27 Şubat 2018 Salı

Spiritüel Bilgilerden Uzaklaşanlar "bu ne saçmalık" diyenler .. Geri gelin aslında öyle değil, böyleydi ! :)


Yıllar önce SECRET kitabını okuduğumda olumlu düşünmek ve yansıma yani kuantum fiziğini anlatan cümlelerine bayılmıştım. Lakin kendimi her zaman DENGE’de tutan ve Hayatın Dengesini kendimce çok iyi çözmüş biri olarak “bu kadar değil” ya da “bu şekilde olmamalı” diyerek kendimce yorumlar yaparak bunu okuyan insanların da bunu fark etmiş olabileceğini düşünmüştüm. Nitekim bir süre sonra bu kitabı okuyan ve uygulamaya çalışanlar arasında “Aaa sıkıldım Alev. Her yaptığım bana dönecek diye kendimi sıkmaktan olumlu düşüneceğim diye gerilmekten helak oldum.  Ben halimden memnunum” Tarzı isyan dolu yorumlar gelmeye başlamıştı. Evet  kitabı okuyan pek çok kişi bu kadar “iyi” nasıl olunur kısmını ütopik bularak kaçmaya başlamıştı. Nitekim pek çok kişiyi’de ruhsal hayatın içine çekerek merak uyandırmıştı. O zamanlar olay öyle değil desem ve açıklamaya çalışsam da o zaman için anlaşılmıyordu. DENGE olayı kitapda geçmediği için idrak edilemiyordu J

Sonra ki zamanlarda ise Ruhsal Hayat ve Ruhsal Farkındalık ile ilgili okuyup öğrenmeye çalışanlar içinde de “Herşeye olumlu bakmak ve karşılık vermek” ile ilgili sıkıntılar olduğunu gördüm. Bu bazı kişiler için “Bu polyanna oyunu gibi bir şey kendini kandırmaca, Hayat böyle değil. Ben başlarım böyle ruhsallığın içine ! “, “Dünya’da bu kadar kötülük varken nasıl böyle olunabilir?” tarzı yorumlar artarak bazı kişilerin ruhsal farkındalık yolundan ayrılmasına neden olmuştu.

Aslında Ruhsal Farkındalığa sahip olmak, olumlu düşünmek , olumlu konuşmak farklı bir şey, kendini ifade etmek, mevcut durumda önlem almak başka bir şey olduğunu, mevcut varlığımızın ruhsal boyut planlarını ve seçtiğimiz hayatı yaşadığımızı, rollerimizi ise burada değişen her bilinç düzeyimize göre değiştirdiğimizi ve yeni roller ile yaşamaya devam ettiğimizi daima anlatırım. Çünkü her şeyin olduğu gibi varlığımızın da bir başlangıç nedeni var. Dolayısıyla Dünya üzerindeki rollerimiz içinde herkesin en çok karıştırdığı ve sanki Ruhsal Farkındalığın kim ne yaparsa yapsın sesimi çıkarmamam ve hep gülümsemem lazım diyerek sıkıldığı nokta tam da burası. Bunu öğretenlerde Kişisel ve Ruhsal Gelişim Uzmanları altındaki kişilerin olması ve sonra kendileri de olmadık bir yerde bir şeye sinirlenerek kendileriyle ters düşüp ne yapacaklarını şaşırarak tüm öğretilerini önce kendileri çöpe atıp sonra da onları izleyen ve inananları da şaşırtıp hayal kırıklığına uğratarak “ya bu kendisi başaramamış ben nasıl yaparım” dedirterek bir adım daha uzaklaşmalarına sebep oluyorlar. Tabii bunların içinde ruhsal bilgileri “nasıl olsa kimse bilmiyor ve anlamaz” diyerek kendi Ticari ve kişisel çıkarlarına kullananları hiç saymıyorum bile. Nitekim Bilinçlerin yükselmesiyle birlikte onlarda ayan beyan ortaya çıkıp temizlenmeye başladı ;)  

Bundan dolayı ruhsal farkındalık/kişisel gelişim bilgileri vermeye çalışan “Uzman”’lar  yaşadıklarından ders çıkarıp önce kendileri hayatın dengesini fark edip öğrenseler bunu öğretip herkese geniş rahat bir yol da açacaklar. İşte o yüzden her şey ezbere olmuyor. Okumak, düşünmek, Sorgulamak ve NEDEN diye de sormak lazım. Sadece yaşanmışlıklar yol gösterebilir. Aksi taktirde teori , pratikte tıkanır kendini imha eder. Dolayısıyla ona inananları da..

DENGE yani Akıl-Mantık-Kalp üçgeninde İYİ NİYET doğrultusunda kendimizi elbette ifade edeceğiz. Başkasının belki hiddetle üzerine saldırdığı bir konu da DENGE’De kalıp “Bunu neden yaptın ? Niye böyle tepki verdin ? “ gibi sorular sormayı ve nedenini anlamaya çalışacağız. Ya da en bilinen örnekle “Biri gelip sana tokat attığında öbür yanağını çevir” cümlesinin artık eski enerjide kaldığını ve anlamsız olduğunu cesurca sorgulayarak “Tamam ne olduğunu anlamadan ilk tokatı yedim fakat 2. Tokatı attırmam ve 1. Tokatın da neden olduğunu bana açıklaman gerek. Belki durumu yanlış anladı gereksiz öfkelendi, Belki gerçekten doğru anladı lakin ben farkında değilim. Tokat yiyince bunu anlayabiliyormuyuz ? Hayır ! “ gibi sorgulayarak, Uzlaşmaya ve konuyu çözüme ulaştırmaya çalışarak kişisel tepkimizi ve tedbirimizi anlamak durumundayız. (Zaten konuşmadan tokat atan bir bilinç bizim titreşimimizin dışında demektir. Bunlar da hayata ve yol arkadaşlarımıza dair birer işaret..) 

Ya da şöyle bir örnek vereyim. Karşınızda eli bıçaklı bir adam var üstünüze sizi öldürmek için geliyor. Bu nereden çıktı niye sizi öldürecek bilmiyorsunuz ? Siz de çok iyi karate biliyorsunuz. Şimdi ben iyi niyetliyim, Herkesi seviyorum gelsin beni bıçaklasın napiym sevgiyle ölürüm. OMMMMMM  mu diyeceksiniz ?! Elbette orada sohbet edip sorgulayacak bir durum olmadığı için sahip olduğunuz yetenekle adamı etkisiz hale getirip canınızı sağlama alıp sonra derdi neymiş öğreneceksiniz. Belki de adam bir ruh hastası ?

Ya da birisi sohbet boyutunu hakaret boyutuna taşıdı. Ona elbette bunu neden yaptığını sormanız gerek ? Ruhsal Farkındalık demek önce kendinin farkında olmaktır. Kendinin farkında olan çevresinin de farkında olur. O zaman karşınızda size hakaret eden kişinin kendisiyle ilgili bir sorunu olduğunu ve sizin bir hareket veya sözünüzün bunu tetiklediğini çok rahat anlamak hoşgörü çıtanızı yükseltir. Tabii olmuyorsa da olmuyordur herkes kendinden mesul. İlla kendimi anlatacağım ifade edeceğim diye direterek inatlaşma, hakaret, boyutuna geçenler kendi özgüven eksikliklerini yansıtır. Bu bilgi düzeyine ve bakış açısına geldiğinizde Gördüğünüz gibi sinirlenecek bir şey yok J Kişisel algılamayın ve Varsayımda bulunmayın. Rahat olun sorgulayın. Kimseyle bal kaymak olmak durumunda değiliz. Titreşimler uyar veya uymaz lakin her karşılaşmanın sebebini bilerek yolumuza devam ederiz Hepsi bu J

O yüzden sap ile samanı karıştırmadan her zaman koşullara göre gerektiği gibi DENGE’de davranıp tedbirimizi almak durumundayız.  

Burada her zaman en önemli nokta DENGE ve İYİ NİYET’dir.

Yani öfkelenmeden, anlamaya çalışarak, çözüm bulmaya çalışarak ve kendinize de zarar vermeden durumu herkesin en yüksek hayrına dönüştürme niyeti.

Daha önceki bir yazımda YILAN ile DERVİŞ hikayesi anlatmıştım. Orada Dervişin herkese zarar veren yılana iyi olmayı öğrettikten sonra bu kez yılanın artık çok iyi olduğu için herkesden dayak yemesi ve hırpalanması sonucunda ona dediği gibi, “Ben sana kimseye zarar verme dedim.Kendini koruma DEĞİL !” sözü sanırım tüm yazının özetini yapmak için yeterli.  

Bir de en çok bilinen ve insanları zorlayan ve "bıktıran" doğru bilinen yanlışlardan biri de “Affetmek” ve “Karşılıksız veya Koşulsuz Sevmek” kavramlarıdır.

Affetmek diye bir şey yoktur. Herkes rolünü oynar ve herkesi oynadığı rol ve öğrettiklerini anladığımız zaman affedilecek bir şey olmadığını anlarız. Bunu daha iyi anlayabilmek için Ruhsal Plan Anlaşmalarımızı iyi bilmek gerekir. Kendinizi sürekli birini affetmeye zorlarsanız kilitlenirseniz ve olay iyice kuvvetlenir. Oysa ki affetmeye çalıştığınız kişinin hayatınızdaki rolünü anladığınızda size öğrettikleri, olumsuz olarak görünen olayların nasıl olumlu olaylara hizmet ettiğini "farkedip"  zaten bir şükür ve sevgi haline girerek o kişiyi hayatınızdan farkında olmadan serbest bırakırsınız. Burada anahtar “anlamaktır” ;) Dolayısıyla "Seni Seviyorum" diye papağan gibi tekrarlayarak da bir insan sevilmez :))) 

Evreni, tüm canlıları, Doğayı yaratılan her şeyi zaten koşulsuz veya karşılıklı severiz. Bir iyilik dilerken, bir dua ederken “Herkese”, "Bütünün en yüksek Hayrına", "Cümlemize" diyerek yaparız. Yani karşılık veya koşul yoktur. Lakin insanların yine atladığı en önemli nokta Tüm Kainat bir Denge üzerine kurulmuştur. Karşılıklı alma-verme dengesi bizim Dünya üzerindeki ikili  İLİŞKİLERİMİZ’de Tekamülümüzü oluşturur. Dolayısıyla sen beni sevme ben seni karşılıksız ve koşulsuz seviyorum ya da işini gücünü yapıyorum olmaz.  Zaten bu tarz bir hareket karşınızdaki kişiyi tembelliğe, sürekli almaya, sürekli herkes bana gelsin duygusuna alıştırır. Yani kaş yapayım derken göz çıkartır ve karmik bir tekamül oluşturursunuz :) O yüzden karşılıklı ruhsal öğretim için Mutlaka karşıdan da aynı enerjinin akması ve o enerjiye karşılık vermesi gerekir. (öğrenen her iki taraftır)  Akmıyorsa o zaman ne kadar zorlarsa zorlasın diğer tarafta bir süre sonra bıkkınlık, öfke ve uzaklaşma duygusu yaratacağı için bu alma-verme dengesini kurabileceği (seveceği-sevileceği) biri arayışına girer. Dolayısıyla bunun gibi yanlış yaptırımlar da insanları ruhsal geçişlerde zorlayarak bir süre sonra “Ben yapamıyorum” diyerek uzaklaştırmaya başlar. Halbuki yapamaması normaldir bunu öğrenip "bu işte bir terslik saçmalık var" demeyi öğrenerek bilgiyi temizlemeyi de öğrenir ;) 

Bir diğer insanları zorlayan ve sıkan konu ise EGO’yu yok et lafıdır ! bu da doğru bilinen yanlış bir öğreti olarak eskide kalması gerekir. EGO Yok edilmez ! Dünya’da var oluş nedenimiz ve bizi yaşamaya yönlendiren itici güçtür EGO ! EGO DENGELENİR ! bu konuyla ilgili daha önce uzun bir yazı yazdığım için tekrar yazmayacağım lakin yüksek ego yani kibir alçak ego, özgüven eksikliği yerine Denge’de yani BİZ noktasında kalmamız gerek..

Velhasıl Sonsuz bir SEVGİ içinde tüm kainat DENGE üzerine kurulmuştur..

Yani Hiçbirimiz körü körüne sevgi pıtırcığı falan değil hayatın akışı içinde gayet Denge’de, Temkinli ve İyi Niyet doğrultusunda yaşayan “Bilinçli” varlıklarız. O yüzden Ruhsal öğretilerden uzaklaşmayın aksine anlamaya öğrenmeye sorup araştırarak bilgileri kıyaslamaya devam edin. Çünkü Ruhsal Yükselişimiz bizim Dünyevi Hayatımızı da beraberinde getirecektir ;)

Yaradana Teslimiyet yolunda üstümüze düşen “Kendi doğrularımızla” Tedbir  almayı ve sonrasında Takdire bırakmayı da bilerek Sevgiyle Işığa doğru Hayatı kendimize "kolaylaştırarak"  DENGE’de yürümeye devam ediyoruz.

Alev Cedimağar
Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.