BEN ÇOCUKKEN ÇOK AĞLARDIM..
Ben çocukken anneme hep. “Anne bu arkadaşım bana bunu
söyledi, kötü konuşdu, böyle davrandı, şöyle yaptı” gibi şikayetlerle ağlayarak
gelirdim.
Annem bir gün dayanamayarak bana “Bak Alev onlarda 9
aylık doğdu sen de 9 aylık doğdun. Hiçbirinizin birbirinizden farkı yok. Eğer O
sana bu kadar rahat konuşup davranabiliyorsa senin de cevap verme özgürlüğün
var. Bundan sonra bana gelip ağlama cevap ver ! Cevap veremiyorsan da “Neden
bana böyle dedin ? ; Niye bana böyle yaptın bak çok üzüldüm.. Gibi sorular sorarak onu konuştur nedenini
öğren” dedi.
Bunu biraz biraz başardım lakin çocukken de öyle çatır
çatır cevap veren yani tabiri caizse hazır cevap çok bilmiş biri olmadığım için
çok zorlanıyordum nitekim az çok kendimi savunmayı öğrendim. Bunlar ilk
aşamalardı..
Sonraki dönemlerimde ise yaklaşık 30’lu yaşlarıma
kadar bu kez de “Anne çok üzüldüm ben bunu hak etmemiştim çünkü zerre kadar
kötü bir şey söylemedim veya yapmadım. Niye yaptı ? Neden hem beni sevdiğini
söyleyip hem de üzmeye çalışıyor” sohbetlerim başladı.
Annem de bu kez bana,
“Bir gün sürekli bana niye gelmiyorsun diyen bir
komşuya fırsat bulmuşken gideyim demiştim ve çok kötü konuşmalara, davranışlara
ve inanılmaz özel kaba sorulara maruz kaldım. Kadın sanki beni canımı yakmak
için çağırıp duruyormuş ! Resmen feleğimi şaşırmış bir durumda eve döndüm.
Gelip Babana anlattım. “Kırk yılın başı bir gitmek istedim bak başıma bunlar
geldi” dedim. Baban da bana “Seni mutlu eden keyif aldığın insanlara görüş, gerisini
boşver. Bak işte şimdi onun nasıl bir insan olduğunu ve sana hitap etmediğini öğrendin
sil gitsin” dedi. O günden sonra
gerçekten beni mutlu eden insanlarla görüşmeye başladım gerisi hiç umrumda
olmadı. Şimdi sana da aynı şeyi söyleyeceğim. SENİ MUTLU EDEN İNSANLARLA GÖRÜŞ.
Gerisini boşver. Kimseye bir göbek bağın ya da bir gebeliğin yok. Niye seni
gerçekten sevmeyen bir insanı çekeyim diye kendini zorluyorsun ?” dedi.
SENİ MUTLU EDEN İNSANLARLA GÖRÜŞ.. Evet bu söz beni
çok etkiledi ve hayatımda ciddi bir geçiş yaşattı. Lakin uygulama kısmı benim
gibi her ne olursa olsun sevdiği insanı bırakmakta zorluk çeken biri için kolay
olmadı. Bununla birlikte ben zorlandıkça insanlar beni daha fazla zorlamaya
başladı ve anladım ki “buraya kadar” artık yol ayrımına geldik ve farklı
yollardan ayrı ayrı devam etmeliyiz. Ve
BAŞARDIM ! Hayatımda beni mutsuz eden
herkesden uzaklaşarak yaşam alanımı temizledim. Bu arada , O zamanlar grup
arkadaşlar, kalabalık çevre, birileriyle sürekli iletişim halinde olmanın bir
“Prestij” değil sadece yorgunluk ve gereksiz insan kalabalığı olduğunu
öğrendim. Ayrıca kendine güvenmeyen
insanların , kendini kabul ettirmek, Yüksek Ego(bak ben ne kadar seviliyorum
bir sürü çevrem var), Kendini sevmeyen kendini bilmeyen ve varoluşunu başka
insanlarla tamamlamaya çalışan kişiler olduğunu fark ettim. Ayrıca en önemlisi zaten benim de bu kadar
kalabalık içinde gerçekten mutlu olmadığımı ve bana uymadığı halde “Herkes
gibi” görüşmem lazım zorlamalarıyla bulunduğumu fark ettim. Sonra bu
farkındalık bana “Herkes” ne yapıyorsa yapsın beni ilgilendirmez, ben bunu
seviyorum , bunu istiyorum, gibi kesin çizgiler ile net bir duruş sergilememi
de sağladı ve “Elalem”i hiç umursamamaya başladım. Bu arada tabii anlam
veremediğim pek çok davranışın nedeninin “Kıskançlık” olduğunu öğrendim ve
mantıkı hiçbir açıklaması olmayan ruhu ve bedeni hasta eden bu duyguyu halen
anlayamam ve saçma bulurum. Çünkü bu
duyguya sahip bir arkadaşıma benimle olan bu anlamsız negatif bağını kessin diye “ Sen benden daha
güzelsin, sen çok şıksın, sen daha başarılısın, sen daha iyi yapıyorsun, sen
şöylesin , böylesin” dedikçe kendine gelip kendine güvenmek yerine halen
benimle uğraştığını görünce böyle insanlardan uzaklaşmanın en iyi çözüm
olduğuna karar verdim. Nitekim Annem de
“Kıskanç insan ne onar ne ondurur” diye bir lafı vardı. Yani ne kendi sahip
olabilir ne de karşıdakine hayrı olur sahip olmasını ister. Bunun meali de “Hem kendi enerjisini
kilitler hem de karşısındaki kişiye sürekli negatif göndererek onun enerji
alanını kirletir ve dolayısıyla da tipik halk tabiri nazar değdi denir. Aslında
o kişinin yaydığı negatif enerji doğru fakat o kişiye inanmak onu daha da
kuvvetlendirir. Bu yüzden sadece kendinize güvenerek enerjinizi ve varlığınızı
yüksek tutarak, ona ayrıca bir değer (ay onun nazarı değiyor gözü çok kuvvetli vs. gibi) ve güç yüklememeniz önemlidir.
Sonra bir gün yine Annemle sohbet ederken “Anne bu
kadar susuyorum, anlamamızlıktan geliyorum, hoşgörüyorum fakat dozu
arttırıyorlar. Yani Alev akıllı kız efendiliğinden susuyor demiyorlar. Aksine iyice
aptal yerine koyuyorlar. Cevap versem bir dert vermesem bir dert” dedim.
Annem de “Çok iyi niyetin fazlası zarar.Çevrendeki pek
çok insan sen iyi olduğun için iyiler. Bak gerçekten iyiler mi ? Gerçekten seni
seviyorlar mı ? anlamak istiyorsan sen de onlara cevap ver ! Bakalım onlar “ya
Alevin üstüne çok gittim. Saçmaladım, bu laf kötü oldu şimdi gönlünü alayım ya
da Alevin bugün sinirli bir günü galiba hiç sesimi çıkarmayayım sonra konuşuruz
ben onu seviyorum” mu diyorlar yoksa düşünmek yerine üstüne daha fazla gelip
senin “Dostluk” zannettiğin ilişkiyi bitirmeye ve kavga etmeye mi yönleniyorlar
?
Evet bunu da denedim. Nitekim halen de yaşıyorum.
“Seni çok seviyorum Alev iyi ki varsın” diyen birine söylediği tuhaf bir lafa karşılık
cevap verince (veya yazınca) ortadan yok oluyor J))
Bu da benim için sevginin ölçümü gibi bir şey oluyor böylece gerçek sevgi
hissedenlerle yapmacık ya da çıkar ilişkisi içinde olanları hemen
temizleyiveriyorum J)) Demek ki olması gereken
zamanda karşılaştık karşılıklı öğrettik ya da ihtiyacı olan desteği benden aldı
ve gitti diyerek keyifle yürümeye devam ediyorum.
Tabii bu vesileyle de susmanın ve sabretmenin dengeyi
bozduğunu mutlaka kendimizi ifade etmemiz gerektiğini öğrendim.
Hayatta hepimiz öğreniyor ve öğretiyoruz. Bizim
verdiğimiz cevap ile de karşımızdaki kişi de bir farkındalık yaratıyor ve belki
de kimbilir “Bundan sonra her aklıma geleni düşünmeden söylemeyeyim , nazik
olayım, düzgün kelimeler kurayım, dikkatli konuşayım. “ diye düşünmeyi
öğretiyoruz. Bize yaptığını başkasına yapmıyor. Ya da yapıyor bu kez daha
farklı tepki alarak dersini daha iyi öğrenmeye devam ediyor. Ta ki kendini fark
edip öğrenene kadar. Aynen bizim gibi ;)
Gördüğünüz gibi yazdığım bütün yazılar
yaşanmışlıklardan doğan farkındalıklarla ortaya çıktı.
Bu anlamda benim de İLK Rehberlerim Annemle Babamdı. İyi
ki birbirimizi seçerek gelmişiz bu dünya’ya..
İkisi de her AN Şükürle ve
tarifsiz bir Sevgi ile kalbimde, ruhumda ve tüm hayatımda benimle birlikte
yaşamaya devam ediyorlar. Tüm sevdiklerimiz gibi onlarda Işıklarda Işıl Işıl
yaşasınlar..
Hee bu arada Annem bana verdiği öğütlerin hepsini yapıyormuydu
? diye sorabilirsiniz. Hayır yapamıyordu. Astroloji'den anlayanlar bilir. Tam
duygusal bir Akrep kadınıydı. fakat akrebin
her şeye üzülerek susup, içine
atarak kendini sokanlarındandı .. Zaten yapamadığı için “ben yapamadım çok
hasta oldum çok çektim sen öğren yapma” diye anlatıyordu. (hepimiz birbirimize rehberiz. Şimdi ondan
aldığım dersleri ben daha yüksek bir bilinçle yaşayarak size , BİZE aktarıyorum
siz de öğrenip uygulayarak çevrenize yani yine BİZE aktarıyorsunuz.) Nitekim
onun da tam olarak “uygulamaya” başlaması 60 yaşlarından sonra Kanser olmasıyla
başladı. Onun da uyanışı, farkındalık ve ruhsal çıkışı böyle oldu ve inanılmaz
bir hızla devam etti.. Kanser ona hizmet etti. Tabii bu son cümleyi anlamanız
biraz zor olabilir lakin öyle OLdu.. Özetle, Dünya’dan ayrılmaya karar verdiği
durumu onun ruhsal çıkışına hizmet etti diyebilirim. Şimdi biz ruhumuzu ve
bedenimizi hasta etmeden bilinçli, farkında, Denge’de öğrenerek ve uygulayarak
ruhsal çıkışımızı gerçekleştirme dönemi içindeyiz. Çünkü her şey değiştirebilme
gücüne fazlasıyla sahibiz.
Dolayısıyla, hiçbirimiz Sevgi Pıtırcığı değiliz. Tüm
Kainat bir DENGE üzerine kurulmuştur. İyi niyetin fazlası da Denge’yi bozar azı
da..
Ruhun mutlu olması için önce kendini tamamlaması kendi
sorgu ve analizini bitirmiş olması gerekir.
Ruhsal yükselişin en önemli basamaklarından biri de, Neyin neden
olduğunu anlamaya çalışmak ve Kendimiz gibi mutlu ruhlarla birlikte olmaktır.
Susmak ve Sabretmek “eskilerin” bize öğrettiği gibi
bir Erdem DEĞİL, karmik bir düğümdür. O yüzden kendimizi ifade etmek ve mevcut
ilişkiyi, olayı çözümlemek çok önemlidir.
Hayat Bitişler ve dolayısıyla Başlangıçlar üzerine
kurulmuştur. Her Bitiş bir yükseliş ve dolayısıyla eski enerjiye , eski BEN’e
bir veda basamağıdır. Bunun da anlamı yeni enerjiye ve yeni BEN’e en yüksek
farkındalık ile MERHABA diyebilmektir. Her Merhaba ise Ruhsal titreşimi
kuvvetlendirerek bir üst basamağa hazırlar.
Velhasıl bu anılarımın da kıssadan hisse misali
Bütünün en yüksek hayrına IŞIK Olması dileklerimle ve Sevgiyle yol almamıza
naçizane bir basamak olarak yazdım..
Düşünüp , sorgulayanlar için Dünya muhteşem renkli bir
sahne ve bizlerde Rolümüzü öğrenmeye devam ederek , istediğimiz her an
değiştirebilecek güce sahip muhteşem oyuncularız..
Hepimiz çok özeliz..
Alev Cedimağar
Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi
Harikasınız . Her yazınızda bir farkındalık yaşıyoruz Sevgilerimle
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Siz de Harikasınız.. <3
SilSu gibi geldi. Sizi zevkle takip ediyorum.
YanıtlaSilSevgi dolu insanlarla olun.
Su gibi geldi. Sizi zevkle takip ediyorum.
SilAkıllı, sevgi dolu insanlarla olun.
Beynur
Siz de daima Su gibi IŞıl Işıl Sevgiyle akın.. Teşekkür ederim <3
Sil