Küçük
bir çocukken bir gün Babama “Nasıl dua etmeliyim” diye sormuştum..
Babam
da güldü ve
“Sana
önce Derviş ile Çobanın hikayesini anlatayım” dedi..
Bir gün Derviş dolaşırken bir çoban görmüş. Çoban namaz kılıyormuş fakat her hareketi yanlış. Derviş yanına gidip, “Oğlum namaz öyle kılınmaz böyle kılınır” diye anlatıp öğretmeye başlamış.Sonra da yoluna devam etmiş..
Aradan zaman geçmiş bir bakmış Çoban arkasından koşa koşa geliyor...
“Derviş Baba , Derviş Baba nasıl kılacaktım unuttum sen bir daha de bana”
Derviş akan nehrin üzerinden yürüyerek karşı tarafa geçiyormuş. Bir bakmış Çoban da aynı kendisi gibi nehrin üzerinden koşarak ona doğru geliyor.
Anlamış Derviş ve çobana “Oğlum git nasıl istersen öyle kıl” demiş...
Babam
bunu anlattıktan sonra bana “Önemli olan kalp temizliğin , herkes hakkında iyi şeyler
düşünüp yapman. İçinden nasıl geliyorsa öyle dua et. Yalnız kendin için dilediğin
her şeyi HERKES için dilemeyi unutma.” demişti..
Bu hikayeyi
hiç unutmam ve pek çok düşüncemde klavuzum olmuştur..
O yüzden
kimin neye inandığı ya da inanmadığı hiç umrumda olmadı. İnandığı şeyin onu nasıl
bir insan yaptığına baktım. İsterse Taşa tapar isterse Öküze .. Kendini nasıl mutlu
hissediyorsa öyle yaşasın.
Sonuçta
Vicdanlı mı ? Kendine ve insanlara karşı iyi mi davranıyor ? Topluma faydalı mı
? Kalbinde Sevgi var mı ? Bu sevgiyi ben ya da başkaları hissedebiliyormuyum ? Bana
mutluluk veriyor mu ? Ben sadece bunlara baktım. Dolayısıyla da beni ilgilendiren
tek şey İNSANLIĞI Oldu..
Nitekim
ilerleyen yaşlarımda, “Çok içki içiyor, Ay bu Allaha inanmıyor, ibadet etmiyor vs.”
şeklinde yargılanan pek çok insanın da “Ne kadar çok yardımsever, iyi niyetli, empatisi
yüksek, Birilerine yardım için ilk koşanlardan, kimsenin lafını etmeyip ortalıklarda
fitne , fücur yaratmayanlardan, Sohbetlerinde sadece Bilgi dolu mesajlar veren,
kimsenin inancına, ibadetine karışmayan” insanlar olduklarını da bizzat gördüm..
Tabii tam tersi olanları da, Yani sürekli ibadet eden veya ibaret ettiğinden bahsedip
GERÇEK İNSAN OLMANIN Sırrına eremeyenleri de..
Daha
sonraları Mevlananın “Şekil ibadeti yoktur, Gönül ibadeti vardır” sözünü daha iyi
anladım..
Velhasıl,
Birilerini
tanımadan bilmeden inançsız ya da inançlı (ya da bağnaz) olarak yargılayan, Kendi
yaşam şeklinde olmadığı için ötekeleştiren , inançlarına göre yargılayan herkes
aslında “Dünyevi olarak yorumlarsak” İnançsızdır.
Tabloya GENEL Olarak baktığımızda ise, Herkes kendi bilinç ve ruhsal yolculuğunu yapmaktadır. Yani Hata, Yanlış, Günah, gibi kavramlar yok. Hepsi Öğretici işaretlerdir. Nitekim işaretleri anlayabilirsek..
Tabloya GENEL Olarak baktığımızda ise, Herkes kendi bilinç ve ruhsal yolculuğunu yapmaktadır. Yani Hata, Yanlış, Günah, gibi kavramlar yok. Hepsi Öğretici işaretlerdir. Nitekim işaretleri anlayabilirsek..
Herkes
bu Tekamül yolculuğunu ya kendisiyle yüzleşerek bitirecek ya da tekrar dönerek yeniden
aynı döngülerden geçecektir. Nitekim Genelde geri dönüşler daha ağır sınavlarla
olur. Çünkü amaç hangi dersi almak istiyorsak (hoşgörü, inanç, özgüven, Güç, Kontrol,
Denge, Vicdan, Sevginin Evrenselliği vs. ) o dersi alıp öğrenerek ve öğreterek dersi bitirip sınıfı
geçmek yani o hayatı tamamlamak ve sonraki derslere için Dünya Okuluna devam etmektir ;)
Ruh
inançla beslenir. Lakin eğer IŞIK ve SEVGİ saçıyorsa O İnanç gerçekten Rehber olur..
Tüm İnançların Temeli ise SEVGİ'dir.
Ve yine
aynı Sonuç’da buluşuyoruz...
Yani,
Hepimiz aynı kaynaktan gelen ve yine aynı kaynağa geri dönen
Muhteşem Varlıklarız .
Yani,
Hepimiz aynı kaynaktan gelen ve yine aynı kaynağa geri dönen
Muhteşem Varlıklarız .
Hepimizin
en yüksek Hayrına IŞIK Olması dileğimle ve Sevgiyle..
Öyle
de OLdu çok Şükür
Alev
Cedimağar
Şifacı
Rehber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.