16 Ekim 2014 Perşembe

Her Kadın birer TANRIÇA'dır..

KADINLARDAKİ TANRIÇA ETKİLERİ
  
DİŞİL ANLAYIŞIN kadınların bilincindeki dikkat çekici uyanışına tüm dünya genelinde tanıklık ediyoruz ve bu uyanış Batılılaşmış ülkelerde çok daha yoğun olarak gözlemleniyor. Çoğu erkek bundan korkarak göz ardı ediyor, diğerleri ise bu uyanış karşısında zorlanıyor, bunu bir nevi meydan okuma olarak algılıyor. Ataerkil toplum anlayışına yönelik olarak tam bir antitez görünümü teşkil ettiğinden dolayı radikal yorumcular bu uyanışı mecazi olarak “Tanrıça’nın geri dönüşü” olarak adlandırıyorlar.

Kadın bilincindeki bu hareketlenme ve erkeklerde meydana getirdiği karşı tepki hayatımızı ve düşünce kalıplarımızı yavaş yavaş da olsa geri dönülemez bir şekilde her yönden değiştirmeye başlıyor. Kendimize, değerlerimize, siyasi anlayışımıza, karşı cinsle olan ilişkilerimize ve evrendeki yerimize yönelik kabullendiğimiz her şey bu uyanış karşısında zorlanıyor.
Dişil unsura yönelik bu yeniden uyanışın kökenleri nelerdir acaba? Böyle büyük bir bilinç değişimi nasıl başlamıştır? Çoğunlukla siyasi nitelikli midir?

Şüphesiz, feminizm hareketi bu büyük değişimin çağımızdaki en önemli kaynaklarından biridir. Ancak kadınların büyük çoğunluğu politik ve entelektüel anlamda çoğu feminist kadar donanımlı değildir. Feminist bakış açısı sadece çok küçük ama yine de önemli orandaki bir kadın kitlesi adına genel olarak konuşmaktadır. Çalışan ya da çalışmayan kadınların çoğunluğu esas rolleri itibarıyla en çok eş, sevgili ya da anne olarak kendilerini tam hissetmektedirler.
Öte yandan kadınların büyük önem taşıyan bir başka kesiti daha vardır. Bu kadınlar çoğunlukla yalnız yaşayan ve pek de tanınır olmayan şairler, ressamlar ve müzisyenlerdir; arka planda ise şifacı, terapist, herkesin danıştığı bilge ve mistik kadınlar olarak da sessizce hayatlarını sürdürmektedirler. Bu büyük değişiminin homurtularını onlar da işitmektedir ve sesleri feminist kız kardeşleri denli gür olmasa da katkıları muazzam önemdedir. Tanrıça Etkisi tüm bu kadınları içermektedir.

Tanrıça Nedir?
TANRIÇA tabiri ile hem kendi içimizde hem de çevremizdeki kadınlar dahilinde fark ettiğimiz karmaşık bir dişil karakterin psikolojik tarifini kastediyoruz; bu tarif kültürümüz çerçevesinde rastladığımız imaj ve simgeleri de kapsıyor. Örneğin, şehirlerde gördüğümüz son derece şık giyimli, zeki ve genç bir kariyer kadını Athena kadını dediğimiz tanrıça tipinin canlı, somut halini teşkil ediyor; Athena ismi ise Antik Yunan’da Atina şehrine hükmeden tanrıçadan gelmekte. Günümüzde son derece geçerli ve popüler olduğu için magazin dergileri, sinema filmleri ve romanlar bir model olarak tekrar tekrar onu öne sürüyorlar.

Öte yandan Athena gibi bir tanrıça tipi medya modeli ya da klişeden çok daha fazlası aslında. Athena oldukça karmaşık ve gelişmiş bir bilinç halini de temsil ediyor; bu bilinç hali ise bu tipteki kadınların duygu dünyalarıyla, düşünce ve davranış şekilleriyle ilgili her şeyi karakterize ediyor. Athena kadınının en belirgin özellikleri çalışkan, başarı odaklı, bağımsız ve entelektüel olmaları. Eğitime değer veriyorlar, yüksek bir siyasi ve sosyal farkındalıkları var, genellikle de kariyerleri eşlerinden ve çocuklarından önce geliyor.

Öyleyse tanrıça mitolojik bir hikaye ya da destan metninde dişil arşetipin alabileceği formlar şeklinde nitelenebilir.  
Tanrıça Athena Homeros’un İlyada Destanı’nda yer aldığı şekliyle genç, savaşçı kahramanların koruyucusu ve refakatçisidir fakat bu tanrıçanın  yüksek bir medeniyet seviyesindeki insanlar dahilinde yükseliş gösteren oldukça karmaşık, dişil bir enerji dinamiğini imgesi dahilinde bir araya toplamaktadır. Bu anlamda, Athena’nın günümüzde de hayattadır.  Günümüz toplumundaki pek çok kadının ortak davranışlarına, tavırlarına, görüş ve ideallerine ilham verdiğini, bilgi kaynağı teşkil ettiğini gördüğümüz psişik enerji alanını bir tanrıça olarak enkarne etmektedir.  

Temel Tanrıça Tipleri 
MODERN KADININ ve günümüz toplumunun yaşamında azami etkinlikte yer aldığını gözlemlediğimiz altı temel Yunan tanrıçasını seçtik. Bu altı tipin temel özellikleri ise şöyle özetlenebilir:

 Athena Kadını: Bilgelik ve uygarlık tanrıçası tarafından yönetilir; başarı, kariyer, eğitim, entelektüel kültür, sosyal adalet ve siyasetle ilgilidir.

 Afrodit Kadını: Aşk tanrıçası tarafından yönetilir; temel ilgi alanları ilişkiler, cinsellik, aşk, ilgi çekici olmak, romantizm, güzellik ve sanatsal ilhamdır.

 Persefon Kadını: Ahiret tanrıçası tarafından yönetilir; medyomluğa yatkındır; ruh dünyaya, okült kavram ve bilgilere; sezgisel, düşsel ve mistik deneyimlere, ölümle alakalı konularla ilgilidir.

Artemis Kadını: Vahşi doğa tanrıçası tarafından yönetilir; pratik ve atletiktir. Macerayı, fiziksel kültürü, yalnızlığı, doğada bulunmayı ve açık havayı, hayvanları sever. Çevrenin korunması, alternatif yaşam biçimleri ve kadınların oluşturduğu gruplarla ilgilidir.

 Demeter Kadını: Ekin tanrıçası tarafından yönetilir; verimliliği, beslemeyi ve çocukları seven, annelik meziyetlerine sahip bir kadındır. Çocuk sahibi olmanın, doğurganlığın, kadına özgü döngülerin tüm yönleriyle ilgilidir.

 Hera Kadını: Gökyüzü kraliçesi tarafından yönetilir. Evlilikle, erkeklerle olan birlikteliklerle, ayrıca kadının lider ve kural koyucu olduğu her yerde güçle ilgili meselelerle ilgilidir.

 Özellikle vurgulamak istediğim şey her kadının davranışlarının ve psikolojik tarzının temelinde bu tanrıçalardan sadece birinin değil, birkaçının çeşitli kombinasyonlar oluşturarak bulunduğudur.  Her kadın tüm tanrıça tiplerinin komplike bir karmasıdır. Bu çerçevede kadının kendini daha iyi tanıması demek, esas itibarıyla hangi tanrıçaların etkisi altında olduğunu bilmesi, hayatının bazı aşamalarında ve dönüm noktalarında farklı tanrıçaların hangi etkilerde bulunduğunun farkında olması demektir.

Erkekler de tanrıça tiplerinin etkisine maruzdur. Kadın suretindeki bu etkileri genellikle kendilerine daha yabancı olarak deneyimleseler de bunlara karşı ya çekim hissetmekte ya da güçlü tepkiler duymaktadırlar. Psikolojik açıdan baktığımızda, erkeklerin tanrıçaları kendilerine çekici ya da itici gelen medyatik imajlarda olduğu gibi, çevrelerindeki kadınlara yansımış olarak da deneyimlediklerini söyleyebiliriz.
Erkeklerin kadınlarla olan tüm ilişkilerinin, bir veya daha fazla tanrıça enerjisiyle ve bu enerjilere özgü belirli arşetipsel kalıplarla şekillendiğine inanıyoruz. Bir erkek bilinçdışından hareketle bir kadında Demeter’i, diğeri ise ilişkilerini kontrolüne alması için Hera’yı arıyor olabilir pekala.

Her Kadın Birer TANRIÇA'dır.

Antik Yunanlar ve tüm antik kültürler bu enerjileri ruhsuz birer soyutlama olarak değil, ruhsal olarak canlı, yaşayan kuvvetler olarak idrak etmiş, psikolojik süreçlerimiz üzerinde daimi olarak çok kuvvetli tesirlerde bulunan güçler veya enerjiler şeklinde algılamışlardır. İnsana özgü davranış ve deneyimlerin farklı yönlerini aktive eden, şekillendiren spiritüel güçleri idrak ettiklerinde bu fenomenleri “tanrı ve tanrıçaların cebri” olarak nitelemişlerdir.  Tanrıçalar efsaneler dahilinde pek çok defa ve değişik şekillerde kişileştirilmiştir; ancak bunlar yine de herhangi bir kadının aşık olduğunda (Afrodit), bir ideale yönelik ilham duyduğunda (Athena) ya da kendisini tamamen annelik rolüne verdiğinde (Demeter) sergileyebileceği davranış ve hislerin tipik halleridir.

Hayatımızda bir tanrıça enerjisi ortaya çıktığı zaman yaptığımız her şeyin büyük değişimler içinde olduğunu görürüz; aniden çılgınca aşık olmuşuzdur, bir amaç yönünde tutkuyla seferberliğe koyulmuşuzdur ya da dünyaya gelecek bebeğimiz için hazırlıklara girişmişizdir  ya da ergenlik, evlilik veya vefat nedenli yas dönemleri gibi hayatımızdaki önemli değişim evrelerinde ortaya çıkmakta; hislerimizi, anlayış ve algılarımızı, eğilimlerimizi ve davranış şekillerimizi tamamen değiştirmektedirler.

Parçalanmış Tanrıçaların Şifalandırılması

KADINLAR OLARAK yapımıza hangi tanrıçanın hakim olduğunu, erkekler olarak ise hayatımızı en çok hangisinin etkilediğini net olarak anladığımızda bu sefer karşımıza daha zor bir iş çıkıyor. Bu durumda, içimizde zayıf kalmış, ihmal edilmiş ya da derinden yaralanmış hangi tanrıça varsa ona kulak vermemize, ilgi göstermemize ihtiyaç var.
Arkadaşlarla ya da tuttuğumuz günlük aracılığıyla kendimizle diyalog halinde olmak tanrıça yaralarının iyileştirilmesindeki ilk aşamadır. Eğer içimizdeki Athena’nın, yine içimizdeki Demeter’e karşı en azından yabancı bir tutum içinde olduğunu kabul etmesini sağlayamazsak kariyerimiz ve çocuklarımız arasında yaşadığımız ikilemi aşmak için ne umut kalır ki. Çatışma halindeki tanrıçaları, ruhumuz ya da arkadaş grubumuz dahilinde, birbiriyle bilinçli olarak etkileşime geçmeye bir kez teşvik edersek muazzam bir enerjiyi harekete geçirebiliriz. Bu enerji, tanrıçaları taşıdığımız o cansız, umutsuz ya da izole yerlerden onları dışarı çıkarabilir. Özeleştiri yapmak, pek çok şeyi yeniden değerlendirmek ve değişmek için çok güçlü fırsatlar yaratabilir.
İçimizde sadece tek bir tanrının gelişmesine izin vermek ve onunla yaşamak son derece kolaydır. Ancak bunu yaptığımızda tek taraflı ya da nevrotik bir hale geliyoruz. Dolayısıyla  “yıkıcılık ve ayrılıkçılığa” yakalanmış oluyoruz.   

Bir kadın hiç kariyer sahibi olmayarak ve çalışmayarak (Athena’yı dışlayarak), cinselliğine hiç söz hakkı vermeyerek (Afrodit’i göz ardı ederek) ya da içsel dünyasına hiç yönelmeyerek (Persefon) sadece ailesinin reisi konumuna sıkışıp kalabilir. Bu durum kırılgan, nevrotik bir davranış şekline ve tek taraflı bir tanrıçaya, yani Hera’nın yalnız bir şablonuna davetiye çıkarır. Aynı şekilde entelektüel kadınlardan (Athena) kaçan, anaç ruhlu (Demeter) ya da güçlü kadınlardan (Hera) uzak duran ve sadece çekici partnerlerin arayışında olan bir erkek ise Afrodit’in nevrotik bir parçasına saplanıp kalır.

Hepimizin içimizdeki tanrıçalara kulak vermeye ve onları başkalarının içinde de fark etmeye olağanüstü derecede ihtiyacımız var.

Tanrıçaların hikayelerini, kahkahalarını ve gözyaşlarını, oyunlarını ve kutlamalarını birbirimizle paylaşmamız gerekiyor. Her tanrıçanın anlatılacak bir hikayesi var, yapacağı bir katkı, aktaracağı bir bilgelik var: Afrodit aşk için her şeyi riske atarken, Hera evliliğinin yıkılmasından korkuyor; Demeter çocuklardan büyük mutluluk duyarken, Persefon içe yönelmeyi ve vizyonları benimseyip aziz tutuyor; Athena artan hareketliliğin arayışındayken, Artemis ormanların içindeki kulübesini özlüyor. Fakat her biri diğerinin bilmediği bir şeyler biliyor. Halbuki içe ya da dışa yönelik olsun, tanrıça enerjileri kadınlar ve erkekler arasında görüş alışverişine yönelik oldukça tatminkar bir iletişim birliği kurabilir.

Dostlarımızla, ailemizle ya da çalışma arkadaşlarımızla birlikteyken, bu ya da diğer pek çok yolla tanrıçaları ve tanrıça psikolojisinin lisanını hayata geçirebiliriz. Bunu yaptığımızda, çok güçlü bir enerji dinamiğinin tüm çevremizde şekillendiğini ve ince seviyelerde pek çok değişimin meydana geldiğini de görebiliriz. Bu büyük bir sevinç nedenidir: Kayıp tanrıçalar hayatlarımıza geri dönmektedir! 

Kaynak:  Dr. Roger WOOLGER  isimli  Yazarın Goddess Within adlı kitabından yapılan alıntıyı çeviren: Engin Vural, özetleyen: Alev Cedimağar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.