25 Ocak 2018 Perşembe

CAN SİMİDİ

Fi tarihinde bir gün yüzüyorum. Erken bir saat ve denizde de oldukça  açılmıştım. Bir baktım ileride bir kadın boğuluyorum diye çığlık atıyor batıyor çıkıyor kadın cidden boğuluyor. Etrafta kimse yok. Benim de daha önce gördüğüm izlediğim bilgiler haricinde insan kurtarma gibi bir tecrübem de yok ! Lakin bunu da düşünecek halde değilim son sürat kadına doğru yüzmeye başladım. Yanına geldim hemen kolundan tuttum ve “Sakin ol geldim. Sırt üstü yat ben seni çekerek götüreceğim” dedim. Fakat kadın beni panik halinde dinlemiyor ben onu suyun üstünde tutmaya çalışıyorum derken kadın bana kendini kurtarmak için bir sarıldı ne kolumu kıpırdatabiliyorum ne kendimi çekebiliyorum birden bire ikimiz birden suyun dibine inmeye başladık. Sonra bayağa bir mücadeleden sonra kendimi kurtardım onu da tutup tekrar yukarı çekip önce kendim bir sakinleştim sonra “Böyle yaparsanız ikimiz birden boğuluruz. Şimdi beni dinleyin derin nefes alın yanınızdayım. Sırt üstü suya yatın ben omzunuzdan çekeceğim” gibi laflarla sakinleştirmeye çalışıp onu suyun üstüne yatırdım ve omzundan çekmeye başladım. Bu kez de bacağımı kıpırdatamıyorum gibi bir şeyler söyleyerek beni yine yakaladı yine suyun altına girdik. Velhasıl yine aynı şekilde kendimi kurtarıp onu da aynı şekilde çekerek su yüzüne çıktık ve “bakın bana da birkaç kez yüzerken kramp girdi fakat sakin olup diğer bacağınızı ve kollarınızı kullanabilirsiniz. Panik yapmayın. Yoksa bu gidişle ikimizde boğulup öleceğiz burada” diyerek yine sakinleştirmeyi başarıp sonunda öyle böyle karaya ulaşıp sahile çıktık.  Sahile çıkınca ben tam hadi gözümüz aydın diyerek onu oturttum ki bu sefer kadın bacağım bacağım diyerek çığlıklar atmaya başladı. Ya kramp olayını biliyorum öyle bağıracak bir şey yok. Neyse.. Bacağına masaj yaptım (ayağından bileğe kadarmış ! ), Çantamdaki suyu içirdim falan yine sakinleştirmeye çalışıyorum.  Bana “ölüyorum bitiyorum feryatlarıyla eşini çağırmam için evine gitmemi istedi” Ben de “şimdi gidemem oralara hem gerek yok iyisiniz. Rahat rahat oturun sakin olun Birazdan yürürsünüz ” dedim kadın bana acaip bir öfkeyle baktı J)) Nitekim biraz sonra da dediğini yaptıramamış bir hırsla ayağa kalktı ve gayet düzgün yürümeye başlayarak Bana da ne teşekkür ne iyi günler demeyerek gitti J)))  Tabii benim için hiç mi hiç önemli değil bu da onun “insanlık” sınavıydı.

O gittikten sonra Sahilde tek başıma otururken bu olay beni çok düşündürdü..

Hayatın içinde bazen birisinin yardıma ihtiyacı olur yardım edersin, ihtiyacı olan tüm desteği verirsin ve “hadi bakalım sorunu hallettik şimdi senin çaba göstermen lazım” kısmına gelirsin fakat seni dinlemek ve desteğini hızlı bir şekilde  kendini kurtarıp iyileştirmek için kullanmak yerine daha fazla üstüne gelip halk tabiriyle “Elimi verdim kolumu kaptırdım” pozisyonuna sokarak “ölüyorum, bitiyorum, çok fenayım”  çığlıklarını arttırıp seni de kendi zayıf enerji alanına sokmaya,  senin enerjinden daha fazla beslenmeye çalışan bir enerji vampiri pozisyonuna girmeye başlar. Bir süre sonra da tüm hayatını “senin yüzünden” pozisyonuna sokmaya doğru hareket eder ve eğer Kendinizden emin, Mantıklı, Dengeli ve dik durmazsanız bu oyuna gelerek,  ömrünüzü gereksiz bir vicdan azabıyla o kişiye adayarak geçirmeye başlarsınız. Vampir amacına ulaşmıştır ;) Tabii bu arada tekamül yani farkındalık derslerinden de sınıfta kalınmıştır ;)

Bu kişilere, Can simiti verirsin ,sen gel göster nasıl kullanacağım bilmiyorum derler, gösterirsin, bu can simidi işime yaramıyor sen tut derler, tutarsın, sen taşı derler, taşırsın ve bir süre sonra artık enerjinin bittiğini ve dolayısıyla da sıkıldığını artık kendi hayatına odaklanmak ve kendi yoluna özgürce devam etmek istediğini fark edersin. Herkesin hayatını herkese iade ederek ve herkesin kendi sorumluluğunu yüklenmesi zamanı geldiğini fark etme zamanları.. Aslında bu görevinin bittiğini içsel olarak anlayıp onayladığın zamanlardır fakat Denge’nin akıl ve mantık kısmını devreye sokmazsanız kalp  sürekli “Acaba yanlış mı yapıyorum yardıma devam mı etmeliyim ?” şeklinde düşündürtüp dengeyi bozdurur. Eğer Denge’de akıl ve mantık ile bu “zamanı” doğru değerlendirip “buraya kadar” noktasına gelip bıraktığın zaman da karşıdaki kişinin işine gelmez. Çünkü o seni kaybetmek istemez ve bir anda onun için “Dünyanın en kötü insanı oluverirsin” J)) İşte burada yine “Bir şeyin içinde ÇOK kelimesi varsa orada DENGE bozulur” kısmına geliyoruz.

 Elbette bunlar hayatın içinde hem bizim DENGE’de duruşumuz için çok önemli dersler olurken hem de karşımızdaki kişinin “Sana sunulan fırsatı destek olarak alıp kendi gücünle ayağa kalkmak için kullan” sınavlarından biridir. Çünkü şimdi olmasa daha sonra mutlaka yine bu sınavlardan geçerek ya artık emanet güvenceler yerine kendine tutunmayı ya da ömrünü “o bana yardım etmedi, bu bana yardım etti sonra bıraktı, O bana bunu yaptı” gibi sürekli “Günah Keçisi” arayarak yaşamaya devam edecektir.
Dolayısıyla “Günah Keçisi YOK” Herkes tercihlerinden ve “kendinden” sorumludur. Herkes hayatını seçimleriyle yaşar. Nitekim herkes birbirinin hayatına tesadüf girmez ve Ruhsal varlığı yani hayat içindeki rolüyle bir şeyler öğretip öğrenerek yoluna devam eder. Tabii anlayabiliyorsa..

Sürekli bir şeyler için birilerini suçlamak ya da sürekli bir şeylerin birileri yüzünden olmadığını söyleyerek sitem, öfke, gibi olumsuz duygular saçmak kişinin kendi muhteşem varlığını görmediğini ve kendine güvenmediğinin en bariz işaretleridir.
Farkındalık, hayatın içinde yaşarken bu işaretleri fark edip kendini bulmak demektir.

Bu arada hayatın içindeki her türlü “Panik” ve “korku” duygusunun ruhu ele geçirmesine izin verdiğinizde ruh kilitlenir. O yüzden daima yazıp hatırlattığım gibi “Panik lüks bir duygudur”  Kendine güvenip inanan hızlı ve çözüm odaklı düşünen kişilerde panik duygusu anlık gelir geçer ve sadece “Nasıl kurtulabilirim, Nasıl yapabilirim” sorusuna odaklanarak cevap üretmeye başlar..

 Velhasıl, Herkese Akıl – Mantık – Kalp üçgeninde yani DENGE’de çözüm odaklı, Güçlü Işık ve Sevgi dolu muhteşem günler diliyorum.

Ve de Öyle OLdu çok Şükür

Alev Cedimağar
Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.