sen ne güzel bir babaydın Işıklarda Işıl Işıl Yaşa... 

Yıllar geçtikçe ve çevremi gözlemledikçe ya da arkadaşlarımın “gizli sırlarını” dinledikçe Annemin ne demek istediğini daha iyi anladım..

Hatta 10 sene önce falan bir gün sahilde bank’da kahvemi gazetemi almış otururken yanıma 60-70 yaşlarında bir amca oturdu. Sürekli benimle sohbet etmek istiyordu ve bir türlü gazetemi okuyamıyordum. Anlattığı şey de “Karım memlekette ben evde yalnız kalıyorum çocuklar evli” gibi şeyler derken bu “amca” sağ koluma dokunup yüzüme anlamlı anlamlı bakıp  okşar gibi bir hareket yapınca nevrim dönmüştü.

“Bak Amca buraya gazetemi okuyup kahvemi içmeye geldim sohbete değil ! İlla da konuşmak istiyorsan dokunmadan konuş ben hiç hoşlanmam öyle şeylerden” dedim.
O da bana “Aaa kızım ben senin baban yaşındayım olurmu öyle şey” falan diyerek "Klasik" laflarla  kekelemeye başladı.

“Babam yaşında olabilirsin Babam değilsin ! Bir daha dokunursan o elini kırar seni de denize fırlatırım ! “ dedim

Baktı yüzüme ne diyeceğini şaşırdı mır mır bir şeyler söylenerek fakat “korkudan” sesini de yükseltmeden hemen kalktı gitti..

Velhasıl Çocuklarınıza kendini korumayı ve daima CESUR ve GÜÇLÜ Olmayı öğretirseniz yaşayarak gözlemleyerek , kimin kendisine nasıl yaklaştığını daha iyi anlama fırsatı bulur ve temkinli olur. Yani her şey Ailede bitiyor.

Tabii bu akla “Aileye de mi güvenmeyeceğiz, Amca, Dayı şu bu da mı olmasın herkesden şüphe mi edeceğiz ?” şeklinde rahatsız eden bir soru getirebilir. Elbette hayır lakin zaten şerefli, karakterli adam gibi adam olanlar ne yapacağını bilir umrunda bile olmaz hatta üstüne bile alınmaz. Çünkü sonuçta çocuğu gayet temiz saf duygularla seviyordur. Onun kucağına oturmasının oturmamasının bir anlamı yoktur. Bunu her şekilde belli eder. Diğerleri de “yakalanma” korkusuyla zaten atak yapamaz.  Önemli olan bu maskeli karanlık yüzlere fırsat vermemek ve gördüğümüzde de deşifre etmek ! Bırakın tüm aileye rezil olsun ! Gerekirse aile birbirine girsin ! bu da bir sınav ! İşte o zaman kim ak kim kara belli olur herkes etrafını temizler. O yüzden her şerrin bir hayrı mutlaka vardır. Siz yeter ki daima CESUR OLun ! Bu insanlar Korkudan beslenir. İnsanların en zayıf duygusu olan “Elalem ne der ? Rezil olmayalım ?” ile kuvvetlenir ! Buna fırsat vermeyin lütfen !

Bu güne kadar yüzlerce danışanım oldu. Oran olarak bakarsak yaklaşık %95 kadın %5 erkek diyebilirim. Kadın danışanlarımın içinde ise en az %50’sinde aile içi cinsel istismar durumları var ! Erkek danışanlarımda ise %2 gibi bir kısım küçükken cinsel istismara uğramış. Özellikle bir erkek danışanımın hikayesi çok acıydı. 6-7 yaşlarında dayısı çağırıyor arkadaşlarıyla birlikte bir oyun oynayacaklarını söylüyor ve hep birlikte çok “acı” bir oyun oynuyorlar !!!

Bir kadın danışanım da son derece bilinçli bir şekilde çocukluğu boyunca yaşadığı bu tacizi daha sonra öğretmen olarak öğrencilerini dikkatle inceleyip onları korumakla geçirmiş. Ve deneyimini 30 yıllık öğretmenlik hayatında 7 öğrenciyi tacizden kurtararak ve ailelerini şikayet ederek herkesin en yüksek hayrına kullanmış ! Ağlayıp sızlamamış ! Bunu başkası yaşamasın diye var gücüyle çalışmış ve şu an yine böyle bir dernekte kadın ve çocuk istismarları ile ilgili bilgilendirme görevinde çalışıyor ! Yani yaşadığı şeyi kendinde dönüştürerek Herkesin en yüksek Hayrına sunmuş.. Yani karmik düğümünü çok bilinçli bir şekilde çözmüş…

Yaşadığımız her şey bir tekamül sonucu. Yalnız bu demek değil ki, Bu benim kaderim çeker giderim ! ASLA DEĞİL ! Her yaşanılan hayat çevresine topluma bir mesaj vererek aydınlatıp bilinçlendirerek öğretmek üzerine kurulu derslerdir. Elbette kişinin kendi karmik bağlantısı ve alması gereken ders nedir ve hayatına nasıl hizmet ediyor herkesin farklı. Bu da kişinin kendi kişisel sınavı ! Lakin bu kişisel sınavların toplumsal olarak bizi uyarması ve harekete geçirmesi çok önemli !

Lütfen çocuklarınızı uyarın !
Lütfen çocuklarınızı eğitin !
Lütfen “Elalem ne der ?” , “Ay rezil oluruz” duygularını bırakın ! Bunlar sizi aşağıya çeken ve bu karanlık insanları da yukarı çıkarıp güçlendiren en karanlık düşünceler ! Hem siz niye rezil oluyorsunuz ki ? Onu rezil edin ! Hukuki haklarınızı arayın ! Yasal yaptırımlar yoksa ya da yeterli değilse verin gazeteye medayaya herkese ibret OLsun ! Yarattığı sınava en büyük sınav olun ! Kimbilir belki de kendi tekamül yolculuğunda vicdan adına, sevgi adına onda bir düğüm çözmesini sağlayacaksınız ! Olur olmaz bilemeyiz herkes kendinden sorumlu !

O yüzden herkes kendi sorumluluğunu alarak  Yapması gerekeni CESURCA yapmalı..
Bu sadece kadın ve çocuk istismarları için değil, Toplumun Ahlakını, yaşam standartlarını, Geleneksel değerlerini,  aşağıya çeken her şey için olmalı..

Bu sene CİNSELLİK ile ilgili sınavlarımız olacak demiştim. İşte bu da o sınavlardan biri..
Hakkaniyetli olmak işimize geleni değil, tüm çığlıkları duymak ve müdahale etmektir !
Hepimize CESUR, GÜÇLÜ , VİCDANLI, IŞIK , ADİL ve SEVGİ Dolu bir yaşam OLsun..

Ve de öyle OLdu çok şükür.

Alev Cedimağar
Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi


ÇOCUKLAR VE TÜM ÇIĞLIKLAR İÇİN SUSMA !!

Gerçekten Hakkaniyetli OLmak işimize gelene değil İçinde Çığlık OLan HERŞEYE DUR diye bilmektir !
Bugün Sustuklarını İlahi Sistem Yarın sana Yara OLarak gönderir !
Ya Savaşacak ya da başına geldiğinde bu kez Sen susacak veya sana da herkesin sustuğunu  yaşayacaksın !
Bu Dünya'yı IŞIK ÇOCUKLARA bırakıp Işıl Işıl gitmek istiyorsak O zaman arkamızda IŞIK SAÇAN mutlu Çocuklar bırakmalıyız !
Onların Işığını söndürmelerine izin vermiyoruz !
Herkesin bu Dünya'da elbette bir rolü var ve Biz de kendi rolümüzü Aydınlatarak oynamalıyız !
Sınav yaratana En büyük Sınav OLuruz !

Alev Cedimağar


14 Şubat 2018 Çarşamba

Bugün 14 Şubat ;)

Bence Sevginin Günü OLmaz bence hiç bir şeyin günü OLmaz. 
Bu yüzden Tüm bu özel Günlü kutlamalara hep Ticari bakmışımdır. 
Gerçi düşününce Ticaret'in de böyle para akışlarına ihtiyacı var ki hayat dönsün insanlar yaşamlarını karşılıklı olarak ikame ettirsin. mesela çiçekçi gül satsın, kazandığı para ile gitsin Ekmek alsın, Fırıncı gitsin kendi ihtiyaçlarını karşılasın vs. gibi..O yüzden kim ne istiyorsa kendini nasıl ifade etmek istiyorsa etsin. Önemli olan yaptığı hareket ve eylemden mutlu olması ve mutlu etmesidir 
Sonuçta Seven ve Sevilen için Her AN kutsaldır 
Lakin bugünü kutlayan kutlamak isteyen herkesin HER GÜNÜ Sevgililer Günü OLsun. 

Önce kendisini seven ve kendinden yayılan sevgiyi Bütüne yansıtan ve BİR OLabilen HERKESE AŞK OLsun.. Şimdi ve sonsuza dek.. 
Alev Cedimağar

10 Şubat 2018 Cumartesi

Nur topu gibi bir YOUTUBE kanalım OLduuu :))))


Nur topu gibi bir youtube kanalım oldu )))))
Şimdilik 4 tane videom var. Zamanla aklımda olan ilginç video eklemeleri yapacağım  Abone olup 
Takip etmek isterseniz beklerim

 https://www.youtube.com/channel/UCARqfvSJDa1c_Nf36EQbcOw    









8 Şubat 2018 Perşembe

Başkasının adına düşünmeyin, Konuşun kendinizi ifade edin ;)

İnsanların ve zaman zaman hepimizin yaptığı en büyük karmik düğümlerden biri başkasının adına düşünmektir..
Yani
-" Rahatsız etmemek için aramadım"
(sen onun adına niye düşünüyorsun ? Ara bakalım eğer müsait değilse zaten söyler ve zaten sen bu cevaba da hazır arıyorsun. Ya müsaitse ? ya konuşursa ? niye kendini geriyorsun ?)
- "Bence yemez, bence istemez ! "
(sen bir sor önce bakalım ne diyecek ? belki önceden öyleydi fakat bir anda cazip geldi fikri değişti ? Bilemezsin ki ! kendini ifade etmen ve sorman gerek ! )
- "Ay o aksidir hayatta yapmaz"
(işte zaten "aksi" diyerek ona bir negatif çengel attın ve var olan durumunu daha da kuvvetlendirdin ! Yani Sen yaptın ! Önce güzel bir düşünce gönder ve sonra kendini güzel ifade et . Mesela "Böyle düşünüyorum, böyle olsa iyi olur eğer senin içinde uygunsa" Mesela bu cümle iki kişi arasındaki enerjiyi rahatlatır ve sizin bu olumlu yaklaşımınızla itiraz edeceği varsa bile en azından bir düşünür. Bu arada itiraz da ediyorsa kendi sorunu kişisel algılamayın. Eğer aklınıza , mantığınıza ve ruhunuza yatıyorsa Kendi doğrularınızı izleyin ;) )
- Ay o hep anasının sözünü dinler şimdi ona sormadan adım atmaz !
(Olabilir. Herkesin huyu suyu farklı. Hepimiz dinliyoruz. O zaman böyle kişilerle konuşurken, "böyle bir durum var. Senin aklına yatıyormu? Sence uygun mu ? Karar verirsen gerisi kolay merak etme hallederiz" gibi bir düşünce bu kararsız ve özgüveni düşük kişileri rahatlatır. Tabii sonrasında bu yaklaşımınızla kendi kararlarını da almayı öğrenir ;) )
-Acaba beni seviyormu ? Bana hiç çiçek almadı galiba sevmiyor!
(Sevgi çiçek böcekle belli olmaz. Bazı insanlar bu adeti bilmez çünkü ailesinden de görmemiştir. babası annesine hiç çiçek almamıştır ama ona sevgisini eve erzak getirerek, onu arada bir yemeğe götürerek vs. göstermiştir o da böyle öğrenmiş. Şu durumda sevginin göstergesi kişiye göre değişir. Lakin böyle bir beklentiniz varsa, sizin için önemliyse o zaman yine kendinizi ifade edin ve söyleyin. "Bana çiçek alsan , şunu yapsan o kadar mutlu olurum ki, çok hoşuma gidiyor böyle şeyler" deyin ve hemen yapsın diye beklemeyin çünkü karşınızdaki kişi bu yeni durumu anlamaya , öğrenmeye ve sonra yavaş yavaş uygulamaya başlayacaktır ;) )
Ayrıca başkasının adına negatif ürettiğiniz varsayımda bulunduğunuz her cümlenin de üzerinize yani eterik enerji alanınıza yapıştığını ve sizi de etkilediğini unutmayın ;)

Velhasıl aniden içimden yazasım geldi vardır bir hayrı ;)

Alev Cedimağar