16 Nisan 2019 Salı

Dengeleyen ARA Cümleler ve Öğreten ANA Dersler..

Bir insanın gerçekten seviyormu yoksa sevmiyor da için için kötü niyet mi taşıyor ? senin başarılarından ya da yaptığın herhangi bir şeyden mutlu oluyormu? diye anlamak aslında çok kolaydır.. 

Çünkü Seven insan üzmez, üzüyorsa senin kendini kötü hissedeceğini bile bile bazı hareketler veya konuşmalar yapıyorsa oraya bir ünlem koyup düşünmek gerekir.
Sosyal ortamların içinde bazen öyle anlar vardır ki, arkadaşım dediğiniz, kişi içinde biriktirdiği kıskançlığı, kini, düşmanlığı saklayamaz ve bir şekilde sizi bile bile zor durumda bırakarak, üzerek, rencide ederek vs. belli eder.
Aslında hepimiz zaman zaman tüm bunların farkında oluruz sadece kelimelere dökemeyiz ya da kabul etmek istemeyip görmemezlikten geliriz. (ve yine önümüze çıkar)  Lakin yüksek benliğimiz (hislerimiz) almamız gereken mesajı bize yaşadığımız duyguyu irdelememiz için işaret verir. Bu işaretler o kişiyle ya da kişilerle daha fazla vakit kaybetmemiz için bizi hızlandıran ve “dersimi aldım anladım fark ettim” dedirten derslerden ibarettir.
Mesela bazen yaşanan olayı birisine anlatırken “Filancanın söylediği bu lafa canım sıkıldı” dersiniz. Karşınızdaki sorar niye bu lafda yok ki bir şey ? Fakat siz tarif edemeseniz de o lafın aslında iyi niyetli olmadığını, kötü bir niyet olduğunu bilirsiniz lakin anlatmak zordur. Sadece BİLİRSİNİZ.

Bir gün sahile indiğimde yürürken oradaki cafe’lerin birinde ressam bir arkadaşımı gördüm. Hemen yanına gittim oturdum. Bir arkadaşını beklediğini söyledi. 
“Tamam ben de arkadaşın gelene kadar sana eşlik edeyim sonra zaten benim de işim var gitmem lazım” dedim. 
Bu arada biz sohbet etmeye başladık ve bu tesadüften (!) acaip mutlu olduk. 
Derken beklenen arkadaş geldi yanımıza oturdu. Ben de hemen o geldi ben kalkmış olmayayım diye birazcık daha oturmaya karar verdim. 
O arkadaşı yanımıza geldiğinde zaten konuştuğumuz konu açacağı yeni sergi ve galeri arayışı falandı. Tam konunun üzerine gelince arkadaşı da hemen konuya girdi. Yalnız dikkatimi çekti. Sürekli çok harika çok başarılı bir ressam arkadaşı olduğunu, sergilerini falan anlatıyor. Ben de bekliyorum ki lafın sonu “Seni onunla tanıştırayım birbirinize faydalı olursunuz hem senin galeri arayışına da yardımcı olabilir ” şeklinde gelecek diye. 
Ya da “senin kadar başarılı” ya da “Sen de onun kadar başarılı olacaksın bir gün harika tablolar yapıyorsun. O da senin geçtiğin yollardan geçti” tarzı dengeleyici gönül alıcı bir cümle halen bekliyorum. 
Fakat beklediğim “sevgi dolu ara cümleler” gelmiyor aksine  onun ressam arkadaşı tüm sohbeti iyice kapladı ! 
Allah Allah bir canım sıkıldı. Sonra kadına bakış açımı değiştirdim ve enerji alanına odaklandım. Kadın gri siyah bir enerji alanında içinde ! yani kadın kıskançlık, öfke gibi olumsuz düşüncelerinden dolayı benim arkadaşı kasıtlı moral olarak aşağıya indirmeye çalışıyor ve üstüne gidiyor ! Hiç mi hiç iyi niyetli değil ! niye öyle yapıyor ? çünkü onun moralini bozup kendisini değersiz hissetmesi için uğraşıyor.
Neyse,
Bu yanımıza gelen arkadaş bu şekilde devam ettikçe baktım benim arkadaş biraz bozulmaya ve üzülmeye başladı. Onun da enerji akışları zayıflamaya başladı.
Sonra arkadaşı şu meşhur ressam arkadaşı ile ilgili tüm içini döktükten sonra (!) konuyu bana getirdi 
“ Siz ne iş yapıyorsunuz?” diye sordu.
Ben şöyle bir baktım ve zaten acaip sıkılmışım cevap vermeye bile luzum görmeden hemen ayağa kalkıp,
“Arkadaşlar benim artık gitmem lazım çok işim var. Sizinle de tanıştığıma çok memnun oldum. Bu arada biraz önce arkadaşınızı çok güzel anlattınız. Aynı şekilde Sema da çok başarılı bir ressam ! Ayrıca madem arkadaşınız her işi harika beceriyor o zaman Sema ile tanıştırabilirsiniz. Onları tanıştırmanız eminim bir şekilde  ikisi için de çok verimli olacaktır.” diyerek elimi tokalaşmak için uzattım. Kadın bir şaşırdı tabii falan lakin benden böyle bir çıkış beklemediği çok belliydi. Sema ile tokalaşırken gözleriyle de bana teşekkür ettiğini fark ettim.
“Yolun açık olsun arkadaşım seni seviyorum her zaman iyi insanlarla (!) karşılaşmanı diliyorum” diyerek vedalaştım ve ayrıldım..
Lakin bu olay beni tekrar düşündürdü ve kendi yaşadıklarımı hatırlattı.. .
Arkadaş diye içimize aldığımız insanlar bazen gerçekten arkadaş olmuyor. Ya da oluyor lakin siz aciz durumda olduğunuz sürece.. Bakın bu çok önemli bir detay ! Çünkü  mutlu, zengin, başarılı vs olduktan sonra içlerinden düşman olanları bir şekilde gördüğümüzde bir şaşırma sonra da bir temizlik sürecine geçiliyor   
Kendimle ilgili deneyimlerde tabii ki herkes gibi ben de ilk başta çok üzülüyordum. İçleniyordum. Ağlıyordum uykum kaçıyordu vs. Sonrasında kendimi hırpalamak yerine objektif olarak sorgulamayı öğrendim.
O beni neden üzdü ? çünkü beni üzmek istedi. Öyleyse beni gerçekten sevmiyor sevse içinden gelmezdi kalbi ruhu izin vermezdi.
Peki ben niye üzüldüm ? Demek ki takdire onaylanmaya ihtiyacım var . Demek ki o konuda kendime güvenmiyormuşum. Demek ki kendimden emin değilmişim..
Hımmm peki o zaman karşımdaki kişiyi düzeltemem lakin kendim de fark ettiğim durumları düzeltebilirim. O zaman bunu anlamam için ben bu "üzücü" dediğim durumları yaşadım.
Peki ben bu insanı bu kadar severken onun arkadaşlığı gerçek mi ? hayır değilmiş. O zaman onunla arama mesafe koyma zamanı gelmiş. Çünkü ben mutlu olduğum ve beni mutlu eden insanlarla birlikte olmayı seviyorum. (yaşam enerjimi yükselten insanlar) En azından özel hayatımda tercihim benim kontrolümde ve böyle olmalı. 

Sonra ki zamanlarda ise böyle durumlar yaşadığımda gayet kendimden emin ve “gerçekten” umursamaz olmayı öğrendim. Aslında kendiliğinden oldu. ;) 

Mesela benim yaptığım bir şeyi taktir etmek yerine aynı şeyi,  yapan birini sürekli anlatıyorsa gayet umursamaz bir şekilde “ Aaaa aşk olsun ya benim için şimdiye kadar bir tek güzel kelime söylemedin ona methiyeler dizdin .Anlaşılan sen beni sevmiyorsun sever gibi yapıyorsun anladım bak vallahi  çok alındım şimdi haberin olsun” şeklinde tamamen dalga geçerek gülerek kendimi de ifade etmeye başladım :)) tabii içimden de “anladım ben senin derdini iyi oldu bunu yaptığın gözüm açıldı. Kiminle yürüyeceğimi öğrendim sağol” şeklinde düşünür ve bunu fark edip gördüğüm için de kendimi tebrik etmeye başladım. Dolayısıyla ne söylediği de hiç umrumda olmamaya başladı. Hatta eğlenmeye bile başladım :))) 

Velhasıl arkadaşlar, 

Farkındalık, fark edebilmek, hislerinize , gözlemlerinize güvenmek akıl ve mantıkla düşünmek ile artar. 

Bazen de bir insan hakkında hiç bir şey bilmeyiz veya tanımayız lakin bize görüntüsü (fotosu) hiç olumlu bir duygu vermez. Böyle durumlarda “Ya ben mi fesatlık yapıyorum şimdi neyini gördüm ki birden hoşlanmadığımı hissettim” gibi kendimizle çatışmalarımız olur. Oysa ki hisler her zaman doğrudur. Tabii önyargı yoksa bunu iyi tahlil etmeniz gerek. Mesela o çok güzel o çok sempatik o çok dikkat çekiyor diye kıskanmış da olabilirsiniz. O yüzden o hissin nereden kaynaklandığını çok iyi anlamanız gerek. 

Bazı insanlar yaydıkları negatif enerji ile direkt sizin enerji alanınıza çarpar. O yüzden anlam veremediğiniz şekilde içinizden uzak durmak, hoşlanmamak gibi duygular geçebilir. (buna halk arasında elektriğim tutmadı denir)  Böyle durumlarda da kendinize yanılma payı verin ve mesafeli bir şekilde izlemede kalın diyorum naçizane.. 

Evet şimdi neymiş ? 

İyi niyetli insanlar kırmaz, incitmez, hassas ve empatik düşünür. Dengededir ve daima da dengeleri korur 
 
Bu tarz olaylar her olayda olduğu gibi yine iki taraflı sınavdır. Bir taraf niyetinden sorumludur ve nasıl yansıtıyorsa onu yaşayacaktır. Nitekim genelde de mutsuz olurlar ve hep şikayetleri vardır. Zaten bu hazımsızlık, kıskançlık, diğer kişiyi üzmek veya kendini kötü hissetmesini sağlamak ona nasıl bir haz veriyorsa, hayat da aynı haz ile ona geri dönecektir ;) 
Karşı taraf da için ise, özgüven, güçlü ve kendinden emin dik duruşun sınavıdır. Eğer onun taktirine muhtaç hissediyor ve güzel bir şey duymadı diye üzülüyorsa o zaman kendine daha fazla güvenmeyi öğrenmesi gerekiyordur. Ayrıca bunun neden yaşandığını sorgulayıp analiz etmeyi de öğrenmelidir. 
Hayatımıza giren çıkan herkesin bir görevi vardır. Herkes birbirine karşılıklı olarak öğretir ve öğrenir. Yani bize BEN OLmayı öğreten herkese şükürler OLsun. 

Bu Dünya denilen okulda herkes kendinden sorumludur. 
Her ruh çıkışını kendi bilinç düzeyine ve kendi çabasına bağlı olarak yapar ya da yapamaz..
Her yükselen ruh ise BİZ'i oluşturur ve BİR'e doğru keyifli Işıl Işıl bir yolculuk başlar.. 

Bütünün en yüksek hayrına ŞİFA ve IŞIK OLması niyetiyle ve Tüm Sevgimle..
Ve de öyle OLdu çok şükür.. 

Alev Cedimağar




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.