24 Ekim 2017 Salı

Susuyorsam bu tamamen Sevgiden ve EfendiliğimdenDİ.. Anlayamadın değil mi? O zaman anlatayım..

BEN ÇOCUKKEN ÇOK AĞLARDIM..

Ben çocukken anneme hep. “Anne bu arkadaşım bana bunu söyledi, kötü konuşdu, böyle davrandı, şöyle yaptı” gibi şikayetlerle ağlayarak gelirdim.
Annem bir gün dayanamayarak bana “Bak Alev onlarda 9 aylık doğdu sen de 9 aylık doğdun. Hiçbirinizin birbirinizden farkı yok. Eğer O sana bu kadar rahat konuşup davranabiliyorsa senin de cevap verme özgürlüğün var. Bundan sonra bana gelip ağlama cevap ver ! Cevap veremiyorsan da “Neden bana böyle dedin ? ; Niye bana böyle yaptın bak çok üzüldüm..  Gibi sorular sorarak onu konuştur nedenini öğren” dedi.
Bunu biraz biraz başardım lakin çocukken de öyle çatır çatır cevap veren yani tabiri caizse hazır cevap çok bilmiş biri olmadığım için çok zorlanıyordum nitekim az çok kendimi savunmayı öğrendim. Bunlar ilk aşamalardı..
Sonraki dönemlerimde ise yaklaşık 30’lu yaşlarıma kadar bu kez de “Anne çok üzüldüm ben bunu hak etmemiştim çünkü zerre kadar kötü bir şey söylemedim veya yapmadım. Niye yaptı ? Neden hem beni sevdiğini söyleyip hem de üzmeye çalışıyor” sohbetlerim başladı.

Annem de bu kez bana,
“Bir gün sürekli bana niye gelmiyorsun diyen bir komşuya fırsat bulmuşken gideyim demiştim ve çok kötü konuşmalara, davranışlara ve inanılmaz özel kaba sorulara maruz kaldım. Kadın sanki beni canımı yakmak için çağırıp duruyormuş ! Resmen feleğimi şaşırmış bir durumda eve döndüm. Gelip Babana anlattım. “Kırk yılın başı bir gitmek istedim bak başıma bunlar geldi” dedim. Baban da bana “Seni mutlu eden keyif aldığın insanlara görüş, gerisini boşver. Bak işte şimdi onun nasıl bir insan olduğunu ve sana hitap etmediğini öğrendin sil gitsin” dedi.  O günden sonra gerçekten beni mutlu eden insanlarla görüşmeye başladım gerisi hiç umrumda olmadı. Şimdi sana da aynı şeyi söyleyeceğim. SENİ MUTLU EDEN İNSANLARLA GÖRÜŞ. Gerisini boşver. Kimseye bir göbek bağın ya da bir gebeliğin yok. Niye seni gerçekten sevmeyen bir insanı çekeyim diye kendini zorluyorsun ?” dedi.

SENİ MUTLU EDEN İNSANLARLA GÖRÜŞ.. Evet bu söz beni çok etkiledi ve hayatımda ciddi bir geçiş yaşattı. Lakin uygulama kısmı benim gibi her ne olursa olsun sevdiği insanı bırakmakta zorluk çeken biri için kolay olmadı. Bununla birlikte ben zorlandıkça insanlar beni daha fazla zorlamaya başladı ve anladım ki “buraya kadar” artık yol ayrımına geldik ve farklı yollardan ayrı ayrı devam etmeliyiz.  Ve BAŞARDIM !  Hayatımda beni mutsuz eden herkesden uzaklaşarak yaşam alanımı temizledim. Bu arada , O zamanlar grup arkadaşlar, kalabalık çevre, birileriyle sürekli iletişim halinde olmanın bir “Prestij” değil sadece yorgunluk ve gereksiz insan kalabalığı olduğunu öğrendim.  Ayrıca kendine güvenmeyen insanların , kendini kabul ettirmek, Yüksek Ego(bak ben ne kadar seviliyorum bir sürü çevrem var), Kendini sevmeyen kendini bilmeyen ve varoluşunu başka insanlarla tamamlamaya çalışan kişiler olduğunu fark ettim.  Ayrıca en önemlisi zaten benim de bu kadar kalabalık içinde gerçekten mutlu olmadığımı ve bana uymadığı halde “Herkes gibi” görüşmem lazım zorlamalarıyla bulunduğumu fark ettim. Sonra bu farkındalık bana “Herkes” ne yapıyorsa yapsın beni ilgilendirmez, ben bunu seviyorum , bunu istiyorum, gibi kesin çizgiler ile net bir duruş sergilememi de sağladı ve “Elalem”i hiç umursamamaya başladım. Bu arada tabii anlam veremediğim pek çok davranışın nedeninin “Kıskançlık” olduğunu öğrendim ve mantıkı hiçbir açıklaması olmayan ruhu ve bedeni hasta eden bu duyguyu halen anlayamam ve saçma bulurum.  Çünkü bu duyguya sahip bir arkadaşıma benimle olan bu anlamsız negatif  bağını kessin diye “ Sen benden daha güzelsin, sen çok şıksın, sen daha başarılısın, sen daha iyi yapıyorsun, sen şöylesin , böylesin” dedikçe kendine gelip kendine güvenmek yerine halen benimle uğraştığını görünce böyle insanlardan uzaklaşmanın en iyi çözüm olduğuna karar verdim.  Nitekim Annem de “Kıskanç insan ne onar ne ondurur” diye bir lafı vardı. Yani ne kendi sahip olabilir ne de karşıdakine hayrı olur sahip olmasını ister. Bunun meali de “Hem kendi enerjisini kilitler hem de karşısındaki kişiye sürekli negatif göndererek onun enerji alanını kirletir ve dolayısıyla da tipik halk tabiri nazar değdi denir. Aslında o kişinin yaydığı negatif enerji doğru fakat o kişiye inanmak onu daha da kuvvetlendirir. Bu yüzden sadece kendinize güvenerek enerjinizi ve varlığınızı yüksek tutarak, ona ayrıca bir değer (ay onun nazarı değiyor gözü çok kuvvetli vs. gibi)  ve güç  yüklememeniz önemlidir.

Sonra bir gün yine Annemle sohbet ederken “Anne bu kadar susuyorum, anlamamızlıktan geliyorum, hoşgörüyorum fakat dozu arttırıyorlar. Yani Alev akıllı kız efendiliğinden susuyor demiyorlar. Aksine iyice aptal yerine koyuyorlar. Cevap versem bir dert vermesem bir dert” dedim.

Annem de “Çok iyi niyetin fazlası zarar.Çevrendeki pek çok insan sen iyi olduğun için iyiler. Bak gerçekten iyiler mi ? Gerçekten seni seviyorlar mı ? anlamak istiyorsan sen de onlara cevap ver ! Bakalım onlar “ya Alevin üstüne çok gittim. Saçmaladım, bu laf kötü oldu şimdi gönlünü alayım ya da Alevin bugün sinirli bir günü galiba hiç sesimi çıkarmayayım sonra konuşuruz ben onu seviyorum” mu diyorlar yoksa düşünmek yerine üstüne daha fazla gelip senin “Dostluk” zannettiğin ilişkiyi bitirmeye ve kavga etmeye mi yönleniyorlar ?

Evet bunu da denedim. Nitekim halen de yaşıyorum. “Seni çok seviyorum Alev iyi ki varsın” diyen birine söylediği tuhaf bir lafa karşılık cevap verince (veya yazınca)  ortadan yok oluyor J)) Bu da benim için sevginin ölçümü gibi bir şey oluyor böylece gerçek sevgi hissedenlerle yapmacık ya da çıkar ilişkisi içinde olanları hemen temizleyiveriyorum J)) Demek ki olması gereken zamanda karşılaştık karşılıklı öğrettik ya da ihtiyacı olan desteği benden aldı ve gitti diyerek keyifle yürümeye devam ediyorum.

Tabii bu vesileyle de susmanın ve sabretmenin dengeyi bozduğunu mutlaka kendimizi ifade etmemiz gerektiğini öğrendim. 

Hayatta hepimiz öğreniyor ve öğretiyoruz. Bizim verdiğimiz cevap ile de karşımızdaki kişi de bir farkındalık yaratıyor ve belki de kimbilir “Bundan sonra her aklıma geleni düşünmeden söylemeyeyim , nazik olayım, düzgün kelimeler kurayım, dikkatli konuşayım. “ diye düşünmeyi öğretiyoruz. Bize yaptığını başkasına yapmıyor. Ya da yapıyor bu kez daha farklı tepki alarak dersini daha iyi öğrenmeye devam ediyor. Ta ki kendini fark edip öğrenene kadar.  Aynen bizim gibi ;) 

Gördüğünüz gibi yazdığım bütün yazılar yaşanmışlıklardan doğan farkındalıklarla ortaya çıktı.
Bu anlamda benim de İLK Rehberlerim Annemle Babamdı. İyi ki birbirimizi seçerek gelmişiz bu dünya’ya..  İkisi de her AN  Şükürle ve tarifsiz bir Sevgi ile kalbimde, ruhumda ve tüm hayatımda benimle birlikte yaşamaya devam ediyorlar. Tüm sevdiklerimiz gibi onlarda Işıklarda Işıl Işıl yaşasınlar..

Hee bu arada Annem bana verdiği öğütlerin hepsini yapıyormuydu ? diye sorabilirsiniz. Hayır yapamıyordu. Astroloji'den anlayanlar bilir. Tam duygusal bir Akrep kadınıydı.  fakat akrebin  her şeye üzülerek susup,  içine atarak kendini sokanlarındandı .. Zaten yapamadığı için “ben yapamadım çok hasta oldum çok çektim sen öğren yapma” diye anlatıyordu.  (hepimiz birbirimize rehberiz. Şimdi ondan aldığım dersleri ben daha yüksek bir bilinçle yaşayarak size , BİZE aktarıyorum siz de öğrenip uygulayarak çevrenize yani yine BİZE aktarıyorsunuz.) Nitekim onun da tam olarak “uygulamaya” başlaması 60 yaşlarından sonra Kanser olmasıyla başladı. Onun da uyanışı, farkındalık ve ruhsal çıkışı böyle oldu ve inanılmaz bir hızla devam etti.. Kanser ona hizmet etti. Tabii bu son cümleyi anlamanız biraz zor olabilir lakin öyle OLdu.. Özetle, Dünya’dan ayrılmaya karar verdiği durumu onun ruhsal çıkışına hizmet etti diyebilirim. Şimdi biz ruhumuzu ve bedenimizi hasta etmeden bilinçli, farkında, Denge’de öğrenerek ve uygulayarak ruhsal çıkışımızı gerçekleştirme dönemi içindeyiz. Çünkü her şey değiştirebilme gücüne fazlasıyla sahibiz.

Dolayısıyla, hiçbirimiz Sevgi Pıtırcığı değiliz. Tüm Kainat bir DENGE üzerine kurulmuştur. İyi niyetin fazlası da Denge’yi bozar azı da..

Ruhun mutlu olması için önce kendini tamamlaması kendi sorgu ve analizini bitirmiş olması gerekir.  Ruhsal yükselişin en önemli basamaklarından biri de, Neyin neden olduğunu anlamaya çalışmak ve Kendimiz gibi mutlu ruhlarla birlikte olmaktır.

Susmak ve Sabretmek “eskilerin” bize öğrettiği gibi bir Erdem DEĞİL, karmik bir düğümdür. O yüzden kendimizi ifade etmek ve mevcut ilişkiyi, olayı çözümlemek çok önemlidir.
Hayat Bitişler ve dolayısıyla Başlangıçlar üzerine kurulmuştur. Her Bitiş bir yükseliş ve dolayısıyla eski enerjiye , eski BEN’e bir veda basamağıdır. Bunun da anlamı yeni enerjiye ve yeni BEN’e en yüksek farkındalık ile MERHABA diyebilmektir. Her Merhaba ise Ruhsal titreşimi kuvvetlendirerek bir üst basamağa hazırlar. 

Velhasıl bu anılarımın da kıssadan hisse misali Bütünün en yüksek hayrına IŞIK Olması dileklerimle ve Sevgiyle yol almamıza naçizane bir basamak olarak yazdım..
Düşünüp , sorgulayanlar için Dünya muhteşem renkli bir sahne ve bizlerde Rolümüzü öğrenmeye devam ederek , istediğimiz her an değiştirebilecek güce sahip muhteşem oyuncularız..

Hepimiz çok özeliz..

Alev Cedimağar
Ruhsal Denge ve Farkındalık Rehberi


5 yorum:

  1. Harikasınız . Her yazınızda bir farkındalık yaşıyoruz Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  2. Su gibi geldi. Sizi zevkle takip ediyorum.
    Sevgi dolu insanlarla olun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Su gibi geldi. Sizi zevkle takip ediyorum.
      Akıllı, sevgi dolu insanlarla olun.
      Beynur

      Sil
    2. Siz de daima Su gibi IŞıl Işıl Sevgiyle akın.. Teşekkür ederim <3

      Sil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.