Geçtiğimiz yıllarda "ÖZGE" ile hız kazanan ve bir anda hepimizi farklı bir farkındalık düzeyine geçiren çocuk, hayvan, kadın tacizlerinin ruhsal boyutunu sürekli yazmıştım. Bu anlamda ÖZGE çok büyük bir görev gerçekleştirerek ayrıldı bu dünya'dan demiştim. Çünkü onun yarattığı farkındalık ve acıyla Türkiye tarihinde ilk defa erkekler bile etekle dışarı çıkarak bu olayı protesto edip destek vermişti. Eril enerjinin dengelendiği bir olay olarak da pek çok olayların tepki kaynağı oldu.
Nitekim ÖZGE ile ilgili yazdığım yazıdan 2-3 gün sonra ailesinin aynen yazdıklarımı son derece bilinçli bir şekilde açıklaması ile pek çok kişi de şok olmuştu. Bazı kişiler "Ay nasıl sabır ve olgunluk ile karşıladılar" diye yorum yapmıştı. Aslında anlaşıldı ki, onun ailesi de çok bilinçli ve ruhsal planı gayet iyi bilen bir aileydi..
Nitekim bazı kişiler benden sürekli öfke, kavga veya kışkırtma beklediği için zaman zaman yazılarıma veya bana yaptıkları yorumlara sitem ve öfkeyi yansıtmayı ve "senin gibi insanı takip etmem" sözleriyle gitmeyi tercih etmişlerdi. Ben de gülümseyerek uğurladım herkesi..
Yani yazdıklarımın yine belli bir bilinç düzeyinde kaldığının elbette farkındayım. Zaten olması gereken de böyle.. Yazılar ya farkındalık yaratıp ruhsal titreşimi yükseltecek ya da ısrarla düşünmeyi anlamayı okumayı reddedip aynı düzeyde kalmaya devam edecek. Tekamül denilen ruhsal gelişim yolu böyle bir şey.. O yüzden herkesin bir zamanı var ve o zaman daima doğru zamandır diyoruz..
Neyse şimdi aynı konulara farklı bir bakış açısı getirmek istiyorum. Tabii yine herkes anlayabildiğini anlayacak ve yine herkes anladığından ve ben de tüm iyi niyetimle anlatmak istediklerimden sorumluyum :)
İnançlı denilen bir ülkede suçların
ve her türlü sapıkça olayların artması cidden düşündürücü.
Düşünüp dersimizi alıyormuyuz ? Bu
yaşanılanların hem kişisel hem de toplumsal sorgulamayı ve harekete
geçilmesinin farkındamıyız ?
Yoksa körü körüne öfke seline
kapılıp boşa mı kürek çekiyoruz ? Ya da
acaba bu karanlık güçlerin uyguladığı bir çeşit böl, parçala, yok et, stratejisinin
bir parçası mı ? Düşünüyormuyuz ? Muhakeme edebiliyormuyuz ? En önemlisi zihnimizi
geliştirebilmek için okuyormuyuz ?
İnanç demek Vicdan demektir.
Vicdanı olmayanı hiçbir ibadet ve inanç şekli
kurtaramaz..
Mevlana’nın “Şekil ibadeti değil gönül ibadeti gerek
insana”..sözü benim hep pusulam olarak, hayata ve insanlara bakış açımda nereye bakmam
gerektiğini ilk öğretendir..
Herkes istediği role bürünebilir
lakin ruh her şeyi bilir.. Dolayısıyla Ruhun yaydığı olumlu ve olumsuz
enerjilerde direkt yüksekbenlik ile buluşur. Dolayısıyla Bu yaratıcı Güç ile
yani YARADAN ile BİR Olmaktır. İşte bu nokta da herkesin ruhsal farkındalığı
ruhsal yükselişine veya inişine hizmet eder..
O yüzden “istediğin kadar rol yap yalan
söyle, Allah senin kalbini ruhunu okur, o gerçeği bilir” diyoruz..
Edirne’de okurken bir gün derse girmeden önce orada esnaf olan bir
ailenin kızı olan sınıf arkadaşım bize doğru bir heyecanlı bir hararetli geldi
ve “Arkadaşlar ne olmuş biliyormusunuz?” diye anlatmaya başladı.
Edirne’nin tanınmış esnaflarından
bir adam ölmüş. Lakin bu adam göründüğü gibi olmayan pek sevilmeyen bir
adammış. Cenazesine de herkes çok istekli değil, bir çeşit adet yerini bulsun
diye katılmış. Cenaze defnedilmiş derken o gece mezar bekçisi dolaşırken bir
bakmış bu yeni gömülen esnafın mezarından sesler geliyor. Bekçi de gece
yarısı korkmuş ne yapacağını bilememiş. Önce dini inanışlarına yormuş bu
sesleri fakat Sabah olunca içi rahat etmemiş hemen rahmetli esnafın ailesine
gitmiş ve sizin mezardan sesler geliyordu ne oldu bilemedim gelin bakın demiş.
Cenazenin yakınları hemen mezara
gitmiş tabii anlamamışlar sonra onların da içleri rahat etmemiş mezarı
açtırmışlar. Mezar açılınca bir bakıyorlar adam mezarda canlanmış kefeni falan tırmalamış
yırtmış çıkmaya çalışmış fakat çıkamamış tekrar ölmüş. Sonra cenazeyi alıp
tekrar yıkıyorlar tekrar cenaze namazı kıldırıyorlar tekrar öldüğünden emin
olup tekrar gömüyorlar.
Bu olayı dinlediğimde, o zaman ki
bilincimle, merhum adamın yaşadıkları yine bana korku vermemişti. Yani “kimseye
bir zararım yok niye korkayım ki ? Zarar verenler korksun kimin cezasını ne
zaman alacağı belli değil işte” diye düşünmüştüm. Sonra ki zamanlarda ise “herkesin yaptığı kendine mutlaka yaşadığı
hayatta döner öyle ya da böyle. Çünkü aynı boyut enerjinin aynı boyut enerjiyle
karşılığını bulması gerekir” kısmına geldim..
Hiçbir şey gizli kalmaz, hiçbir
şeyin üstü örtülemez ve hiçbir şey karşılıksız kalmaz..
Velhasıl Kıssadan hisse misali,
Herkese vicdanlı, sevgi dolu,
adaletli, dengeli, hayatı uzaktan ahlayıp vahlayarak izleyen değil, bizzat içine girerek katılan ve bir olayı
pozitife yani olumluya dönüştürmek yönünde çabalayan, kişisel çıkarını değil
toplumsal BÜTÜN’e hayrını düşünen, göz yuman değil, gözünü dört açıp fark eden ve
fark ettirip fark yaratan, yaşadığı
olaylardan aldığı dersleri paylaşan, öğrenen ve öğreten bir ruhsal farkındalık ve
dolayısıyla da iyi niyet ve Işığıyla kendisinde
yarattığı mucizelerle muhteşem bir hayat diliyorum..
Ve de öyle OLdu çok şükür..
Alev Cedimağar
Güzel bir yazı, teşekkürler...
YanıtlaSilBen Teşekkür ederim sağolun..
Sil