Dün çok sevdiğim bir arkadaşımla
konuşurken sohbetimiz o kadar enteresan bir konuya geldi ki, telefonu
kapattıktan sonra Onun “O kişiye karşı” duygusal geçişlerini ve yoğunluğunu
dolayısıyla da ona karşı tam teslimiyet halindeki duruşunu düşündüm kendi
kendime.. Sonra da Aslında bu sevgiden kaynaklanan duruşun hepimize bazen yarar
değil zarar (deneyim) getirdiğini düşünmeye başladım..
Birisini çok Sevmek ya da aşık olmak
onu kusursuz görmek demek değildir. Kusurlarını görmek demek de değildir. Çünkü
kusursuz insan yoktur ve birbirimizi her halimizle bilerek kabul eder ve olduğu
gibi severiz. İşte burada “her halimizi
bilmek” kısmı çok önemlidir.
Eğer tutkulu Aşkınız ya da derin
sevginiz nedeniyle o kişiye “Mükemmellik” yakıştırırsanız hayal kırıklığına uğramanız çok yakındır.
Çünkü İlahi Sistem mutlaka bir şeyleri gözümüze sokarak bizi dengelemeye çalışır. Görmemekte
ısrar etmek, farkında olmamak için direnmek sadece yeni bir sınav yaratmaktan
öteye gitmez.
Bu yüzden tüm duygu ve ilişkilerde
DENGE’de kalmak çok önemlidir.
Bu bakış açısına da OBJEKTİF kalmak
denir.
Bizim OBJEKTİF kalmamızın hem
kendimize, hem karşımızdaki kişiye hem de dolayısıyla Bütüne yani çevreye
faydası olur. Zaten her şey gibi Denge’de bireysellikten Bütünselliğe yayılır.
Mesela,
Evladınızı canınız gibi
seviyorsunuz. Sizin için elbette harika
bir çocuk. Lakin gözlemlerinizde ilişkilerinin iyi olmadığını veya konuşmalarının
kaba, itici, hakaret içerikli olduğunu görüyorsunuz.
“Aaa benim çocuğum çok mükemmel onun
hiçbir şeye ihtiyacı yok. Tamam kaba
konuşuyor olabilir bu da onun huyu onu ilgilendirir” diyerek aslında düzelmesi
gereken bir durumu örtüyorsanız emin olun ona iyilik yapmıyorsunuz. Herkesin bu dünya’dan ayrılana kadar kendini
geliştirmek anlamında her şeye ihtiyacı vardır çünkü mükemmel yoktur ;)
Zaten Dünya’ya geliş amacımız da sürekli öğrenerek tamamlanmak ve ruhsal
bütünlüğe ulaşmakdır. Bunun da sınırı yoktur. Çünkü bu Dünya’dan ayrıldıktan
sonra dahi öğrenmek bitmiyor ;)
Bu sebeple Hayatın içinde daima sivri
köşelerimiz yaşadığımız pek çok deneyim ile törpülenir ve biz de başkalarını törpüleriz.
Bu karşılıklı bir öğrenme ve öğretme sürecidir. İşte birbirimize de böyle
rehberlik yaparız.
Objektif kalamazsanız çocuğunuza kendini geliştirme ve öğrenme
fırsatını vermemiş olursunuz. Eğer gerçekten seviyorsanız o zaman onun
“ihtiyacı” olan bilgiyi de almasına kendini tamamlamasına ya da kendisiyle
tanışmasına yardımcı olmanız gerekir. Bunun için de bu öfke, hırs ve olumsuz
davranış ve konuşmaların kaynağına inmek çok önemlidir. Tabii burada “Banane kendisi
bilir” şeklinde bir düşünce tarzı da geliştirebilirsiniz. Bir kişinin “kendisi
bilir” noktasına gelmesi için önce kendisinin kendisine gösterilmesi gerekir.
Kırmızı rengi bilmeyene kırmızı sana hiç
yakışmıyor denir mi ? ;) Kırmızı rengi anlatmak da bizim farkındalık
sınavımızın bir parçasıdır.
Sizin ona “Bak evladım seni çok
seviyorum bunu söylememe gerek yok. Lakin hayatın içinde ilişkilerinde kendini
olumlu ifade etmen, ruhsal farkındalığa sahip olman hem iş hem özel
ilişkilerinde senin başarıya, sevgiye, berekete, mucizelere doğru istikrarlı
yükselmeni sağlar” şeklinde yapacağınız bir konuşma onun düşünmesini sağlar.
Sonrası yine onu ilgilendirir. Sonuçta biz herkesi seviyoruz. Tabii sevdirdiği
yere kadar.
Bu örneği bir doktorun hastasına, iyileşmek ve hayatına sağlıklı devam etmek istiyorsa verdiği reçeteyi kullanması gerektiğini söylemesine de benzetebiliriz. Doktor görevini yapar ve Tercih Hastaya aittir.
Veya
Çok aşık birinin sevdiği insanı
tabiri caizse körü körüne tam teslimiyette severek bunun yanın sıra bazı
olumsuz yanları da onu rahatsız ettiği halde görmemezlikten gelip hatta ve
hatta dikkatini çekip fikrini söyleyen kişilere de “aaa benim sevgilim çok
mükemmel yok öyle bir şey” şeklinde sürekli savunma konumuna geçmesi gibi..
Kimbilir belki de ona göre normaldir ve onun karakter titreşimine uyuyordur
tabii bunu da bilemeyiz. Mesela bana kaba gelen başkasına çok samimi veya
keyifli gelebilir. Onda kendini bulabilir veya kendini görebilir. O yüzden
kişisel algılamalarda farklı olur. Çok fazla seçenek var. Lakin olumsuz durumu
ifade etmek en azından bu seçenekleri daraltmak açısından da faydalı olur. En
azından karşınızdaki kişinin genel olarak kişilik yapısını da tanıyarak
“kendisi bilir. Nasıl mutluysa öyle yaşasın” dememiz kolaylaşır. Hayatta yaşanan her şey bize kişilere veya
olaylara karşı fark etmemiz için birer ip ucu ve önemli mesajdır ;)
Farkındayım, Okuyorum, öğreniyorum
demenin sınavları karşımıza böyle çıkar. Yani mutlaka uygulatmaya geçirir.
Bazen böyle ansızın ortaya çıkan sohbetlerde bu yüzden olur ;)
Sonuçta Biz söyleriz ve yolumuza
devam ederiz. Söyleneni de dinleriz, düşünürüz ve Teşekkürle yine kendi
analizimizi yapar yine devam ederiz. Herkes kendi hayatından mesuldür ve herkes
kendi seçimlerini yaşar. Tabii sonrasında şikayet etmek ve Günah keçisi aramak yine
bir seçim ve yeni bir tekamül yoludur..
Bu yüzden BİLGİ gerçekten IŞIK’dır..
Hepimizin en yüksek hayrına olması dileklerimle
bir kıssadan hisse...
Ve de öyle OLdu çok şükür..
Alev Cedimağar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.