Sabah bir arkadaşım aradı. Birisine
çok sinirlenmiş anlattı anlattı… Derken sözünü “Sonradan görme ne olacak ki
işte !” diye bitirdi.
Bu son cümle de şöyle bir durdum.
“Tamam olaylar senin de düşünmen
gereken ciddi dersler taşıyor bununla birlikte sonradan görme lafın bence çok
uymadı çünkü hepimiz aslında sonradan görme insanlarız. ” dedim.
Şöyle bir durdu (bozulduğunu
anladım) “Ben sonradan görme değilim”
dedi.
Bir gülesim geldi. Dedim şimdi iyice
yanlış anlar kızdırmayayım direkt konuya gireyim J))
“Sadece sen değil, hepimiz sonradan
görmeyiz. Neden ? Çünkü her şey
değişiyor. Ailemizde görmediğimiz bilmediğimiz pek çok şeyi kullanıyoruz. En
basitinden cep telefonu. Biz cep telefonu kullanmayı ailemizden mi öğrendik ?
ya da bulaşık makinası ? Onlarda öyle bir şey yoktu. Sonradan çıktı gördük
öğrendik. Ya da ailelerimiz havyar yiyen, şampanya içen insanlarmıydı. Tadını
bilmezdik. Lakin iş hayatı şu bu derken bunları da öğrendik. Ya da belki de
uçağa binmeyi, araba sahibi olmayı, ya da yurt dışına gidebilmeyi. Herkesin
hayatında ailesinden görmediği sonradan görüp öğrendiği , kullandığı, yediği
içtiği çok şey var. Bunlar çok doğal bir süreç. Teknoloji ile birlikte hayat
vizyonumuz, ihtiyaçlarımız her şey değişiyor. Dolayısıyla her şeyi sonradan görerek
öğreniyoruz. Hatta dün avakado aldım ve alırken de ne ilginçtir aklıma bu
meyveyi eskiden bilmezdik diye düşündüm. İşte en basitinden bu da benim sonradan gördüğüm şeyler içinde..
Burada önemli olan sonradan görmek
değil. Adı her ne olursa olsun onu hayatının doğal bir süreci olarak kabul
edebilmek yani hazmedebilmek ve keyif alarak yaşayabilmek.
Bazı kişiler hazmedemez gözünde çok
büyütür ve kendisine ulaşılmaz gelen bir şeye sahip olduğu için “onu aldım,
bunu yedim, şuraya gittim” vs. şeklinde sürekli anlatma ihtiyacı duyar. Olabilir. Bu da bizi ilgilendirmez ki. Bu
onun süreci. Böyle durumlarda gülümserim ve içimden gerçekten mutlu olurum.
Çünkü karşımdaki o kadar mutlu olmuş ve yaptığı, yaşadığı şey ona o kadar
inanılmaz gelmiş ki sürekli anlatıyor. Elbette onun da bir hazmetme yani
anlatmaya ihtiyaç bile duymayıp onu hayatının doğal parçası haline getirme
süreci var. Bu duyguyu doya doya yaşayıp anlatmaktan sıkıldıktan sonra..
Kimbilir belki de bir süre insanların umursamadığını, kendi için olağanüstü olan
şeylerin pek çok insan için sıradan olduğunu gördükten sonra J)) Tabii bu diğer insanlar için de bir sınav. Onları
da kendisiyle yüzleştirip eğer sinirleniyorlarsa, niye bu kadar sinirlendiğini sorgulatmış olacak ;) Yani
benim bakış açım bu.
Mesela sürekli arabasını anlatan birine ben de aynı
coşkuyla katılıp ileride daha iyilerini alıp kullanmasını dilerim yani beni hiç
rahatsız etmez böyle şeyler. Sürekli anlatan ve bir türlü hazmedemeyen varsa da bu onun bilinç düzeyi ve onun sorunu banane beni de hiç ilgilendirmez derim. Ayrıca öyle biriyle de bana sürekli onu bunu anlattığı için değil, o bilince sahip olduğu, dolayısıyla da aynı kısır döngü de kaldığı için aynı bakış açısı ve konuları konuşup paylaşamadığımız için görüşmüyorumdur yani temel nokta onun bana sürekli bir şeylerle ilgili övünmesi anlatması vs değil kendini ruhen ve beynen yetiştirememesi konuşacak bir şey bulamıyor olmamdan dolayı olmuştur :))) İstersen bir de bu açıdan düşün ” dedim.
Yine bir durdu.
“Bu açıdan bakınca şimdi kendimi
eleştiriyorum. O zaman ben onu hazmedemiyorum kendimle yarıştırıyorum ve
kendimi kötü hissediyorum değil mi ?” dedi.
“Evet galiba... Ve bu
duyguların içine belki de itiraf edemediğin kıskançlık duygusu da giriyor.”
“Galiba kıskanmışım Alev.” Dedi..
“Öyle görünüyor” dedim. “Yoksa bu kadar
seni sinirlendirmezdi”
“Bana çok iyi geldin şu an gözümden
bir perde kalktı” dedi.
“Bunu fark etmiş olman bile çok
önemli bir farkındalık noktası” dedim.
Birbirimize sevgilerimizi
tekrarlayarak telefonu kapattık..
Kıssadan hisse misali hepimize bol
bol sonradan görme günler olsun ve keyifle, sağlıcakla ve hazmederek daha da iyisine güzeline ulaşarak yaşayalım. çünkü bir duygunun enerjisini dengeleyip kendinizle bütünleştirdiğinizde daima bir basamak yukarı çıkarsınız ve bu çıkış hiç durmaz ;)
Alev Cedimağar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.